Ödemeler dengesinde cari hesap ve sermaye hesabı adlı iki hesap vardır. Şayet dış alemden satın aldığınız malların bedeli sattığımız malların bedelinden fazlaysa dış ticaret açığı veriyorsunuz demektir. Dış ticaret dengesi cari hesabın bir unsurudur. Miktar cinsinden cari hesap bakiyesi, ürettiğiniz mal miktarı ile içeride tükettiğiniz mal miktarı arasındaki farktır. Ürettiğinizden daha fazla miktarda içeride tüketiyorsanız ticaret açığı veriyorsunuz demektir. Açık ve fazla hesabının tutar itibariyle hesabında araya miktar dışında faktörler de girer. Bunları ihracatçı şirketin kar-zarar tablosuna yansıyan maliyet unsurları belirler. Enerjisi, işçiliği, hammaddesi vs. önemli maliyet kalemleri itibariyle sorunu olmayan ülkelerde doğal olarak maliyet kalemleri şişkin olmaz. Bu ülkeler daha rekabetçi fiyatlarla mal arz edebilirler. Bir başka önemli etken döviz kurlarıdır. İki ülkenin para birimlerinin değişim değerindeki değişimler de mal hareketlerini hem miktarsal, hem de tutarsal olarak etkilenmesine yol açabilir. Değerli ulusal paranın ithalatı teşvik ederek ve ihracatı caydırarak ticaret açığına yol açtığına inanılır. Diğer şeyler sabitken değerli para esasen kar marjınızı artırır. Çünkü maliyetler ulusal para cinsinden aynıyken kur değişimi fiyatınızı yabancı para cinsinden artırır. Talep kanunu çalışır ve malınızı yurtdışında satmakta zorlanırsınız. 2008 krizine kadar uluslararası para sisteminde iki dönem yaşadık. Bretton Woods dönemi ve Vaşington konsensusu dönemi. Her iki dönemde de ülkelerin iktisat politikalarını belli bir çerçeveye oturmak şarıyla destekleyen veya cezalandıran sistemin ideolojik mimarı Şikago okuluydu. Bu okul Milton Friedman’la özdeştir. Friedman, tıpkı David Ricardo gibi, ticaret açığının esasta sorun olmadığını ve bu sorunun yine serbest ticaretle çözülebileceğini iddia eder. Ve der ki, ticaret açığınız varsa ülkenize giren sermaye zaman içinde ulusal paranızın değer kaybetmesine yol açar ve ticaret açığınız azalır. İdeololojik imaları da olan bu iddaya rağmen ABD’nin ticaret açığı yıllardır artıyor ve Fed, 2008 yılından bu yana doların değer kaybetmesi için para basıyor. ABD 92 ülkeyle ticaret açığı veriyor. ABD net petrol ithalatçısı. Yeri değil ama, Orta Doğu’daki son gelişmeler petrol fiyatlarını yükseltti. Başka hesaplar yoksa, ticaret açığını azaltmak isteyen ABD’nin bu durum hiç işine gelmez. Çin’le olan ticaret açığını kapatabilmek için Yuan değer kazansın istiyor. Çin’in petrol talebi artarsa petrol fiyatlarının artışı net ithalatçı ABD’nin ticaret açığı sorununu azaltmayabilir diye, Economist’te yazı çıktı. Bunlar önemli analizler. Ancak ABD diyor ki ben fazla ticaret açığını Çin’le veriyorum. Bunun da nedeni Yuan’ın değersiz olması. Çin ulusal parasını manupüle ediyor; Yuan’ı değersiz tutarak ABD mallarına karşı haksız rekabet üstünlüğü elde ediyor. Bu konuyla ilgili Çin’in itirazlarını daha önce yazmış ve şöyle demiştik (“Yuanın değer kazanması ve ticaret fazlası sorunu! adlı yazımızda”) : “Çin diyor ki, sen benim sana olan ihracatımı yanlış hesaplıyorsun. Ben sana nihai ürün ihraç ediyorum. Örneğin TV. Ben o TV’yi burada yapabilmek için Japonya’dan, Kore’den vs. bir sürü ara malı ithal ediyorum. Örneğin TV’nin tüpü Japonya’dan geliyor. Ama benim sana sattığım TV’nin tüm bedeli benim ihracatım olarak görünüyor. Oysa o ürün için ben de bir sürü ithalat yapıyorum. Benim yaptığım bu ithalat esasen başka ülkelerin sana yaptığı dolaylı ihracat. Bunu mahsup edersen ticaret fazlası rakamını abartığını görürsün.” İşte bu iddia Dünya Ticaret Örgütü tarafından organize edilen ve dün (2 Şubat) başlayıp Cuma’ya kadar sürecek olan bir toplantıyla Cenevre’da masaya yatırılıyor. Aynı yazımızda bahsettiğimiz Asya Kalkınma Bankası Enstitüsü tarafından yapılmış olan ve referans verdiğimiz çalışma gündemin çıkış noktası. Bu çalışmadaki Iphone örneğine DTÖ başkanı Pascal Lamy de atıf yaptı. Çünkü geleneksel yöntemle Çin’in ABD’ye Apple Iphone satışını hesaplarsanız fazla rakamı 1,9 milyar dolar çıkıyor. Ancak, ihracatçı ülkede katılan değere bakarak hesaplarsanız fazla 73.5 milyon dolara iniyor. DTÖ başkan yardımıcı Alejandro Jara da şunu söylüyor: “Ticaret fazlası rakamını yaratılan katma değer cinsinden hesaplarsanız Çin’in ABD’ye karşı ticaret fazlasının çok daha az olduğunu görürsünüz. Hesaplamalarda bu tür bir yaklaşım değişikliğinin bir sürü politika etkileri olur. Bir ülkeye konsantre olmak yerine daha rekabetçi olabilmek bakımından geleneksel yöntem, yanlış noktalara bakmanıza yol açıyor olabilir.” Evet işte bu meseleyi iki gündür dünyanın değişik ülkelerinden gelme 150 istatistikçisi tartışıyor. Yarın da tartışacak. Bakalım ödemeler bilançosu muhasebesi bu tartışmalardan nasıl etkilenecek ve dış ticaret derken doğru bildiğimize neler değişecek?..