19 Ocak Cuma günü TSK Afrin’e askeri çıkarma yaparken, 20 Ocak Cumartesi günü de Başbakan Binali Yıldırım İstanbul’da medyaya çıkarma yapıyor.
Görsel ve yazılı basın ile bazı sosyal medya kurumlarının temsilcilerini toplayan Yıldırım harekat hakkında genel bilgiler aktardıktan sonra, “medyaya bazı tavsiyelerde” bulunarak, harekat boyunca medyanın uyması gereken kuralları açıklıyor:
“Haber ve yorumlarda Afrin harekatının tamamen terör örgütlerine yönelik olduğu ve terör örgütlerini etkisiz hale getirmeyi amaçlayıp, sivil halkı korunduğunun ön plana çıkartılması.”
Üç gündür haber kanalları ile diğer haber bültenlerini ve gazeteleri izliyorum, bu “tavsiyeye” El-Hak aykırı davranan, tirajı düşük bir, iki gazete dışında hiç bir kuruluş yok.
Binali Yıldırım devam ediyor:
“Yabancı haber kaynaklarının, özellikle PKK, PYD, YPG, IŞİD kaynakları üzerinden Türkiye aleyhine yapacağı haberler konusunda dikkatli olunması.”
Bunda da, bir sıkıntı yok. Medya çok dikkatli.
Yıldırım devam ediyor:
“Uluslararası haber kaynaklarının Türkiye aleyhine yapacağı haberleri yansıtırken, Türkiye’nin milli çıkarlarının gözetilmesi.”
Evet, bu “tavsiye” de aynen yerine getiriliyor.
Yıldırım devam ediyor aynı toplantıda:
“Sivillere zarar verilmemesi konusunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin gösterdiği hassasiyetin hatırlatılması.”
Haberlerde ve programlarda bu da aynen yerine getirilen “tavsiyelerden” biri.
Yıldırım devam ediyor:
“Operasyonun Türkiye’nin yerli ve milli silah üretimi ve kabiliyetiyle olduğunun hatırlatılması.”
Medyamızda bu konuda da sıkıntı yok, üç gündür defalarca vurgulanıyor haberlerde ve programlarda.
Yıldırım devam ediyor:
“Mehmetçiğin can güvenliğini tehlikeye sokacak görsellere yer verilmemesi, TSK’nın taktik bilgilerinin paylaşılmaması.”
Bu ‘tavsiyeye” aykırı davranan bir haber ya da yorum ya da program hemen hiç yok TV’lerde ve gazetelerde.
Yıldırım devam ediyor:
“Yurt içinde PKK ve uzantılı siyasi oluşumların Afrin operasyonuna karşı düzenleyeceği eylemler ve açıklamaların ön plana çıkartılmaması.”
Ön plana çıkartana rastlamıyorum. “Tavsiye” aynen yürürlükte.
Yıldırım devam ediyor:
“Bilgisi ve tecrübesi olan insanlardan görüş alınabilir. Türkiye’ye karşı olumsuz algı yaratacak kişilerden görüş alınmasın.”
Zaten öyle oluyor, hemen hemen aynı nitelikteki kişiler TV kanallarını tek tek dolaşıyor ve aynı konuları tekrar tekrar işliyor.
Bu maddelere ek olarak başka bazı “tavsiyeleri” de var Binali Yıldırım’ın. Ama, önem taşıyan maddeler bunlar.
Bu kadar büyük bir askeri harekatta, özünde “savaşta” bir hükümetin kendi medyasını bu biçimde uyarması olağan olabilir. Ve bu tür “tavsiyeler” dünyanın her ülkesinde, siyasal eğilimi ne olursa olsun, her iktidar tarafından yapılabilir.
Dünyada medya buna ne ölçüde uyar?
Uymayanlar çıkabilir ancak, savaşta genellikle hükümet tarafından dile getirilen “tavsiyelerin” yerine getirildiği bir gerçek.
Uymayan olursa ne olur? Yine dünyadan geçmiş örneklerden ve hatta bizdeki örneklerden hareketle şu olur:
1-Uymayanlar acele “hain” ilan edilir. Ardından oraya taşla sopayla saldırılır.
2-Ya da o medya kuruluşunun yöneticileri uygar biçimde çağrılır, kendilerine operasyonun özellikleri yeniden anlatılır.
3-Hala uymuyorsa, kendi haline bırakılır. Belki uyarıda ses tonu biraz daha yükselebilir, daha tehdit kokan hale gelebilir. Ama, herhangi yasal işlem yapılmaz.
Bugün en genel anlamda haber kanalları “tavsiyelere” yüzde yüz uyum sağlamış durumda. Gazeteler yine yüzde doksan beşi aşan oranda haber ve yorumlarıyla operasyonu destekliyor.
Yani, medyaya Afşin tavsiyeleri hedefine ulaşmış görünüyor.
Medya ve biri hariç siyasal partiler operasyona destek konusunda “tam mutabakat” halinde. Savaşa karşı çıkan tek parti HDP.
Savaşa karşı çıkanlar nerede? Sosyal medyada. Atılan karşı tweetler ve bazı karşı yorumlar var. Bu da herkesin kendi görüşü ve bu görüşü açıklamak hak ve özgürlüğü var. Kağıt üstünde olsa da, var.
Evet, “kağıt üstünde”.
Pratikte ve yaşadığımız günlerde bu özgürlük yok.
İçişleri Bakanlığı açıklamasına göre, attıkları tweetler nedeniyle 57 kişiye soruşturma açılıyor, 24 kişi gözaltına alınıyor.
Son bir kaç yıl içinde düşünce ve ifade özgürlüğü zaten yeteri kadar ağır hasar almış bulunuyor.
Şimdi operasyonla birlikte hava daha da ağırlaşıyor. Rejimin mantığına uygun bir ağırlaşma.
İletişim kanalları operasyonu topluma olağanüstü biçimde kabul ettirmiş durumda. Köşe yazıları, yorumlar yüzde 99.9 çoğunlukla operasyonu destekliyor. TV’lerde tek bir çatlak ses yok.
Bazı insanlar da eleştirebilir ve karşı çıkabilir.
Bunda bu kadar celallenecek ne var, anlamak güç.