“Türkiye’de kriz var, çok gayret eder ve kendimize güvenirsek 2023 hedeflerine 2030 yılında ulaşabiliriz; Türkiye Kopenhag siyasi kriterlerine uymuyor, düşük ücret işçiye iyiliktir, bu ülkede kayıt dışılık çözülemez, ülke artık yaşanılır bir ülke olmaktan çıktı.”
Bunları ben demiyorum!
Konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan*:
Tarih 15 Mart 2015, yer Balıkesir: “Ekonomideki belirsizlik, bir kriz görüntüsü oluşturmak için özellikle çalışıyorlar. Ama nafile. Bunların hepsi koskoca bir hiç. Bunları başaramazlar. Bundan sonra da başaramayacaklar.”
Tarih 19 Nisan 2015, yer Kocaeli: “Ekonomideki son dönemde patinaj görüntüsüne şahit oluyoruz. Ekonomideki şu andaki bu geçici kriz aşılacaktır.”
Konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek**:
Tarih 20 Nisan 2015, yer CNN Türk canlı yayın: "Geçici yavaşlama var, ama bu kriz diye tanımlanamaz."
Tarih 21 Nisan 2015, yer Ankara (Meclis’teki fotoğraf sergisi): "Siz 'asgari ücreti 1.500 liraya çıkarttım' derseniz, işçiye en büyük zulmü yaparsınız. 100 günde kayıt dışını nasıl azaltacaksınız?"
Konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan***:
Tarih 22 Nisan 2015, yer TRT: "Son açıklanan paket şunu bir daha tekrar etti ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin hiçbir zaman Türkiye'de iktidar olma hedefi yoktur, hayali yoktur. Eğer olsaydı böylesine sorumsuz, pervasız bir tutum ortaya koymazdı. İyi işleyen bir demokratik sistem, iyi işleyen bir yargı sistemi, Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması, Türkiye'nin temel hak ve özgürlüklerin uluslararası standartlarda yaşanması ve uygulanıyor olması işin temelinde."
Konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu****:
Tarih 19 Nisan 2015, Yaşanacak Bir Türkiye – Sayfa 14, 15, 89, 143, 173, 199: “İnsani kalkınmışlık için doğa ile uyum içinde gelişen bir ekonominin yanı sıra güçlü kurum ve kurallara sahip bir demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir hukuk düzeni gereklidir.” (Sayfa 14)
“CHP, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi tesis edecek, Türkiye’de kurulmaya çalışılan tek adam yönetimine son verecektir. CHP iktidarında parlamenter sistem korunacak ve güçlendirilecektir. Meclis’in onay makamına çevrilmesine son verilecektir. Yargının bağımsız ve tarafsız olması sağlanacak, insan haklarını korumak yargının ana amacı olacaktır. Hukukun üstünlüğü, hayatın her alanında yeniden tesis edilecektir.
Sivilleşme her alanda genişletilecek, tüm güvenlik kurumları sivil otoritenin ve hukukun tam kontrolü altında olacaktır. Siyasi partilerde üyelerin hakları güçlendirilecek ve siyasetin finansmanı şeffaflaştırılacaktır. Seçimlerde kamu kurumlarının tarafsız kalması sağlanacaktır. Kamu yönetimi şeffaf ve hesap verebilir olacak, kamu idaresinde uzmanlık kurumlarının özerklikleri korunacaktır. Yolsuzlukla mücadele, kamu yönetiminin öncelikli hedefleri arasında yer alacaktır. Kadın haklarını korumak ve geliştirmek tüm kamu politikalarının ana hedeflerinden biri olacaktır.” (Sayfa 15)
“Anayasa’da yapacağımız değişiklikle, gençlerin temel hak ve özgürlüklerden eşit biçimde yararlanmasını ve toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşama etkin biçimde katılmasını sağlamak konusunda devleti yükümlü kılacağız.” (Sayfa 89)
“Bireysel hak ve özgürlükleri, toplumsal refahı, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını temel alan bir güvenlik anlayışını esas alacağız. Hukukun üstünlüğü ilkesini ve toplumsal uzlaşıyı yeniden tesis edeceğiz. Yurttaşlarına şüpheyle yaklaşan, bireyleri kollama veya suçlamaya yönelik anlayışa ve uygulamalara son vereceğiz.” (Sayfa 143)
“CHP iktidarının dış politikası insan hak ve özgürlüklerine dayalı olacaktır. İnsan haklarının, bölgemizde ve dünyada uluslararası hukukun kurumlarının ve kurallarının temel belirleyeni olması, CHP’nin en önemli hedeflerindendir. CHP iktidarı, insan haklarının güçlendirilmesi için uluslararası örgütler ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği içinde çalışacaktır. Türkiye insan haklarına saygılı, örnek bir ülke olacak; insan hakları örgütlerinin lider ülkesi ve yılmaz destekçisi konumuna gelecektir.” (Sayfa 173)
“Kısa bir süre için yüksek ekonomik büyüme hızı yakalayan otoriter rejimlerin başarıları kalıcı ve sürdürülebilir olmamaktadır. Bu nedenle öncelikle yapılması gereken ülkemizde temel hak ve özgürlükler, hoşgörü ortamı ve genel olarak demokrasi konularında karşılaştığımız sorunların üstesinden gelmektir.” (Sayfa 199)
Soru şu: İkitidar olmak için “üç maymunu” mu oynamak gerekiyor, demokrasi konusunda takiye yapmak mı, yoksa milletin de aklını sıfırladığını zannetmek mi ?
Not: Unutmayın bugün 23 Nisan. Okumanız bitince şu şarkıyı dinlemenizi isterim:
* Kocaeli’ndeki açılışla ilgili AA haberi: “Türkiye'nin 2030'da, 2 trilyon dolarlık gayri safi yurt içi hasılaya ulaşacağını bildiren Erdoğan, bunun için Türkiye'nin kendisine güvenmesi ve çalışması gerektiğini ifade etti.” 2023 kere maşallah (!)
** Hatırlatalım: AB’yle üyelik müzakerelerine başlayabilmek için aday ülkenin Kopenhag siyasi kriterlerine uyması gerekiyor. Peki Babacan’ın bu tespiti; “istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasi, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı bakımından” 1999 yılı öncesinden daha kötü bir durumda olduğumuzun itirafı anlamına gelmiyor mu?
*** “Faiz sebep enflasyon netice”ye sessiz kalmanın bir bütçe maliyeti var. 13 yıl içinde 31 milyar doları aşan kaynağı belirsiz para girişini görmezden gelmenin de. Kabine üyelerinin “senin önüne yatarım” dediği türden şahıslarla iş tutan bir hükümetten kayıtdışı ekonomiyi 100 günde de 13 yılda da çözmesini bekleyemezsiniz!
**** Nevruz günü yapılan 11. MHP Kurultay’ını ve Çanakkale zaferi üzerine kurulu Bahçeli’nin konuşmasını hatırlarsınız. Sonrasında Erdoğan’ın Çözüm süreciyle ilgili "U dönüşünü" de. Çanakkale Zaferi’nin 100. yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan, ‘Şehitleri anma’ filmini televizyonlarda izlemişsinizdir. Tekmil veren askerleri, şafakta okunan ezan sesini, arkasından “Bize güç ver, cihad meydanını, pehlivansız bırakma Allah'ım.” diyen ve Anayasamıza göre TSK’nın Başkomutanlığını temsil eden Erdoğan’ı ve sonrasında “emret komutanım” diye haykıran askerleri..!?
Bize güç ver! Cihad meydanı! Pehlivan! Emret komtanım!..
Pardon KAPALI'yız.