Bu yıl, belki de 1 Mayıs’ta Devrim Meydanı'nda olanlar tarihi bir olaya şahit olacak.
“Robert Woodward, Washington Post'ta Carl Bernstein'la birlikte yazdığı ve sonrasında başkan Nixon'un soruşturulmasına ve istifasına neden olan makaleler dizisine imza atmış Amerikalı bir gazeteci ve yazardır. On çok satan romanın yazarı veya ortak yazarıdır. Korkunç tarzı sayesinde röportajlarındaki itiraflara kasten ters anlamlar yüklemeyi çok iyi başarıyor. State of Denial (İnkar Devleti) adlı kitabında Irak savaşının başlamasından 3 ay sonra, 18 Haziran 2003'te, çok önemli bir toplantının ardından Beyaz Saray'daki ofisini terk ederken Bush'un Jay Garner'in sırtına kabaca vurarak şöyle dediğini yazmış: "Hey, Jay İran'ı ister misin?" "Efendim bu konuyu çocuklarla konuştum ve Küba'da karar verdik. Küba'da rom ve sigarlar (puro denmek isteniyor sanıyorum) daha iyi... Kadınları da daha çekici." Bush güldü. "Tamamdır. Küba'yı aldınız." Bu alıntıyı Küba Dostluk Derneği’nin internet sitesinde yer alan “Küba’yı Asla Alamayacaklar” adlı yazıdan yaptık. Aşağıdaki şiir ise Nazım Hikmet’in Havana Röportajından: “(…)Batista, kulluğundaydı Şahmeran'ın şekerkamışı milyonerlerinin Yankisinin de yerlisinin de ve tütün ve kahve milyonerlerinin Yankisinin de yerlisinin de ve tanklı uçaklı elli binlik bir ordunun ve de yiğitleri hadım ettikten ve de gözlerini oyduktan sonra döve döve öldüren kışlaların ve önlerinde sırtüstü cesetler çürüyen karakol kapılarının ve her gece karakol duvarlarını yırtıp dışarı fırlayarak sıcak karanlıklarda kanlı kuşlar gibi çırpınan çığlıkların ve Frankist papazların ve kumarhanelerin ve de eroin toptancılarının ve gangasterlerin Yankisinin de yerlisinin de ve orospuların yalnız bir Havana'da on beş bin ve karaya vurmuş bir köpek balığı gibi çürüyenin ve baygın ağır çiçek kokularıyla karışık leş kokusunun genarali Batista tümü altı milyon nüfusunun dört milyonu aç ve yüz bini verem ve Yankilere son on yılda bir milyar dolardan çok kar getiren Küba'da, Birleşik Amerika Devletleri elçisinin Birleşik Amerika Devletleri kara hava ve deniz kuvvetinin Birleşik Amerika devletleri dolarının yıllardır kulluğundaydı. 956'nın Kasımında Fidel de içlerinde 82 kişi Granma Gemisinden denize indi. 956'nın Kasımında Küba kıyılarına sokulan Granma gemisinden denize inip yarı bellerine kadar suya gömülü ve silahlarını başlarının üstüne tutarak ve ansızın ve bir anda açılan top ve mitralyöz ateşi altında karaya çıkıp ve karanlıkları polis köpekleri gibi koklayan araştıran ışıldaklardan sakınarak ve sarıldınız teslim olun seslerini ve iri kurbağaları çiğneyip bataklıklara ve şeker kamışı tarlalarına dalarak ve palmiyelerle hindistancevizi ağaçlarının ardı sıra tepeleri tırmananlar Sierra dağında buluştu.” Fidel de içlerinde 82'nin 12'si sağ kalmıştı Fidel de içlerinde 12 kişiydiler 56'nın Kasımında Fidel de içlerinde 150 kişiydiler Aralığında 56'nın Fidel de içlerinde 500 kişiydiler Şubatında 57'nin Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 oldular Fidel de içlerinde Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlık oldular yıktılar Batista'yı 959'un Ocağında ve elli binlik orduyu veşekerkamışı milyonerlerini yerlisini de Yankisini de ve tütün ve kahve milyonerlerinin yerlisini de Yankisini de ve kışlaları ve önlerinde cesetler çürüyen karakolları ve eroin toptancılarını ve kumarhaneleri ve Birleşik Amerika Devletleri hava deniz ve kara kuvvetlerini ve Birleşik Amerika Devletleri dolarını ve Küba'nın havasında ağır çiçek kokularına karışık leş kokusu dağıldı yani Birleşik Amerika Devletleri kokusu...” Castro ölürse Küba eski günlerine döner mi ? Bilemeyiz. Ama bu kaygıyı önemsemek lazım. Çünkü insanlar biraz da bu nedenle Küba’yı Castro ölmeden görmek istiyor. Bu yıl, belki de 1 Mayıs’ta Devrim Meydanı'nda olanlar tarihi bir olaya şahit olacak. Ama umarız ki Castro sağlığına kavuşur... Ve onu çok seven halkıyla, daha nice 1 Mayıs’larda kucaklaşma imkanı bulur.