AKP kulislerinden sızan iddialara göre:
"1- Berat Albayrak istifa etmeden önce, bazı AKP milletvekilleri Tayyip Erdoğan'a gidiyor, ekonomik gidişattan şikayet ediyor, hatta 'seçildiğimiz illere gittiğimizde, halk artık bizim yüzümüze bakmıyor' diye, dert yanıyor.
Albayrak'ın 'görevden affı' bu yakınmaların artmasıyla birlikte, gerçekleşiyor."
2- AKP Grubu ve tabanı hayli rahatsız. Ekonomik krize, halktaki geçim sıkıntısına ek olarak, siyaseten rahatsız.
Rahatsızlığın temelinde MHP yatıyor!..
Her ne kadar Erdoğan, hemen her konuşmasında MHP'ye çiçek atıyorsa da, AKP'de genel görüş şu:
"MHP sıfır maliyetle yönetime ortak oluyor. Eleştiri ve başarısızlık hep bizim hanemize yazılıyor."
Dışarıdan bakarak aldanmak yanlış, bu ortaklık pek öyle "canım - cicim" ortaklığı değil. Devlet Bahçeli dünkü grup konuşmasında ortaklığa ve de özellikle Erdoğan'a toz kondurmuyorsa, bu AKP Grubu ve tabanındaki MHP'ye dönük duygu ve düşünceleri bilmesinden kaynaklanıyor.
Erdoğan'ı yücelterek, AKP'deki MHP rahatsızlığını gidermeye yönelik.
AKP kaynaklarından sızan bu kulis bilgisi, tam "akla ziyan" türde. İddiaya göre:
"3- Bülent Arınç'ın Habertürk'te reformla ilgili son çıkışından Erdoğan'ın haberi var!.. Arınç, Erdoğan'a danışarak, TV'de ne söyleyeceğini ona anlatarak, TV'de konuşuyor!"
Eğer bu bilgi doğru ise, Erdoğan dört gün sonra neden Arınç'ı harcıyor?.. Arınç da neden istifanın eşiğine geliyor?..
Sözde:
"Arınç'ın konuşması MHP'nin reform çalışmalarına ilişkin görüşünü öğrenmek üzere..."
Oysa, buna ihtiyaç yok. Meclis'teki grup başkan vekilleri olayı karşılıklı görüşerek, kimin ne düşündüğünü öğrenebilir.
Dolayısıyla, Ankara kulislerinde çok konuşulan bu bilgi bana doğru gibi gelmiyor. Onun için "akla ziyan!.." Ama, konuşuluyor.
"Ahmak.. Siyaset eskisi... Çarpık... İhanete yataklık... Suça iştirak... Gafil... Ahlaksız üslup... Akılsız teklif..."
Bu nitelemeler Bahçeli'nin dünkü grup konuşmasında Bülent Arınç için kullandığı sözler. Bahçeli, Arınç'ın "reform" çağrısını değerlendirirken, Meclis'te şimdiye kadar hemen hiç görülmemiş bir üslupla Arınç'a yükleniyor. Arınç'ın "ne ahmaklığı kalıyor, ne akılsızlığı!"
Hukukta reform, özgürlüklere dönüş, hukukun üstünlüğü Bahçeli'yi neden bu ölçüde rahatsız ediyor?..
"Çünkü, şimdi istediği gibi at oynatıyor."
Dün yine "Alaatin Çakıcı dava arkadaşımdır" diyerek, Çakıcı hakkında başlatıldığı söylenen soruşturmanın önünü kesmeye çalışıyor. Zaten bir haftadır o soruşturmadan hiç haber yok.
Şimdi asıl merak konusu, Erdoğan'ın hakaret dolu bu konuşma üzerine, Arınç'la bir araya geldiğinde, ne diyeceği... Nasıl bir karar alacağı...
Erdoğan tam yol ayrımında.
"2002'de birlikte yola çıktığı pek çok arkadaşı artık yanında yok. Onlardan geriye çok küçük bir azınlık kalıyor. Erdoğan, yol arkadaşlarını feda ettiği gibi, kalan son demirbaş Arınç'tan da vaz mı geçecek?..
Geçmese, MHP ile yollarını mı ayıracak?.."
Öte yandan...
Arınç mı, MHP mi sorusunun arkasında yatan asıl konu, on sekiz yıl sonra dillerde dolaşan "reform". Hukuk reformu, ekonomik reform. Henüz bilmediğimiz halde, daha şimdiden o reformların içeriği ve uygulaması zerre kadar güven vermiyor olsa bile...
MHP ile yollarını ayırsa, demek ki, reformda kararlı.
MHP ile devam ederse ki, şu anda zorunlu, o zaman zaten baştan beri herkesin tekrarladığı, "reformun üstüne bir bardak soğuk su içmekten" öte gitmeyen, bilinen algı ve nutuk operasyonu!..
Bahçeli dün Arınç'a seslenirken:
"Özgürlükçü düşünelim, diyor. Demek istiyor ki, teröristler serbest kalsın. Bu ahlaksız bir üslup, akılsız bir teklif değil midir?.."
Düşünce özgürlüğünü ahlaksız bir üslup, akılsız bir teklif olarak değerlendiren biri, bugün ne yazık ki, iktidar ortağı!..
Ve de "Erdoğan'ın kankası!.."
2001 yılında AKP kurulurken, 58 kurucu üyesi var.
Dün internette o listeye bakıyorum. 58 kişilik listeden bugüne kalan 8 - 10 kişiyi aşmıyor. Çoğu bırakıp gitmiş. Ya siyasetten ya AKP'den...
O çoğunluğun gitmesi bir yana, başlangıçtaki "ağır toplardan" yanında bugün kalan sadece Bülent Arınç. Onun da, diğerleriyle aynı kaderi paylaşmasına ramak kalıyor.
Yol arkadaşlarını feda etmek aslında tarih açısından pek yabancı değil.
"Tek adam rejimleri" hep bu hastalıkla malul.
İktidar herkesi dışlayarak akıp gidiyor, sonunda "tek" kalıyor ve parti de, kurduğu sistem de, çöküyor.
Şu andaki karmaşa, birbirini tutmayan söz ve davranışlar o çöküşün ayak sesleri.
Ve Bülent Arınç'ın istifası ile birlikte "Şahsım" iyice yalnızlaşıyor.
Ortağı var, ama kimsesi yok.