“Bu centilmenler” diye söze başlıyor, yanında oturan “cübbeli, sarıklı, sakallı” altı, yedi kişiyi göstererek. Ve devam ediyor:
“Bu centilmenler Amerika’yı kuran bizim atalarımızın manevi dengidir”.
Kim o “centilmenler”?
“Taliban’ın önde gelen temsilcileri”.
Onlara bu payeyi veren, bu övgü dolu sözleri söyleyen kim?
“Amerikan Başkanı Ronald Reagan”.
Nerede söylüyor bu sözü?
“Beyaz Saray’da!”
Yıl 1985, Reagan ikinci kez Başkan seçildikten sonra bildik Amerikan politikalarını sürdürüyor.
O tarihte Beyaz Saray’da kabul ettiği Taliban temsilcilerine öyle övgüler düzüyor ki, kendi deyimiyle, onları “kurucu atalarımızla” karşılaştırıyor. George Washington, Thomas Jefferson gibi “atalarıyla”.
Sakallı, sarıklı, cübbeli bir kaç kişi “Reagan’ın, dolayısıyla, Amerikan toplumunun manevi dengi!”
Vay, vay, vay!
İnsanın nutku tutuluyor.
Dün gelen bir mesaj Amerikan politikasını çok iyi özetliyor:
“Amerikalılar gece kurtla sürüye dalıp, gündüz çobanla yas tutarlar”.
Hem Reagan’ın sözleri, hem bu tespit gerçekte bir “Amerikan klasiği”.
Dünyanın en büyük emperyal gücü gittiği yer yeri dağıtıyor, çoğundan mağlup dönüyor ve fakat gittiği ülkelerde dengeleri yerle bir ediyor, geride yıkık dökük bir toplum bırakıyor, sonra ellerini yıkayıp, kenara çekiliyor.
“Son olarak geçen akşam Başkan Biden’ın yaptığı gibi”.
Amerika Afganistan’a yirmi yıldır yardım ediyor, Taliban ülkeyi ele geçirince, “Taliban’la anlaşın” fetvasını veriyor.
Önceki akşam (Türkiye saati ile) TV’ye çıkan Biden Amerika’nın nasıl çuvalladığını, kendi ağzıyla itiraf ediyor:
“Afganistan’da misyonumuz yirmi yılda birçok yanlış adımlar attı. Amerika’nın en uzun savaşına son veriyoruz. 300 bin kişilik ordu kurduk, her şeyi verdik, maaşlarını bile biz karşıladık. Taliban’ın hava kuvveti yok, biz hükûmete bu gücü de verdik ama savaşacak cesareti veremedik”.
Şu kepazeliğe bakar mısınız?
1985 yılında Taliban “bu centilmenler kurucu atalarımızın manevi dengi” , hem de bir Başkanın ağzından...
15 yıl sonra, 2000 yılında “o centilmenlerle savaşması” için Afgan hükûmetine asker, silah, cephane ve para yardımında bulunmak!
Önce “centilmen” diye ağırladığı ve beslediği örgütü, sonra “düşman” ilan etmek!
Biden da dün “yirmi yılda yanlış adımlar attık” diyor!
Dünyanın hangi bölgesinde doğru adım attınız ki!
İran’dan, Irak’tan, Suriye’den, Afganistan’dan Şili’ye...
“Gittiği her yere ya faşizmi getiriyor ya da koyu dindar bir devletin temellerini atıyor”.
Biden dün incilerini sürdürüyor:
“Afgan hükûmetine Taliban’la anlaşmaları gerektiğini söyledim”.
Tarih sırasına göre:
Önce “centilmenler...”
Sonra “düşman...”
Şimdi “anlaşmak gerek!”
Anlaşacak ama Biden’ın bir koşulu var:
“Taliban’ın insan haklarına saygı göstermesi ve teröristlerle arasına mesafe koyması gerekir”.
Biden ne dediğini biliyor mu?
Ya da uzmanları, yardımcıları ona ne anlatıyor?
Taliban’ın uygulamaları ve kuralları ortada.
İdam cezasını insanların boğazını bıçakla keserek uygulayan, suç işleyenlerin ellerini kesen, kadınlara hiç bir hak tanımayan, eli yüzü görünen kadınları, namaz kılmayan erkekleri kırbaçlayan, kızların okula gitmesini yasaklayan bir anlayıştan hangi “insan haklarına saygı” beklentisi?
Ayrıca...
“Kendisi terörist olan bir örgüt, nasıl olacak da, teröristlerle arasına mesafe koyacak?”
Türkiye’nin Afganistan politikasının sırrı nerede yatıyor?
“Geçen Haziran’da Erdoğan - Biden görüşmesinde”.
Hani, tek bir devlet yetkilisinin, tek bir Dışişleri uzmanının ve hatta kendi yakın ekibinden tek bir kişinin bile bulunmadığı, sadece genç bir kızın, “Merve Kavakçı’nın kızının” çevirmen diye masaya oturduğu o görüşme...
Orada Erdoğan Afganistan’ın başkenti Kabil Havaalanı’nın korunması için Türk askerinin gideceğine ilişkin söz veriyor. Dün askerin gitmeyeceği açıklansa bile aradaki gelişmeler kaygı verici.
Nedir o?
“Kimlikleri sır dolu Afgan göçmenler”.
Biden ile görüşmenin ardından, bir de Taliban iktidarı ele geçirince, Afgan göçmenlerin Türkiye’ye akını başlıyor.
Arada 2.500 kilometre var, İran var ama İran almıyor, Afganlar bize geliyor.
“Erdoğan Biden’a bu konuda hangi sözü veriyor ki, Afganlar bizim ülkemize akıyor?”
Afgan göçü ile ilgili olarak, on gün içinde birbirini tutmayan sözler Erdoğan’a ait:
“Finansı iyi yönettiğimiz için mültecileri almaya devam edeceğiz”.
Bir kaç gün sonra:
“Türkiye yolgeçen hanı değildir”.
Bir kaç gün sonra:
“Sınırlarımızda düzensiz göç akını söz konusu değildir”.
Ve önceki gün:
“Türkiye olarak, İran üzerinden gerçekleşen ve giderek yoğunlaşan Afgan göçmen dalgasıyla karşı karşıyayız”.
On gün içinde söylüyor bu sözleri.
Tekrar vurgulamak gerek:
“Afgan göçmenler neden İran’da kalmıyor, hiç olmazsa bir bölümü ve neden bize geliyor?”
Beş milyonu aşkın Suriyeli göçmenlerin yanı sıra, şimdi de Afganlar...
Burada ne kadar kalacaklar, ne iş tutacaklar, nasıl yaşayacaklar, hepsi başlı başına dev sorunlar...
Ancak, şu var ki...
“Uzun dönemde Türkiye’nin demografik yapısını etkileyebilecek bir güce dönüşebilirler”.
Burada birkaç soru var:
“-Erdoğan Biden ile görüşmesinde, Kabil’e asker göndermenin dışında ve ona bağlı olarak, Afganistan konusunda bir söz verdi mi?
-Gelen göçmenler planlı ve organize bir göçün sonucu mu?
-O plan bir Amerikan planı mı?”
Amerikan planı ise, yandık!
İşte, örnek ortada!
“Centilmenlerden düşmana, oradan anlaşmaya” uzanan karmaşık, sonuçta Afganistan için çok ağır bir bilanço.
Amerikan politikasını özetleyen yine gerçekçi bir söz var:
“Yirmi yılda Taliban’ı Taliban’la değiştirmek, Taliban yerine yirmi yılda, dönüp dolaşıp Taliban koymak!”
Türkiye bu oyunun dışında kalmalı.
Ve fakat bu haliyle nasıl?