Bir üye ülkenin IMF’den yardım alabilmesi için bir başka üye ülkeye vadesi geçmiş borcunun olmaması gerekiyordu.*
8 Aralık günü yapılan IMF İcra Direktörleri Kurulu toplantısı sonrasında IMF bu politikasından vazgeçti.
Neden?
2013 yılında Rusya “Egemen Refah Fonu” aracılığıyla Ukrayna’ya 3 milyar dolar borç vermişti. Borcun vadesi 20 Aralık günü doluyor.
Bu yılın mart ayında Ukrayna para birimi Grivna çok sert bir şekilde değer kaybetti. Ukrayna’nın toplam borcunun GSYH’sına oranı yüzde 70’e çıktı.
Rusya ile Ukrayna arasındaki borç anlaşmasına göre “borçlunun finansal durumunun bariz bir şekilde kötüleşmesi hâlinde alacaklı, vadesinden önce borcun tamamen ödenmesini isteyebilir.”
Ukrayna kriz tehlikesi nedeniyle IMF’den yardım talep etti. Mart ayında IMF dört yıllık bir program karşılığında Ukrayna’ya 17,5 milyar dolar yardım yapmaya karar verdi. Karar sonrası, IMF Başkanı Lagarde şunu söyledi:
“Umarım barış olur.”
Yardım sonrasında ülkede iç savaş şiddetlendi ve ülkenin doğusunda, Rusça konuşulan yerlerde yoğun çatışmalar yaşandı.
IMF yardımına rağmen Ukrayna, Rusya’ya olan borcunu ödemedi. Üstelik borcun yeniden yapılandırılmasını ve yüzde 20 oranında “saç tıraşı” talep etti. Rusya bunu, tıpkı Yunanistan’ın temerrüde düştüğü günlerde Merkel’in Çipras’a dediği gibi, “Rusya’ya olan borç özel sektör borcu değil resmi borçtur, bu nedenle yeniden yapılandırma olamaz” diyerek reddetti.
Ekim ayında Rusya şu teklifi yaptı:
“IMF Ukrayna’ya 3 milyar dolar kredi versin, Ukrayna da bize zamanında ve tam olarak borcunu ödesin.”
Rusya’nın bu teklifi kabul görmedi.
G20 Antalya zirvesinde bu kez Putin, Ukrayna’nın borcunun yeniden yapılandırılmasına yeşil ışık yaktı ve 3 milyar dolar borcun geri ödemesini her yıl 1 milyar olmak üzere 3 yıla yaymayı önerdi. Bunun için ABD ve müttefiklerinden Ukrayna’nın borcu için garantör olmalarını istedi. Ancak sessiz kalınarak bu teklife de olumsuz cevap verildi.
IMF’nin Ukrayna’ya yaptığı yardımın 10 milyar doları bu yıl içinde serbest bırakılacaktı. Rusya Suriye’ye girince iş değişti. IMF yetkilileri birden bire Ukrayna’nın programı ihlal eden karar ve politikalarını keşfettiler ve serbest bırakmayı kasıtlı olarak ertelediler. Hatta yılsonuna kadar ödemenin yapılmayacağını anons ettiler. Dahası, Ukrayna için 20 Aralık günü “resmen temerrüde düşsen dahi biz sana yardım etmeye devam edeceğiz” kararı aldılar.
Ukrayna’dan neden dişini sıkması istendi?
Muhtemelen düşünülen şuydu:
ABD ve AB'nin uyguladığı yaptırımlar, Sovyetlerin yıkılmasından önce de olduğu gibi Suudi Arabistan'ın ısrarı nedeniyle OPEC'in üretimi kısmama kararıyla birleşerek Rusya ekonomisini zora soktu. Fed'in bu ayın 16'sında yapması beklenen faiz artırım kararı nedeniyle petrol ve emtia fiyatları daha da düşmeye devam ediyor. Rusya Merkez Bankası, Türkiye ile yaşanan sorun nedeniyle aralık ayında yapmayı planladığı faiz indirimini yapamayacak, gıda ambargosu nedeniyle artacak enflasyon Ruble’nin daha fazla değer kaybetmesine neden olacak, yaptırımların müzakere edileceği aralık ve ocak aylarında Rusya dize gelecek!..
Malum, Suriye'deki krizin çözümü için Viyana görüşmelerine katılan ülkeler 18 Aralık günü bu kez New York'ta bir araya gelecek.
IMF’nin hem bu toplantı öncesine, hem Ukrayna'nın borcunun vadesinin dolacağı 20 Aralık öncesine, hem de akabinde yapılacak olan Rusya'ya yönelik ekonomik yaptırımların yeniden ele alınması görüşmeleri öncesine rastlayan 8 Aralık tarihli kararı açıkça şu anlama da geliyor:
“Biz sadece ABD ve müttefiki üye ülkelere olan borcunu vadesinde ödememiş üye ülkelere müsamaha göstermeyiz. Diğerleri için duruma bakarız. Yani, ABD ne derse onu yaparız.”
Filli olarak, programa uyulmadığı bahanesiyle yardımın bu aralar serbest bırakılması gereken kısmını askıya alarak Ukrayna’nın Rusya’ya olan borcunu 20 Aralık’ta ödeyememesine yol açacak bu hamle, IMF’nin artık açıkça Soğuk Savaş’a taraf olduğunu gösteriyor.
Evet, Sovyetler dağılmadan önce dünya iki kutupluydu.
Halen Rusya ve Çin, Soğuk Savaş döneminden kalma dolara dayılı uluslararası ekonomik düzeni değiştirmeye çalışıyor. ABD de bu yeni bloku zayıflatmaya.
Artık kutupların isimleri değişti: Dolar-Avro Bloku ve onu yıkmaya çalışan dolar karşıtı Yuan-Ruble Bloku.
Ekonomisinin iyice toparlanmasını takiben ABD, Rusya’nın Suriye’ye doğrudan müdahalesini kullanarak; eski müttefiki olan ama Rusya ve Çin’e bir şekilde yaklaşan, Asya Kalkınma Bankası’na üye olmak için kuyruğa giren ve bizim gibi BRICS’e (Şangay Beşlisi dâhil) eklenmek isteyen ülkeleri saflarını netleştirmeye zorladı. Süreci, adeta bir tür “Ya taraf olursun ya da bertaraf” rotasına soktu.
İncirlik Üssü'nün açılması sonrasında Kandil'in bombalanmasına göz yumulması, Suruç, Diyarbakır, Ankara, Paris, düşürülen Rus yolcu ve savaş uçakları, Musul’daki askeri varlığımızı artırmamız, Asya Kalkınma Bankası’na üye olan tüm AB ülkelerinin, sorunun hemen çözülmesine ciddi bir katkı yapacakmış gibi IŞİD’e karşı hava harekâtına katılmak üzere peş peşe parlamentolarından karar çıkarmalarının tesadüf olma ihtimali zayıf.
Değerli T24 okuru için şu hatırlatmayı yapmakta fayda görüyorum:
Bu meseleye bakarken şu gerçeği aklımızdan hiç çıkarmamamız lazım; bu savaş esas olarak “doğalgaz ve dolar hegemonyası” savaşıdır. İşin içinde din, mezhep ya da ideoloji yoktur. Mesele sadece ve sadece paradır. Ülkelerin, ne bugünkü anlamda doların, ne de doğalgazın olmadığı imparatorluk haritalarına dönme savaşı ise hiç değildir!
* Değişen IMF düzenlemesini ve prosedürünü “20 soruda Yunanistan sorunu, referandum ve olası sonuçları” başlıklı yazımızın 15. sorusunda tartışmıştık.