Ulus devletler dünyasından küreselleşmiş dünyaya, sanayi toplumundan bilgi toplumuna, modernizmden post-modernizme, Fordist üretimden esnek üretime geçişle büyük kentlerin özellikleri ve işlevleri değişmeye başladı.
Beyaz yakalılar büyük kentlerde çalışmaya ve çoğalmaya başladı. Hizmet sektörü hızla büyüdü. İyi eğitimli orta sınıf gelişti. Kent yaşamına eğitim, spor, eğlence, sanat ve kültür daha fazla damgasını vurmaya başladı.
Artık küresel hasılayı bir avuç gelişmiş ülkenin ürettiği bir dünyada yaşamıyoruz!
Eskiden “dünya kenti” denilince akla Washington, New York, Paris, Londra, Frankfurt, Cenevre, Roma, Amsterdam, Stokholm vs şehirler gelirdi. Şimdi Seul, Dubai, Abu Dabi, Şangay, Pekin, Moskova, Singapur, Jakarta, Doha, Kuala Lumpur, Johannesburg, Rio de Janeiro, Meksiko City, İstanbul da geliyor.
Şehirler arasında küresel düzeyde bir rekabet söz konusu.
Gelişmekte olan ülkeler küresel sahnede boy gösteren şehirlerini dünya kenti yapmak, küresel çekim merkezi haline getirmek için çaba sarfediyor. Bu nedenle, Olimpiyat Oyunları, FIFA , Dünya Kupası, EXPO Dünya Fuarları gibi kısa süreli, yüksek katılımlı ve bir tür küresel halkla ilişkiler girişimi olarak kabul edilen büyük ölçekli etkinliklere büyük paralar harcanıyor.
Küresel çekim merkezi olmak isteyen ve bu amaçla imaj yenilemek isteyen kentler, büyük ölçekli etkinlikleri bir fırsat olarak görüyor ve ev sahibi olmak için kıyasıya rekabet ediyor. Çünkü büyük ölçekli etkinlikler modern turizmin imaj yapıcıları olarak ön plana çıkıyor.
Kent kültürünü zenginleştirme amacı taşımaktan ziyade, kenti uluslararası kamuoyuna sunmak ve yeni bir kent imajı yaratmak için birer stratejik araç olarak kullanılan ve küresel düzeyde medyanın ilgisini çeken bu etkinlikler kent yaşamına, kentsel gelişim ve değişime çok büyük etkiler yapıyor.
Büyük ölçekli etkinliklere ev sahipliği yapacak kentlerin hacimli bütçelerle oteller, stadyumlar, pist alanları, parklar, yeni konut alanları, iş merkezleri, kültür, sanat ve eğlence mekanları türü, büyük yapılar inşa etmesi gerekiyor.
Büyük yapı stoku, doğal olarak inşaat ve emlak piyasalarında bir hareketlenme, kentsel rant alanlarının yendien dağıtımı ve ciddi bir servet transferi demek.
Kimi zaman bu tür etkinlikler, Londra 2012 Olimpiyat Oyunları örneğinde olduğu gibi kentsel dönüşüm politikalarının bir aracı olarak da kullanılıyor.
Şüphesiz ki bu tür etkinliklere ev sahibi olmak politikacılara popülarite kazandırıyor. Kentin ve ülkenin dünya üzerinde tanınır bir konuma gelmesi, ekonomik ve politik gücün hem bölgesel, hem de küresel düzeyde sergilenmesine imkan veriyor. Öte yandan politikacılara yakın müteahhitler için de büyük iş fırsatları doğuyor. Keza, organizatör şirketler etkinliklerle ilgili kitle iletişim haklarını satarak ciddi paralar kazanabiliyor. Etkinliğe ev sahipliği yapan kent ise gelişmiş bir metropol, global bir kent, küresel iş ve ticaret merkezi olarak tanınma olanağına kavuşuyor.
İşin bir de sosyal boyutu var elbet. Etkinliğin oluşturduğu olumlu sosyal etkiler arasında, tecrübe paylaşımı, toplumsal kimlik duygusunun güçlenmesi, milli gururun okşanması, kültürel bakış açısının genişlemesi, halk üzerinde ilgili spor dalına ait farkındalığın artması, spora katılımdaki artış, gelişen yeni sosyal ya da kültürel modellere adaptasyonun sağlanması ve kültürler arası etkileşimin sağlanması yer alıyor.
Hepsi bu kadar mı?
Değil!
İddia o ki, kentlerde derin fiziksel ve sosyal izler bırakan bu etkinlikler uzun vadeli ekonomik gelişmeye olumlu katkı sunuyor, istihdamı artırıyor, turizmi geliştiriyor, kenti uluslararası platformda yeniden konumlandırıyor, dolaşımdaki sermayeyi ve vasıflı işgücünü kendisine çekerek kente ayırt edici bir imaj sağlıyor.
Peki durum her zaman böyle mi? Böyle olduğunu iddia edenler haklılıklarını şahsi kanaatlerine ve niyet beyanlarına mı dayandırıyor, yoksa bilimsel çalışmalara mı? Bu etkinliklerden kentin sağladığı fayda nasıl ölçülebilir? İşin fırsat maliyetine de bakmak gerekmez mi? Başka ülkelerin tecrübeleri neye işaret ediyor?
Evet, bu hafta içinde köşemizde, zaman zaman başka ülkelerin büyük ölçekli etkinlik tecrübelerine atıfta bulunarak, olimpiyat oyunlarının İstanbul şehrine ve Türkiye ekonomisine olası etkilerini tahmin etmeye çalışan yazılar okuyacaksınız. Referansımız, değerli bir kamu görevlisinin konuyla ilgili bir raporu olacak.
Başlayalım:
Modern Olimpiyat Oyunları’nın kontrolü, geliştirilmesi ve gözetimi Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) görevi. IOC, 23 Haziran 1894 tarihinde toplanan Sorbonne Kongresi'nde alınan, Olimpiyat Oyunları'nı yeniden canlandırma kararıyla birlikte kuruldu.
1908 yılında Selim Sırrı Tarcan tarafından kurulan “Osmanlı Olimpiyad Cemiyeti” 1912 yılında IOC tarafından üyeliğe kabul edildi. Adını zamanla birkaç kez değiştiren Cemiyet son olarak 1924 yılında Bakanlar Kurulu Kararı’yla “Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi” adını aldı.
IOC oturumlarına 73 ülkeden 106 üye katılıyor. Türkiye’yi IOC’ta TMOK Başkanı temsil ediyor.
TMOK, olimpiyat oyunlarında ve IOC tarafından bölgesel, kıtasal düzeyde ve dünya çapında düzenlenecek birden fazla spor dalını içeren organizasyonlarda Türkiye’nin tek yetkili kuruluşu olarak görev yapıyor. Bu yetkiyi 1992 yılında yürürlüğe giren 3796 sayılı “İstanbul Kentinde Yapılacak Olimpiyat Oyunları Kanunu”ndan alıyor.
Türkiye’de olimpiyat oyunlarına aday olacak kenti belirleme yetkisi TMOK’ta.
Olimpiyatları yeniden canlandırma kararının verildiği 1894 yılından hemen iki yıl sonra, 1896 yılında ilk modern olimpiyat oyunları düzenlendi. Baba ocağında yapılan ilk modern olimpiyatlara 14 ülke katıldı. Katılan sporcu sayısı 241’di ve sporcuların hepsi erkekti.
1900 yılında Paris’te yapılan olimpiyat oyunlarına 24 ülke 997 sporcuya katıldı. Sporcuların sadece 22’si kadındı.
Sonucusu 2012 yılında Londra’da yapılan modern olimpiyatlara katılan ülke sayısı 204, toplam sporcu sayısı 10.903’tü. 4.835 katılımcıyla bu kez sporcuların neredeyse yüzde 44’ü kadındı.
Temennmiz odur ki, 2016 yılında Rio’da yapılacak olan olimpiyatlarla birlikte, kadın sporcuların oranı yüzde 50’yi bulacak ve bir daha hiç aşağılara inmeyecek.
Olimpiyatlar, yaz ve kış olimpiyat oyunları şeklinde tertip ediliyor. Yaz olimpiyatlarına daha fazla katılım oluyor ve küresel medya daha faza ilgi gösteriyor. Çünkü yaz aylarında daha fazla alanda müsabakalar yapılabiliyor. O nedenle olimpiyatlar derken çoğu zaman Yaz Olimpiyat Oyunları kast ediliyor.
Modern olimpiyatların başladığı 1896 yılından bu yana 22 değişik şehirde 27 kez Yaz, 18 değişik şehirde 21 kez Kış Olimpiyat Oyunları düzenlendi.
Olimpiyatların en fazla düzenlendiği ABD, bugüne kadar toplam sekiz kez olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yaptı. ABD’yi beş kezle Fransa izliyor. Üçer kez ev sahipliği yapan ülkeler Kanada, Almanya, İtalya, Japonya ve İngiltere.
Anlaşılacağı üzere bugüne kadar olimpiyatlar en fazla Batı ülkelerinde düzenlenmiş.
Kıtalar itibariyle bakınca görünen resim daha da ilginç: Avrupa kıtasında 28 kez, Kuzey Amerika’da ise 12 kez olimpiyatlar düzenlenmiş. Güney Amerika 2016 Rio de Janeiro ile ilk kez olimpiyatlara ev sahipliği yapmış olacak. Olimpiyatlar Asya kıtasında sadece 5 kez yapılmış.
Orta Doğu’da, Hindistan altkıtasında ve Güney Asya’da bugüne kadar hiç olimpiyat düzenlenmemiş!
Halen 7 şehir olimpiyatlara birden fazla kez ev sahipliği yapmış durumda. Dünyanın en fazla olimpiyat oyunları düzenlenen şehri Londra. 1908, 1948 ve 2012 Yaz Olimpiyatları Londra’da yapıldı. Bazı şehirlerde olimpiyat oyunları iki kez düzenlendi. Mesela Atina 1896 ve 2004 yıllarında Yaz Olimpiyatları’na; Paris ise 1900 ve 1924 yıllarında Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yaptı.
Dünya savaşları nedeniyle üç kez Yaz ve iki kez Kış Olimpiyat Oyunları iptal edildi.
2014 yılında Kış Olimpiyatları Soçi’de, 2016 yılında Yaz Olimpiyatları Rio de Janeiro’da ve 2018 yılında Kış Olimpiyatları Pyeongchang’da (G. Kore) yapılacak.
7 Eylül günü Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 2020 Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapacak şehir seçilecek. Seçim, ilk üçe kalan İstanbul, Madrid ve Tokyo arasında yapılacak. Üç şehirden sadece Tokyo’nun daha önce bir olimpiyat tecrübesi var. Daha önce iki kez ev sahibi ülke olarak seçilmesine rağmen Tokyo’da bir kez 1964 Yaz Oyunları düzenlendi. 1940 Tokyo Yaz Olimpiyat Oyunları, savaş nedeniyle iptal edilmişti.
İstanbul ilk kez 2000 Yaz Olimpiyatları’na aday oldu. Daha sonraki 2004, 2008 ve 2012 Yaz Olimpiyat Oyunları’na da başvuru yapıldı, ama netice alınamadı. Yaz Olimpiyat Oyunları’nın 2012 yılında Londra’da yapılacak olması ve ev sahipliğinin aynı kıtaya peş peşe verilmemesi geleneği nedeniyle 2016 Yaz Olimpiyat Oyunları’na başvuru yapmadık.
2020 Yaz Olimpiyat Oyunları’yla birlikte İstanbul 5 kez, Madrid ise 3 kez adaylık başvurusunda bulunmuş oldu. Barselona 1996 yılında Yaz Olimpiyatları’na ev sahipliği yapmıştı. Bu anlamda rakibimiz Japonya gibi İspanya’nın da bir olimpiyat tecrübesi var. Ancak İstanbul da Madrid de bugüne kadar olimpiyat tecrübesi yaşamadı.
Olimpiyatlara dünyanın en büyük barış projelerinden birisi olarak bakılıyor.
Bugüne kadar olimpiyatlara ev sahipliği yapan tek “müslüman” ülke yok.
7 Eylül günü İstanbul seçilirse Türkiye bir ilk olacak.