Arada dört saat var, dört saat içinde karar değişiyor.
İstanbul Valiliği Koronavirüs ile mücadele kapsamında "13 Eylül cumartesi akşamından itibaren geçerli olmak üzere her türlü festival, konser ve etkinlikleri yasaklıyor". Bunu da, halka duyuruyor.
Aradan dört saat geçiyor, aynı İstanbul Valiliği bu kez "yasakların 14 Eylül pazartesi sabahı saat 08.00’dan itibaren geçerli olduğunu" ilan ediyor.
O dört saat içinde ne oluyor da, yasaklar erteleniyor? Valilik herhangi bir gerekçe göstermiyor. "Gerekçe" ertesi gün kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Ne oluyor?.. Çok basit.
"İstanbul’da Tayyip Erdoğan’ın katılacağı bir etkinlik var, AKP’ye üye kaydı etkinliği, Haliç Kongre Merkezi’nde."
Etkinlikler, festivaller, konserler hepimize yasak. Ama, eğer "Reis" katılıyorsa, "Reis’in partisinin" bir etkinliği varsa, "birileri" acele devreye giriyor ve her şey ona göre yeniden düzenleniyor.
Buna:
- "Keyfilik" deniyor.
Buna:
- "Parti devlet" deniyor.
O toplantıda Erdoğan’ın konuşması evlere şenlik. Yaptıklarıyla söyledikleri arasında yine binlerce kilometre var.
Diyor ki:
"Bizim kimseyi dışlamaya, kimseyi ötekileştirmeye, kimseyi inancından, fikrinden, hayat tarzından dolayı hor, hakir görmeye hakkımız yok."
Bak sen!..
Senin döneminde "ötekileştirme ve kutuplaştırma" tavan yapıyor.
"Bizden olanlar ve olmayanlar" sözü sana ait!..
Toplumu en fazla kutuplaştıran sensin!..
Lafa gelince, doğru ve yerinde ama, uygulama tam tersi!..
Kimse inanmıyor artık bu masallara. Her seçim sonrasında "balkon konuşmalarındaki" vaatlerin boşa çıkmış olması gibi.
CHP’li belediyelerin başarısızlığı için her türlü güçlüğü kim çıkartıyor? Belediye Meclislerinde o Başkanların elini kolunu kim bağlıyor?
Sıradan bir yurttaşın iş bulması bile, "bizden olmasına" bağlı değil mi? Bu örneği yaşayanlar TV’lerde açık açık anlatıyor başlarına gelenleri.
Erdoğan sürdürüyor aynı konuyu:
"Hiç kimseyi dışlamadan, kırmadan, dökmeden, hatta varsa, kırık kalpleri tamir ederek faaliyetlerimizi yürüteceğiz."
Al sana yeni bir masal daha!..
Bu ülkenin yarısından fazlası dışlanmış, söylenenin tersine, kırılmış, dökülmüş!..
"Varsa, kırık kalpleri" tamir edecekmiş!..
"Varsa" ne demek?..
"Milyonlarca kırık kalp var bu ülkede, dışlanan, kırılan, dökülen..."
Nutuk yerinde, uygulama nafile!..
Erdoğan’ın konuşmasını izlerken, etkinliğin düzenlendiği Haliç Kongre Merkezi’ne bakıyorum, "tıklım tıklım..."
Sık sık "sosyal mesafe" uyarısı yapılsa da, insanlar iç içe, dip dibe, ne sosyal mesafe var, ne de o kalabalıkta o kuralın uygulanmasının imkanı.
Tıpkı Erdoğan’ın iki hafta önce Giresun’da yaptığı miting gibi.
Nedense...
Erdoğan’ın katıldığı kalabalıklara virüs pek dokunmuyor!..
Birkaç hafta sonra dokunup dokunmadığını görürüz, eğer Sağlık Bakanı Fahrettin Koca açıklama cesaretini gösterebilirse!..
Fahrettin Koca daha bugünden İstanbul’da Eylül sonunda vak’aların yüzde 32 artacağını haber veriyor. Bu toplantılar sonucunda değil yüzde 32, yüzde 62 artsa bile, şaşmamak gerek.
AKP ya da AKP’ye bağlı herhangi bir etkinlik varsa, bayraklar fora!.. Kocaeli’nde AKP milletvekilinin oğlunun 1.500 kişilik sazlı, sözlü düğünü ortada.
Erdoğan’ın konuşmasında "inciler" eksik değil, hatta "virüse çözüm" bile var!..
Kendisi, Sağlık Bakanı, doktorlar, uzmanlar aylardır sabahtan akşama kadar halkı uyarıyor, "maske, sosyal mesafe, hijyen" diye. Kısa filmler yapılıyor bu uyarılara ilişkin. Hepsi de, yerinde uyarılar. Bu uyarılara uymayanlara cezalar kesiliyor, yeni yasaklar getiriliyor. Hepsi doğru.
Haliç Kongre Merkezi’ne dönersek...
"Sosyal mesafe sıfır!.."
Erdoğan da görüyor sosyal mesafenin yok olduğunu ve "inciyi" patlatıyor:
"Salgın şartları nedeniyle sınırlı bir toplantı yapmak durumunda kaldık. (...) Ama, salgının engellemesi yürüyüşümüzü durduramaz".
Veee... Virüsle mücadeleye "katkıda" bulunuyor:
"Gönüller bir olduktan sonra, fiziki mesafenin öneminin kalmadığına inanıyoruz!.."
Demek ki:
1- Doktorların, uzmanların, hatta kendisinin "sosyal mesafe" uyarısı önemli değilmiş!..
2- Virüsle mücadelede önemli olan "gönüllerin bir olması" imiş!..
3- Yeter ki, "gönüller bir olsun", sosyal mesafe ya da onun deyimiyle, "fiziki mesafenin önemi kalmıyormuş"!..
Alın size bir "müjde" daha:
"Gönüllerin bir olması" gibi hayati bir tespit, demek ki, "aşı yerine bile geçebilir!.."
Demek ki:
"Aşı bulundu!.."
Nedir o?..
"Gönüllerin bir olması!.."
Olayın esprisi bir yana, biraz ciddiyet gerekiyor.
İnsanlar maske takmadı, sosyal mesafeye uymadı diye, TV’ler sabahtan akşama kadar "bu kötü örnekleri" yayınlarken, birkaç bin kişiyi Kongre Merkezi’ne toplayıp, gerçeğe, bilime, mantığa bu kadar aykırı söylemlerle, "parti propagandası" yapmak insana "pes" dedirtiyor.
Eklemek gerek:
O propaganda kimsenin umurunda değil, o etkinlikte herkesin dikkati sosyal mesafenin hiçe sayılmasında, yasak kararlarının, sırf o etkinlik nedeniyle ertelenmesinde, keyfilikte.
Ya "virüsle mücadele?.."
Yeterki, "gönüller bir olsun!.."