“Bugün çok mutluyuz, havuz medyasında manşet olduk, bundan daha güzel bir şey olabilir mi?”
Bu sözler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait, dün söylüyor. O zaman dünkü “havuz medyasının” manşetlerine bakalım, Kılıçdaroğlu’nu bu kadar mutlu eden manşetler ne, bir görelim.
Sabah: “Siyasetin Pişkini Kılıçdaroğlu”
Yeni Şafak: “Hezimet Kimyasını Bozdu”
Akşam: “Uzaylı Kemal”
Takvim: “Dokuz Canlı”
Akit: “Pişkin Kemal”
Türkiye: “Koltuk Kavgası”
Güneş: “Kapıyı Gösterdi”
Hatta, devamında:
Hürriyet: “Koltuk Mesajı”
Posta: “Kılıçlar Çekildi”
Bu manşetlerin acaba nesi “mutlu” ediyor Kılıçdaroğlu’nu?. Baştan sona eleştiri yağmuru, CHP’yi değil, doğrudan Kılıçdaroğlu’nu yerle yeksan eden manşetler.
“Bundan daha güzel bir şey olabilir mi” diyor!..
Bu sözleri ve manşetleri yan yana getirince, galiba en doğru manşet Yeni Şafak’a ait:
“Hezimet Kimyasını Bozdu”.
Öyle bozmuş ki, bir gün önce söylediklerinin dün tam tersini söylüyor.
Bir gün önce “koltuk sevdalılarının bu partide yeri yoktur” diyor. Ateş püskürüyor, dolaylı yoldan Muharrem İnce’ye çatıyor, ama bir gün sonra dün, yüz seksen derece çark ediyor:
“Hiç bir arkadaşımı partinin dışında düşünmek gibi bir düşüncem yok. Muharrem İnce bizim değerimizdir, onu da kucaklıyoruz”.
Gerçekten “kimyası” iyice bozulmuş ki, daha da ötesi, dün bu sözlerinden önce Parti Meclisi üyelerini bugün toplantıya çağırıyor. Çağrının altına iki maddelik gündem ekliyor:
“1- Genel Başkanın sunumu,
2- Disipline sevk işlemlerinin görüşülmesi”
Türkiye’de rejimi değiştiren bir seçim yaşanıyor, bundan daha çarpıcı bir şey olabilir mi?..
Türkiye yüz yıl sonra parlamenter rejime veda ediyor, CHP bir kez daha ağır bir yenilgiye uğruyor ve Parti Meclisi gündeminde seçimi değerlendirmekle ilgili bir madde yok!..
Ne var?
“Disipline sevk!..”
Kimi ya da kimleri disipline gönderiyor? Neden?..
Sabah bu çağrı, öğleye doğru yeniden yüz seksen derece çark, “herkesi kucaklıyoruz” diyor!..
Kemal Bey!.. Aloooo Kemal Bey!.. İyi misiniz, fizik, kimya yerinde değil mi, Kemal Bey?..
Yeni Şafak’ın manşetini düşünüyorum da, “Hezimet Kimyasını Bozdu” diye, onun için soruyorum.
Şimdi bir başka sancı.
Seçim gecesi, Halk TV...
O ne biçim yayın öyle?..
Ekranda, arka planda özellikle “yandaş kanalların” bir bölümü, sözüm ona, o kanalların “seçim sonuçlarını nasıl çarpıttığını” göstermek üzere!..
Ekranın önünde bir hanım, gösterilmek istenen kanalları görebilirsen, gör!..
Kaldı ki, bana ne diğer kanallardan?
Bu nasıl bir yayın aklı?
İstesem, ben zaten başka kanalları izlerim, ben Halk TV seçim sonuçlarını nasıl “doğru ve çabuk ve çarpıtmadan” veriyor, onun için izliyorum Halk TV’yi.
Tam bir hayal kırıklığı!..
Asıl çarpıtmayı Halk TV yapıyor, CHP ve Muharrem İnce lehine.
Seçim yayını başladıktan sonra, üç saat boyunca söylediklerinin hiç biri doğru değil.
Başka kanallara bakıyorum, Tayyip Erdoğan çok önde, AKP ve MHP Meclis çoğunluğunu sağlıyor, Halk TV’ye ve hatta CHP Genel Başkanı Bülent Tezcan’a göre, “sonuçlar başa baş, Anadolu Ajansı çarpıtıyor, inanmayın!..”
Arada çıkan “bazı parlak yorumcular” çarpıtmayı katmerlendiriyor, saçma sapan yorumlarla.
Saatler boyunca bu çarpıtma, bu kandırmaca devam ediyor. Ancak, artık sonuçlar saklanamaz boyuta gelince, yandaş kanalları eleştirmenin sonuna geliniyor.
Doğru bir haber, tarafsız bir yayının mercekle arandığı günümüz Türkiye’sinde, Halk TV aslında bir şans.
Ne var ki, CHP’ye bu ölçüde bağımlılık, Halk TV’yi de, ters yönden yandaş kanal haline getiriyor.
Arkadaş, sen adam gibi yayın yap, yeni haber kaynakları bul, “yorumcu” diye ekrana çıkardığın insanlar CHP’yi de eleştirebilsin, doğruları söylesin, farklı analizler yapsın.
Örneğin, Emin Çapa fevkalade bir değer. Seçim sonrası tek anlaşılabilir, tek farklı, ayakları yere basan tek analiz Emin Çapa’ya ait.
Yok, bu gibi yayınlara ve programlara ne gerek var?..
Gelsin, “sen, ben, bizim oğlan” anlayışı!.. Ve de o bıktıran kitap reklamları!..
Sadece bağımlılık da değil, en genel anlamda olağanüstü sakat bir yayın anlayışı, baştan sona değişmesi gereken, beceriksiz bir yayın akışı!..
Bir, iki düzgün program dışında, Halk TV tam sefalet.
Sanki Kuzey Kore, sanki Zimbabve, sanki Çad, sanki Angola, sanki Rusya devlet televizyonu. Bu kanallar hangi olayı nasıl veriyor, nasıl yorum yapıyor, insanlar ezbere biliyor. O zaman o kanala ne gerek var?..
Renksiz, soluksuz, ülkede ve dünyada o anda ne olduğunu vurgulamaktan aciz bir kanal.
İnsanlar “doğru ve tarafsız bir yayın” için Halk TV’yi izlemeye çalışıyor, her fırsatta “abartılı CHP taraftarlığı” dinlemek ve siyasal mastürbasyon için değil.
Yanlış yorumlar eşliğinde. Bu yanlışların bir işe yaramadığı da ortada.
Kılıçdaroğlu yuvarlanmış, Halk TV’ye kapak olmuş.