Öğle saatleri... Dün... Haber kanalları hiç durmadan aynı haberi "son dakika" gelişmesi olarak tekrarlıyor:
"Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ile telefonda görüşerek, Ramazanını kutladı."
Ne bitmez "son dakika" imiş!.. Haber kanallarında dakikalarca alt yazı olarak geçiyor, sonra da haber bülteninde aynı haber!..
Ne önemli, ne önemli bir haber!.. Belli ki, yine birileri tarafından "bu haberin mutlaka vurgulanması" isteniyor. Cümle alem duysun diye!..
Bir süre önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 2013'ten bu yana buzdolabına girmiş Türkiye-Mısır ilişkileriyle ilgili olarak, 'Mısır'la siyasal diyalog kurulmalı' dediğinde, Tayyip Erdoğan yeri, göğü inletiyor.
Yandaşlar hep bir ağızdan, koro halinde, Tayyip Erdoğan'ın sözünü, her zamanki gibi, manşetlerine taşıyor, kıyameti kopartıyor. Hele de, o söz Kemal Kılıçdaroğlu'na dönük eleştiri içeriyorsa, tadından yenmez:
"-Sisi gibi konuştu.
-Sisi ağzıyla konuştu.
-Kılıçdaroğlu'ndan skandal çağrı: 'Esad ve Sisi ile barışalım, her şey bitsin'.
-Başkan Erdoğan Kılıçdaroğlu'nu suçladı".
Sisi kim?..
Mısır'da darbeyle işbaşına gelen Genelkurmay Başkanı, Mısır'ın şimdiki Devlet Başkanı.
Darbeden sonra Erdoğan Sisi'ye hakaretler yağdırıyor, New York Birleşmiş Milletler Zirvesinde protokol yemeğinde aynı masaya oturmuyor.
"Sisi ile görüşür müsünüz" sorusuna, kızgın bir üslupla "şaka mı bu" karşılığını veriyor.
2013'ten beri, yani darbeden bu yana Ankara-Kahire hattı kapalı. Bununla birlikte...
Bundan bir ay kadar önce...
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu:
'"Mısır'la deniz yetki alanlarını müzakere ederek, bir anlaşma imzalayabiliriz".
Derken aynı konuda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar:
'"Mısır'la anlaşma, sözleşme gibi çalışmalar olabileceğini değerlendiriyoruz".
İki gün sonra Çavuşoğlu yeniden "Mısır'la diplomatik düzeyde temaslarımız var" deyince, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri burnundan kıl aldırmayan bir demeç veriyor:
"Türk dış politikasında bölgenin istikrara kavuşması yönünde Mısır politikalarıyla uyuşan gerçek bir değişim görürsek, bu ilişkilerin normalleşmesine temel oluşturabilir".
Bu demecin ardından Mısır'ın önemli bir gazetesinde Türkiye'ye yönelik bir yazı yayınlanıyor:
"Kahire'nin Şartları".
Akla şu soru geliyor:
"Ne oldu da, Türkiye'de aniden Mısır aşkı depreşti?.."
Amerika ve Rusya mı var depreşen bu aşkın arkasında?..
Belli ki, Erdoğan o baskı karşısında geri adım atıyor ve Çavuşoğlu dün Mısır Dışişleri Bakanının "Ramazanını kutluyor!.."
Ne diplomasi ama!..
Bunu da dünyaya duyurmak için Ankara'nın göbeği çatlıyor!..
Sadece Mısır politikası mı?..
Al sana Montrö Anlaşması!.. Hani, 'şu anda değişmez ama, bu değiştirilmez anlamına da gelmez', denilen muhteşem anlaşma. Ve bu tartışmalar üzerine yayınlanan, olağanüstü tepkilere yol açan, hatta "darbe çağrısı" diye suçlanan 104 emekli amiralin bildirisi.
Amiraller bildiride Montrö'ye dikkat çekiyor:
"Montrö Anlaşmasının tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.
(...)
Türkiye'nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö, sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye'ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Anlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir.
Montrö, Karadeniz'e kıyıdaş ülkelerin temel belgesi olup, Karadeniz'i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye'nin herhangi bir savaşta savaşan taraflardan birinin yanında, istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir".
Rusya ile Ukrayna arasında gerilim doğuyor. Amerika Karadeniz'e iki savaş gemisi göndermek için Türkiye'den izin istiyor.
Montrö çerçevesinde, Türkiye o iki Amerikan savaş gemisinin geçmesine izin veriyor.
Rusya, Ankara'ya Montrö'yü hatırlatıyor, 104 emekli amiral gibi.
Tam da, Amerika'ya izin vermişken...
Tam da, Rusya-Ukrayna gerginliği tırmanırken...
Tam da, Putin Türkiye'ye Montröyü hatırlatırken...
Amirallerin hatırlatması önemli değil, Rusya ve Amerika hatırlatırsa, o zaman iş başka!..
Amirallerin bildirisiyle ilgili ciddi kuşkular havada uçuşurken, Türkiye "darbe" tartışmalarına yoğunlaşmışken, Amerikan gemileri yavaş yavaş Akdeniz'den Ege'ye ve Boğazlara doğru süzülüyor.
Bu durumda...
"Söylediklerimizi yutar...
Mısır'la da anlaşırız, Montrö'ye de sarılırız!.."
Yeter ki, Amerika ile Rusya'yı kızdırmayalım!..