“Şahlanıyoruz ve uçuyoruz” ya yıllardır... Hemen her ay “şahlanmak ve uçmak” bizim işimiz ya...
Bakın nasıl “uçmuşuz”, bir kaç örnek:
“-Dış borç 2002’de 130 milyar dolar, bugün 475 milyar dolar.
-Benzin 2002’de 1.30 TL, bugün 7.78 TL.
-Dolar 2002’de 1.50 TL, bugün 8.86 TL.
-Tüketici kredi borçları 2002’de 5.5 milyar TL, bugün 915 milyar TL.
-Çeyrek altın 2002’de 32 TL, bugün 863 TL”.
O kadar çok örnek vermek mümkün ki...
Ama bir örnek var ki, içine düştüğümüz sefaletin aynası.
“Yaklaşık yüz yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca milli gelirin arka arkaya yedi yıl düştüğü tek dönem 2014 ile 2021 yılları arasına denk geliyor.
Daha önce, milli gelirin arkaya arkaya düştüğü dönem İkinci Dünya Savaşı’na denk geliyor ama o da, yedi değil, dört yıl.
1980 öncesindeki krizde bile, arka arkaya düşüş üç yıl sürüyor”.
AKP iktidarı bir de, bu alanda rekor sahibi oluyor.
Yedi yıl arka arkaya milli gelirin düşmesinin anlamı şu:
“Yedi yıldır, 2014’ten bu yana, sürekli yoksullaşıyoruz”.
“Geçinemiyoruz” feryatları yoksullaşmanın sonucu.
Ancak, bir fark var.
“Herkes yoksullaşmıyor, bazılarının refahı artıyor. Son yedi yılda dar gelirliler pastadan daha az pay alır, daha çok yoksullaşırken, en yüksek gelire sahip nüfusun yüzde 5’inin milli gelirden aldığı pay artıyor.
Bu da, AKP’nin kimlerin çıkarını koruduğunu gösteriyor”.
Aylardır ekonomik sıkıntı, ekonomik kriz, Türk Lirası'nın dolar karşısında sürekli değer kaybetmesi gündemde iken...
İşte, bu sırada... İnsanlar geçim derdiyle feryat ederken...
Tam o feryatlar arasında...
“İsmail Kahraman adındaki kişi arz-ı endam ediyor”.
1996’da Refahyol koalisyonunda Kültür Bakanı iken, Türkiye yine bir laiklik tartışmasıyla uğraşırken ve o tartışmanın bir kenarında Refah Partisi varken, İsmail Kahraman’ı arıyorum. Kahraman kendisini ve partisini savunuyor:
“Biz aydan gelmedik!..”
“Biz bu toplumun bir parçasıyız” demek istiyor.
“Aydan gelmeyen” İsmail Kahraman bir kaç gün önce rüyalar âleminde.
1924, 61, 82 anayasalarının “dindar” olduğunu savunuyor, üstlelik “hukuk mezunu” olarak!..
Hukuktan ve belirttiği anayasalardan nasibini hiç almadığını gösteriyor ve devam ediyor:
“Değişmez maddeler anayasaya konulmamalıdır. Bütün anayasalarda din vardır.
(...) Laiklik dünya anayasalarında beş ülkede ilke olarak vardır. Hepsi dinle barışıktır”.
İsmail Kahraman aynı zamanda eski Meclis Başkanı ve halen de, rejimin en sadık kişilerinden biri.
Çok açık ve net bir biçimde laiklik ilkesinin anayasadan çıkartılmasını savunuyor.
Laiklik çıksın, Türkiye Cumhuriyeti mesela bir din devletine mi dönüşsün?..
Bu sözleri kendi ağzından TV’lerde yayınlanıyor, aynı vurguyu devam ettiren cümleleri sıralıyor. Ve elbette tepki görüyor, hatta iktidar ortağı MHP’den bile.
Tepkiler karşısında, son yıllarda pek çok kişide gördüğümüz geri adımı, İsmail Kahraman’da da görüyoruz:
“Sözlerim kasıtlı olarak çarpıtıldı”.
Hangi çarpıtma, ağzından çıkan sözleri ortada. Geri adım atarken, ilk sözlerinin tam tersini söylüyor:
“Anayasanın ilk dört maddesine dokunmak mümkün değildir. Vatanını, milletini, Cumhuriyeti sevenler bunu asla istemez. Hukuktan nasibini almamışların hezeyanı beni üzüyor”.
Akıllarına geleni söylüyorlar, her şey çok açık, tepkiler karşısında “sözlerim çarpıtıldı” palavrasına sığınmaya çalışıyorlar.
Bakıyorsunuz, sizden daha çok Cumhuriyetçi!..
O sözleri bir yana, dikkat çeken İsmail Kahraman’ın “zamanlaması”.
Fahiş fiyatlar, yüksek enflasyon, geçim derdi feryatları arasında, İsmail Bey aniden devreye giriyor ve gerçekle uzak yakın ilgisi olmayan anayasa yorumlarıyla gündemi başka yöne çevirmeye çalışıyor.
Nafile!..
İnsanlar geçim derdinden yorgun düşmüşken, bu sözler toplumun en fazla bir gününü alıyor, gerçek kendini yine gösteriyor:
“Yoksulluk artıyor”.
Ve çok başka bir soru...
Çeşitli ülkelerde yöneticiler, şarkıcılar, iş adamları paralarını yurt dışına kaçırıyor. Hem vergi ödemekten kurtulmak, hem de kendisini yurt dışında daha güvende hissedeceği bir günün gelme ihtimaline karşı, orada keyif süreceği bir hayatı sürdürmek amacıyla.
Vergi kaçıranların isimlerinin yer aldığı “Pandoranın Kutusunda” Türkiye’den de isimlerin yer aldığı belirtiliyor.
Geriye dönüp baktığımızda, Ekim 2018’de İstanbul başta, bir kaç kentte daha, yürütülen bir operasyon akla geliyor.
“Yurt dışında farklı hesaplara döviz üzerinden 2.5 milyar lira gönderdiği öne sürülen 417 kişi hakkında gözaltı kararı çıkartılıyor”.
Neden?..
Gönderilen o paraların üzerinden “yüzde 40 ceza kesilmek” üzere.
2018’de böyle bir haber gelip geçiyor, sonra devamı gelmiyor.
Şimdi “Pandoranın Kutusu” açılmışken, o operasyonun sonucunu merak etmez misiniz?..
Yanıtını İsmail Kahraman verir herhalde!..