Türkiye ile ABD arasındaki “stratejik ortaklık” bitti. Artık Orta Doğu’da ABD’nin müttefiki değiliz. Yeni durumun adı “işlem bazlı ilişki.”
Türkiye ülkeler itibarıyla Sünni cepheyi yönetmekte başarısız oldu ve itibar kaybetti.
Suriye konusunda tavrı netleşen ABD İran konusunda hızla yumuşuyor.
Hükümetin Suriye politikası duvara tosladı, Esad gitmeyecek.
Önümüzdeki dönemde Obama Tahran’ı ziyaret ederse şaşırmayın!
Batı, “cihatçı Sünni söylem” ve onun silahlı yüzü IŞİD’den çok rahatsız. Taliban’ı etkisiz hâle getirmeye çalışırken daha tehlikeli bir örgüt çıktı ortaya. Ve bu örgütün, ABD ile stratejik ortak olduğunu söyleyen, NATO üyesi ve Batı müttefiki Türkiye’den destek gördüğüne inanılıyor.
Türkiye, sürecin neresinde yer alırsa alsın, er ya da geç IŞİD etkisiz hâle getirilecek.
ABD, bu kez işi doğrudan değil, en az maliyet ve kayıpla, bölgeden güçlü destek alarak çözme taraftarı.
Orta ve uzun vadede dünya ekonomisi için petrol fiyatlarının yükselmesinden kaynaklı bir kriz tehlikesi yok. Kaya petrolü ve gazı devrimi nedeniyle ABD dünyanın en fazla petrol üreten ülkesi hâline geldi. ABD için petrol sorunu bitince dolara dayalı uluslararası ekonomik düzen, eskisine göre daha sağlam hâle geldi.
Malum, ABD ekonomisi özel tüketim harcamalarıyla büyüyor. Ülkede özel otomobil bireysel özgürlük simgesi. Benzin deposunun ucuza dolması daha fazla özel tüketim harcaması demek. Halk, evini elektrik enerjisiyle ısıtıyor. ABD ekonomisi için petrol fiyatı çok önemli. Caryn Elaine Johnson bir TV şovunda “benzinin galonu tampaxdan daha ucuz” demiş!
ABD’nin Orta Doğu’da etkin ve müdahaleci dış politikasının, monarşik iktidarlara verdiği desteğin, kurduğu ittifak ilişkilerinin ve OPEC’teki hakimiyetinin temel nedeni, petrol fiyatlarını kontrol etmekti. II. Dünya Savaşı'ndan bu yana devam eden bu "sorunlu hakimiyet" ve ABD inisiyatifiyle kurulan Bretton Woods sistemi, aynı zamanda Fed’e para bastırarak ABD hazinesine gelir sağlama imkânı veriyordu.
Hristiyan Batı karşıtı cihatçı silahlı güçlerin ideolojik gerekçe olarak da kullandıkları bu hakimiyete eskisi kadar ihtiyaç kalmadı. Artık ABD’nin Orta Doğu’da eskisi gibi müdahaleci olması ve elini taşın altına koyması gerekmiyor. O nedenle ne Orta Doğu’da olup bitenin, ne de Türkiye’nin “coğrafi ve stratejik önemi”nin eskisi kadar değeri kaldı.
Geçen yıl başbakanken Erdoğan’ın Obama ile görüşememekten duyduğu rahatsızlığı; cumhurbaşkanı olduktan sonra eylül ayında Galler’de düzenlenen NATO Liderler Zirvesi sırasında görüşecekleri için duyduğu memnuniyeti; sonradan görüşmenin iptal edildiğine dair çıkan haberleri ve aradan 24 saat geçmeden “yeniden randevu verilmesinden" duyulan memnuniyeti, görüşmenin içerik ve gerekçesini hatırlayın.
Hatırlatalım: Randevunun gerekçesi, havadan yapılacak müdahale öncesinde IŞİD karşıtı cepheye Müslüman ülkelerin de destek verdiğini göstermek ve Türkiye’den verildiği düşünülen zımni IŞİD desteğini bir şekilde kırmaktı. İşlem (transaction) bazlı ilişki yani!
Soru şu: ABD elini taşın altına koymadan IŞİD işini bitirecek ve Türkiye bu konuda ikircikli davranmaya devam edecekse, bu iş nasıl çözülecek?
P5+1 ile İran arasındaki uranyum zenginleştirme çalışmalarına yönelik müzakerelerde sona yaklaşılıyor.
Yakın bir tarihte görüşmelerin olumlu bir şekilde sonuçlanması, İran’a yönelik ABD, BM ve AB yaptırımlarının kalkması ve İran’ın petrol satmaya başlaması demek. Bu da ekonomisi zora girmiş olan İran’ı çok rahatlatacak, Rusya’yıysa daha da zora sokacak bir gelişme.
Hedef şu: Hem Şiilere, hem de Batı’ya karşı savaş açmış Sünni cepheyi zayıflatmak için Batı destekli Şii cephesi kurmak.*
Bir başka soru daha: Pentagon’da önemli bir Musevi ağırlığı olduğu malum. İsrail’i bir şekilde ihmal eden böyle bir ittifak mümkün mü?
Karşı sorularla cevaplayalım: ABD için Orta Doğu eski önemini yitirdiyse, İsrail’in eskisi kadar saldırgan bir dış politika izlemesine gerek var mı? Kendisine karşı da düşmanca bir tavır içindeki cihatçı Sünni cepheye karşı Şii bir cephe neden İsrail’i rahatsız etsin?
Elbette her şey karşılıklı!
İsrail’i yok edilmesi gereken bir düşman olarak ilan etmek ve Hizbullah’ı kullanmak, bugüne kadar İran’a izolasyon ve yaptırımlardan başka ne kazandırdı?
Hiç!
Kadim, medeni ve “önceden görme” İran halkı izolasyondan, yaptırımlardan ve çoğu yerde yolsuzluğa bulaşmış katı İslami rejimden rahatsız. Halk, daha fazla iş, refah, özgürlük ve Batı tipi yaşam standardı istiyor.
Bir soru daha: Petrol sorununun bitmesi nedeniyle daha da sağlamlaşan ABD hegemonyasındaki uluslararası ekonomik ve finansal sisteme hem alternatif, hem de tehdit içeren Şanghay Beşlisi ve BRICS türü organizasyonların etkinliği ve cazibesi kalır mı?
Hep söyledik, iç siyasete malzeme yapılan İsrail üzerinden Batı karşıtı, mezhebe dayalı cihatçı dış politikanın, yalnızlaşmayla sınırlı kalmayacak ve zamanla ortaya çıkacak bir maliyeti olacak diye!
Ama dinleyen kim?
__________________________________
* “Kerry: US open to working with Iran against extremists in Iraq” başlıklı haber – röportajı aşağıdaki linkten okumanızı – izlemenizi tavsiye ederim.
http://news.yahoo.com/katie-couric--john-kerry-interview-213218299.html