Eksi 9,9...
Bu rakam bu yılın ikinci çeyreğinde, yani Nisan, Mayıs, Haziran aylarında ekonomik daralmanın, küçülmenin rakamı...
Bütün o palavraları yalanlayan, ekonomiyi iyi göstermeye çalışan parlak lafları yerle bir eden bir rakam...
"Biz virüsün etkisinden en az zararla çıkan ülkeyiz" diye böbürlenen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı tuşa getiren bir rakam.
Tuşa getirdiği diye, sevinen filan yok. Tam tersine, çok vahim bir durumu sergilediği için hepimizi kaygılandıran bir rakam.
Ancak, kaygıyı arttıran çok temel bir etken var:
"Hala her şey iyi gidiyormuş yalanları..."
9,9 oranında bir daralma ilk anda işsizliğin artması, gelirlerin düşmesi, geçim sıkıntısının artması ve ağır bir krizin yerleştiğinin anlamına geliyor.
Bu tabloya "TÜİK'in saptırmaları" da yardım edemez. Çünkü:
"Ekonomide bir puanlık daralma, bir yıl devam ettiği sürece, 750 bin kişinin işsiz kalması demek. Daralma yüzde 9.9 gibi çok yüksek bir oran olduğuna göre, işsizlik katlanıyor."
Dün CHP milletvekili, DPT eski Müsteşarı İlhan Kesici'ye sorduğumda, Kesici:
"Bütün yılın ekonomik ekonomik verileri ile yüzde 9.9 oranındaki daralma yan yana geldiğinde, biz 2020 yılını yaklaşık yedi milyon işsizle kapatırız, demektir. Okumuş yazmış, üniversite mezunu ya da teknik lise mezunu, yani meslek sahibin 2.5 milyon genç işsizi de hesaplarsak, her ailede mutlaka bir işsizin olduğunu düşünebiliriz."
Genç işsizler mi?.. İlhan Kesici:
"Yok Ahlat'ta Saray, yok Okluk Koyu'nda Saray ayrıca, Sarayın müthiş israfı filan... O akıl almaz israfın çok ötesinde, asıl israf işte bu genç ve eğitimli insanların işsiz kalmasıdır. Bu dünyanın en vahşi israfıdır."
2010 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana geldiğimiz yer...
"Son on yılın en düşük milli gelir düzeyi... Milli gelir 743 milyar dolara düşüyor. On yıl öncesine göre, 145 milyar dolar daha az. Kişi başına düşen gelir ortalama 9 bin dolara iniyor."
Nurlu ufuklar şarkıları söylemek, gerçeklerden kaçmak, göz göre göre her şeyi iyi göstermek çabasından başka bir şey değil. Medyada o nurlu ufuk tablolarını yağlayıp, parlatanlar da, utansın!.. Eğer, hala utanma duygusu varsa!..
Oysa, tam tersine, gerçek budur diyerek, üstüne gitmek, çözüm aramak gerek.
İlhan Kesici işsizliğin artışına paralel olarak, çok başka bir noktaya dikkat çekiyor:
"Uluslararası ekonomide CDS diye bir oran var. 'Yükümlülüğü yerine getirme riski' diyebiliriz buna. O risk, dün baktım, Türkiye için 600'ye çıkmış, olağanüstü tehlikeli. Dünyada riski en yüksek ülke. Bizden sonra gelen ülkenin CDS rakamı, yani riski 350'lerde.
Bu şu demek, bu ülkeye yatırım yapılmaz, para verilmez, kredi açılmaz, demek. Ekonomide kırmızı çizgileri çoktan geçmişiz, hala iyi göstermeye çalışıyorlar ve çok ayıp ediyorlar."
CDS, yani 'yükümlülüğü yerine getirme riski' bir pota. O pota Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, döviz rezervleri, dolar kuru, enflasyon oranı, işsizlik oranı, rezervlerin kısa vadeli borçlara oranı, büyüme oranı, cari açık gibi verilerin bileşkesinden oluşuyor. Bir anlamda, ülkenin ekonomik röntgenini yansıtıyor.
Bu rakam 600!.. Hala "iyiye gidiyoruz" aldatmacası!..
Olay olağanüstü ciddi, olağanüstü vahim, algı operasyonları, yalanlar, parlak nutuklarla geçiştirilecek gibi değil. İlhan Kesici:
"Ekonomi yönetiminde tepeden tırnağa yeni bir kadrolaşma gerekiyor. Yeni bir ekip ve yeni bir zihniyet gerekiyor. Yoksa, biz her geçen gün bataklığa biraz daha saplanıyoruz.
Bir dönemin ünlü ve en renkli politikacılarından Osman Bölükbaşı'nın bir sözü vardır, 'zengin adamı hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır' derdi. Şu anda bizi kuru inat batırıyor. Algıyla, şunla bunla geçiştirilecek bir durum değil."
Pandeminin etkisine beceriksizlik, bilgisizlik ve çağı çoktan kapanmış zihniyet ekleniyor.
Sonuç ortada:
Eksi 9,9!..
"Utanmazlık... Hainlik... Rezillik... Alçaklık..."
Tepkiler bu boyutta ve bu söylemde.
"AKİT TV" adında bir kanal var... Yayınlarında Cumhuriyet düşmanlığı, Atatürk düşmanlığı, laisizme küfürlerden geçilmiyor.
Son marifeti 30 Ağustos törenlerini yayınlarken, "Anıtkabir, yerine Anırkabir" yazıyor utanmadan, rezilce, terbiyesizce...
Ulan, O eşsiz insan olmasaydı, sen olur muydun, be hey rezil herif!..
RTÜK harekete geçiyor. RTÜK'ten önce, bıçak artık kemiğe dayanıyor olmalı ki, MHP Genel Başkan Yardımcısı Hidayet Vahapoğlu tepkisini gösteriyor, şöyle:
"Bunlar hata filan değil. Bu ucuzlukları gördükçe, aklıma Neyzen Tevfik'e atfedilen şu cümleler geliyor. Geldikleri gibi gitmediler. Kimi itini bıraktı, kimi bitini, kimi de piçini. Yoksa, bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil."
Bu tür olaylarda bugüne kadar gördüğüm en sert tepki. MHP Genel Başkan Yardımcısı Vahapoğlu'nun böylesine keskin tepkisi, o sözcükler Genel Başkan Devlet Bahçeli'den habersiz olamaz.
Bu durumda, önünde sonunda RTÜK nihayet bu sefil kanala artık bir ceza keser!.. Bakalım o ceza para cezası mı, ekran karartma mı, göreceğiz.
O ceza aynı zamanda AKP - MHP ilişkisinin de aynası olacaktır.