Amerika'nın önemli TV kanalları önceki akşam tarih yazıyor, medya tarihine geçecek bir ilke imza atıyor.
Şimdiye kadar rastlanmayan, olağanüstü bir yayıncılık...
O TV kanalları... Hepsi bağımsız, hepsi özgür, gerçeklere ve yayıncılık ilkelelerine sonuna kadar sadık.
O yayınları izlerken, imreniyorum... Kıskanıyorum... Ve elbette özlüyorum...
Hani, şöyle adam gibi, bağımsız, özgür, kimseye yalakalık etmeden, adam gibi gazeteciliği özlüyorum.
Önceki akşam Trump basın toplantısı yapıyor. Seçimle ilgili, kendi lehine pek çok iddia ortaya atıyor:
"Oylarım çalındı... Wisconsin ve Michigan'ı kazandım... Detroit'te oy sayım merkezinde camları perdeyle kapattılar... Yasal oyları sayarsanız, seçimi ben kazandım..."
Trump bu iddiaları sıralarken, Amerika ve dünya görülmemiş bir olaya tanıklık ediyor:
En çok izlenen TV kanalları ABC, NBC, CNN başta, pek çok kanal yayını kesiyor, Trump'ın basın toplantısını yayınlamaktan vazgeçiyor!..
Amerikan halkı bu yayına, basın toplantısına kilitlenmişken, TV'ler yayını kesiyor.
NBA sunucusu nedenini açıklıyor:
"Yayını burada kesmek zorundayız, çünkü Başkan pek çok suçlamada bulundu ama, kanıt gösteremedi."
İddia var, kanıt yok!.. O zaman, canlı yayın da yok!..
Benzer biçimde ABC sunucusu nedenini açıklıyor:
"Başkanın söyledikleri arasında doğrulanması gereken çok konu var, ama kanıt gösteremiyor, soru da kabul etmiyor. Tek taraflı yayına dönüşüyor, özür dileriz, yayını kesmek zorundayız."
Gel de, imrenme!.. Gel de, bağımsız gazeteciliği özleme!.. Gel de, demokrasiyi arama!..
CNN ise, farklı bir yöntem izliyor.
Trump hangi iddiayı ortaya attıysa, o iddiaları tek tek ele alıyor ve hepsini çürütüyor.
"Trump Wisconsin ve Michigan'ı kazandığını söylüyor, doğru değil, Biden kazandı" ya da "Detroit'te oy sayımında Cumhuriyetçiler de sandık başında yer aldı" diyerek, Trump'ın iddialarını tek tek çürütüyor.
CNN hepsine ortak bir başlık atıyor:
"Trump tamamen asılsız iddialar ortaya attı!.."
Başkanlığı boyunca Amerikan medyası ile sık sık karşı karşıya gelen, kavga eden Trump son oyununda da, ağır bir yenilgi alıyor.
ABC, NBC, CNN... Ve de bizimkiler!.. Aradaki fark ne ile ve nasıl ölçülür, kim bilir!..
Ve de TRT...
Gerçekten tam tesadüf. 5 Kasım akşamı Amerikan kanallarında bu emsalsiz örnek yaşanırken, bir gün önce 4 Kasım günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Sayıştay'ın TRT ile ilgili raporu ele alınıyor.
Amerikan kanalları "Başkana sansür uygularken", TBMM'de TRT'den bir örnek veriliyor. HDP Batman milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki kürsüde:
"1 Şubat - 29 Mart döneminde TRT iktidara 164 saat, CHP ve İYİ Parti'ye 46 saat, HDP'ye 3 saat ayırıyor. Ama, bu 3 saatin sadece 36 saniyesi lehte, 2 saat 59 dakika 24 saniyesi aleyhte!.." (TBMM Tutanak, 4 Kasım 2020, s.14).
Amerikan kanalları ile TRT arasındaki fark bu. Nedir o fark?..
"Demokrasi farkı... Özgür yayıncılık farkı...".
1 Şubat ile 29 Mart arası iki ay, bunun 164 saatinde iktidarla ilgili yayın var. Bir gün 24 saat, 164 bölü 24, ediyor 6,8 gün.
Yani, 60 günün yaklaşık yedi gününde TRT iktidar propagandası yapıyor!..
Bu bir dünya rekoru olsa gerek!..
Her ne kadar, TRT'nin izlenme oranı, ratinglere bakıldığında, ahım şahım değilse de, yayınları için hepimizden para topluyor. Çeşitli harcamalardan aldığı paylar var:
7 bin 133 personele ödediği aylıkla beraber nereye harcanıyor bu paralar?.. Sayıştay Raporuna göre:
"Kurum dışına yaptırılan programlara 383 milyon 510 bin lira, haberler için 445 milyon 75 bin lira, hizmetinden yararlanılan kurum dışı şahıslara 53 milyon 550 bin lira, kiralanan program giderleri için 14 milyon 617 bin lira. Bunlar 2017 verileri". (CHP Zonguldak milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, TBMM Tutanak, 4 Kasım 2020, s.15).
Şu paralara bakın, bizlerden toplanan paraların harcandığı yerlere bakın!..
O paralar bir yana, işin diğer özü, elbette başka yerde.
Örnekle ortada, bir yanda Amerikan kanalları, bir yanda TRT...
Olaylar ve gerçekler kendisini anlatıyor zaten...