Fed, dün (Salı) önemli bir toplantıya başladı. Bugün bu toplantının sonuçlarını göreceğiz...
Fed, dün (Salı) önemli bir toplantıya başladı. Bugün bu toplantının sonuçlarını göreceğiz. Herkesin gözü – kulağı bu toplantıdan çıkacak kararda. Aşağıdaki karikatüre bakın:
Evet bu toplantı Fed’in 600 milyar dolarlık tahvil alım programının devam edip etmeyeceğine ve böylece gevşek para politikasından ne zaman ve nasıl çıkılacağına dair önemli ipuçları verecek. Malum, 2008 krizinden sonra Bernanke balonu şişirdikçe Fed bilançosu artı ve bankanın yaklaşık 800 milyar dolarlık aktif büyüklüğü 3 trilyon dolar sınırına dayanmış durumda. Aşağıdaki grafik bu ürkütücü gerçeği gösteriyor:
Yazı başlığımızla ilgili ayrıntıya girmeden önce dün Reuters’e düşen bir haberi okuyalım: “Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Jean-Claude Trichet, bankanın yükselen enerji ve emtia fiyatlarının, diğer fiyatlara da yansımasının engellenmesi için ne gerekiyorsa yapacağını söyledi. Birincil hedefimiz olan fiyat istikrarının korunmasından taviz vermiyoruz ve faiz kararlarımız bu amacın gerçekleştirilmesi üzerine tasarlanıyor. Başka bir yaklaşım düşünülemez". Soru şu: Fed de son gelişmelere bakarak ECB gibi faiz artırmak için acele eder mi ? Bu soruya verilecek EVET cevabına aşağıdaki 4 nedenle temkinli yaklaşıyoruz:
1.Trichet’nin yukarıdaki haberdeki vurgusundan da teyit edebileceğiniz gibi ECB’nin tek hedefi (mandate) vardır, o da fiyat istikrarıdır. Fed’in ise iki hedefi vardır: 1) Fiyat istikrarı ve bizim Merkez Bankası’nı düşünerek inanamayacaksınız ama, 2) Tam istihdam. İşsizlik oranının yüksekliği bakımından ABD krizden AB’den daha kötü etkilendi. ABD’de işsizlik oranının %8.8’e düşmesi iyi yönde işaret, ancak bunun yeterli olmadığı ve %5 – 6’lı rakamlara inmesi gerktiği konuşuluyor. AB’de enflasyon oranı %2.5, ABD’de ise %1.6. ABD ekonomisinde büyüme ve istihdamı en fazla özel tüketim harcamaları etkiler. ABD’li tüketici, otomobil ve mortgate taksidi için harcadığı paradan sonraki gelirini kredi kartı taksitlerinin ödemesinde kullanır. Fed’e göre her üç kalemin de faiz esnekliği yüksektir. Yani faiz oranlarındaki yükselme bu harcamaları hemen kısar. O nedenle Fed, “istihdamda sağlam bir iyileşmeye yol açan ve kendi kendini besleyen bir toparlanma görmeden faiz artırımına başlamaz” deniyor.
2.ABD tarihsel tecrübe bakımından işsizlik oranının %20’lere çıktığı Büyük Buhran dönemini unutmaz. AB ise faşizme ve II. Dünya Savaşı’na yıl açan 1930’lu yılların hiperenflasyon dönemini unutmaz. “Bernanke Büyük Buhran dönemi adamıdır ve o nedenle ekonomi toparlanmadan parayı sıkmaz” deniyor.
3.Gelecek enflasyonu tahmin ederken ECB tüm fiyat değişimlerini içeren bugünkü “manşet enflasyona” bakar. Fed ise “çekirdek enflasyona”. Çekirdek enflasyona bakınca doğal olarak, dünyada herkesin korkuyla izlediği petrol, ve gıda fiyatlarındaki artışın etkisini dikkate almazsınız. Hatta benzin fiyatlarının artması, heryere özel arabasıyla giden ABD’li tüketicinin benzin dışı özel tüketim harcamalarını kısar diye düşünür ve bunu çekirdek enflasyona olumlu etki eden bir faktör olarak görürsünüz. ABD’de çekirdek enflasyon Şubat ayı itibariyle yıllık %0,9.
4.ECB, faiz oranlarını artırarak petrol fiyatlarındaki artışı yavaşlatabileceği görüşünde. Fed ise “petrol fiyatlarındaki artış, yükselen piyasa ekonomilerindeki talepten ve Orta Doğu’daki kriz nedeniyle yaşanan arz daralmasından kaynaklanıyor” görüşünde. O nedenle Fed’e göre fiyat artışlarıyla faiz artırımı arasında bir ilişki yok. Bugün sona erecek olan toplantı G20’nin etkinliği bakımından da çok önemli. Daha önceki yazılarımızda müteaddit defalar G20’nin neden çözüm üretemediği sorusuna cevap aramıştık. Aşağıdaki karikatürle bitirelim: