"Siz artık Gri Liste'ye indiniz!.."
Bir yıl önce, Ekim 2021...
"Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü" (OECD) 1948 yılında kurucu üyeleri arasında yer aldığımız, halen 38 üye ülkesi bulunan etkin bir kurum.
OECD geçen yıl Ankara'ya bildiriyor:
"Siz artık Gri Liste'ye indiniz!.."
Gri Liste mi?.. Değişik açılardan çok vahim.
Uluslararası saygınlığa ciddi gölge düşmesinin ötesinde, uluslararası sermayeyi ürküten bir durum.
1991 yılında Türkiye'nin imzaladığı uluslararası bir sözleşme var:
"Terörün finansmanını önleme ve kara parayla mücadele anlaşması."
İngilizce baş harfleriyle, kısaca "FATF" olarak bilinen sözleşme.
Bu anlaşmaya uyan ya da mücadelede eksik kalan ülkeler "beyaz, gri ve kara listelere göre" sınıflara ayrılıyor.
İyi mücadele edenler beyaz...
Mücadelede eksik kalanlar gri...
Hiç mücadele etmeyen ve her türlü kara paranın cirit attığı ülkeler kara listede.
"Türkiye geçen yıl Gri Liste'ye düşürülüyor, yani terörün finansmanını önleme ve kara parayla mücadelede Türkiye eksik kalıyor, yeteri kadar mücadele etmediği bildiriliyor."
O listede Arnavutluk, Bahamalar, Kamboçya, Gana, Moğolistan, Nikaragua, Mali, Panama, Suriye, Ürdün, Yemen, Zimbabve gibi, her alanda geri kalmış ülkeler var. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünde geri kalmışlık dahil.
Türkiye şu anda onlardan biri.
G20 Zirvesi için Bali'de (Endonezya) bulunan Tayyip Erdoğan dün İstiklal Caddesi'ndeki terörle ilgili konuşuyor:
"Terörü kaynağında yok etme stratejisini uygulamaya devam edeceğiz.
(...) Bölücü terör örgütü Suriye ve Irak'ta köşeye sıkıştıkça, çaresizliğini bu tür kalleş eylemlerle gizlemeye çalışmaktadır."
Erdoğan terörün kaynağı olarak, Suriye ve Irak'ı gösteriyor. Terörü orada "yok etme stratejisinin" sürdürüleceğini bildiriyor.
Her iki ülkenin kuzeyinde aylardır süren operasyonlar var, "terörü kaynağında yok etme stratejisinin" uygulaması olarak.
Kaynakta yok etmenin bir başka aracı daha var:
"Gri Liste'den çıkmak!..
Yani terörün finansmanını önlemek ve kara parayla mücadele etmek."
Erdoğan'ın yanıt vermesi gereken sorular var. Türkiye bu alanda silahlı mücadele dışında:
"- Dış politikada ne yapıyor?..
- İç ve dış istihbaratta ne yapıyor?..
- Ve Türkiye Gri Liste'den ne zaman ve nasıl çıkacak?.."
Terörün kaynağı sadece silahlı mücadele ile kesilmiyor.
TÜİK önceki gün müthiş veriler açıklıyor. Tarımla ilgili. Buna göre:
"Tarımda üretici fiyatlarındaki bir yıllık artış yüzde 163.32."
Bu olağanüstü bir artış.
Üretici fiyatları aylar itibariyle sürekli artıyor. Mart'ta yüzde 84.1 iken, Nisan'da yüzde 118.5, Mayıs'ta yüzde 155 ve Ekim'de de bir yıllık artış yüzde 163.32 gibi, feci bir oran.
Üretici fiyatları bir yılda bu ölçüde artıyorsa, gıda ürünlerinde tüketici fiyatlarının yine TÜİK'e göre, yüzde 99 artmış olması hemen hemen imkansız. Gıda ürünlerindeki fiyat artışlarının mutlaka daha yüksek olması gerek. Çarşıya pazara çıkınca, bunu herkes zaten yaşayarak görüyor.
Tarımdaki genel üretici fiyat artışı endeksinin alt bölümleri var, "dudağınız uçuklar!.."
Hemen bir kaç örnek, TÜİK verilerine göre:
"Süt ve ürünlerinde üretici fiyatlarındaki bir yıllık artış yüzde 125.26."
Bu demektir ki, önümüzdeki aylarda süt, peynir, tereyağ, sütlü tatlılara veda!..
Çünkü, süt ürünlerinde raflardaki fiyatlar daha da artacak.
"Süt" deyince, elbette önce bebeklerin ve çocukların beslenmesi demek. Onlar nasıl besleneceK?..
Üretici fiyatları en çok artan bir başka grup "çeltik, yani pirinç."
Halkın en ucuz ve en kolay beslenme değil, karın doyurma ürünlerinin başında gelen pilav da, artık lüks sınıfa giriyor.
TÜİK verilerine göre:
"Çeltikte bir yıllık üretici fiyat artışı yüzde 230.48!.. Yüzde iki yüz otuz!.. Ne bu be!..."
Siz bundan sonra seyredin pirinç fiyatlarını!..
Ve nihayet turunçgiller...
İnanmayacaksınız...
"Limon, portakal, mandalina, greyfurt gibi turunçgillerde yıllık üretici fiyat artışı yüzde 361.53, yanlış okumadınız yüzde üç yüz altmış bir, küsuratı da var, elli üç!.."
Kışa girerken...
Bu ürünlere acaba kimler, nasıl ulaşır?..
Bu arada...
"Önümüzdeki yıl bütçeden faize ödenecek para 560 milyar lira, çiftçiye verilecek destek ise, 54 milyar lira."
Bunların hepsi resmi veriler. Yani:
"Resmi durumumuz!.."
Gayriresmi durumumuz, yani fiilen hayatımız...
Artık sormayın!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |