İki Dışişleri Bakanı...
"Türk ve Çin Dışişleri Bakanları bir süre önce AŞI ile ilgili bir görüşme yapıyor.
Sağlık Bakanları değil, Dışişleri Bakanları AŞI ile ilgili!.."
Neden Sağlık Bakanları değil de, Dışişleri Bakanları?..
Muhtemelen, Çin'in aşı ihracına onay vermesi için.
Çin Dışişleri Bakanı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na garanti veriyor:
"Türkiye'nin aşı ihtiyacını karşılayacağız."
Aynı görüşmede Çavuşoğlu:
"Doğu Türkistan İslami Hareketi'ni biz terör örgütü olarak kabul ediyoruz, kabul etmeye de devam edeceğiz. Çin'in güvenliği bizim güvenliğimizdir."
Pekin kaynaklı bu haber 24 Aralık 2020 tarihli Alman Der Spiegel dergisinde yayınlanıyor.
Bu görüşmeyi akılda tutarak...
Geçen hafta İyi Parti Meclis Grubunda Meral Akşener farklı bir konuyu gündeme getiriyor:
"Çin'in, Türkistan'da Uygur kardeşlerimize uyguladığı zulme Avrupa'dan, Amerika'dan ses geliyor ama, Ankara'dan çıt çıkmıyor. 'Müslüman Türküm' dediği için zulüm gören kardeşlerimizi duymuyor, iki laf edemiyorlar."
Akşener'den sonra kürsüye "Uygur kökenli bir kadın" çıkıyor:
"Çin'de babam, annem ve iki kardeşim dahil, üç, beş milyon kardeşimiz toplama kamplarında zulüm görmektedir. İnsanlıktan cevap bekliyorum."
Akşener konuşmasında şunu vurguluyor:
"Bu konuyu Dışişleri Komisyonu gündemine almaya cesaret edebilecekler mi, çok merak ediyorum."
Akşener'in "Dışişleri Komisyonundan" söz etmesinin nedeni var.
Tayyip Erdoğan Mayıs 2017'de Çin'i ziyaret ediyor. O ziyarette "Türkiye ile Çin arasında Suçluların İadesi Anlaşması" imzalanıyor.
Bu anlaşma ile Çin:
"Türkiye'ye sığınan ve onların terör suçlusu olarak gördüğü Uygurların sınır dışı edilmesini amaçlıyor, hatta Çin'e iadesini!.."
Çin'in asıl amacı bu.
Türkiye'de, bir bilgiye göre, yaklaşık kırk bin Uygur yaşıyor.
2017 yılında imzalanan anlaşmayı Çin Ulusal Konseyi iki hafta önce, 22 Aralık 2020'de onaylıyor.
Erdoğan ise, aynı anlaşmanın Meclis'te onaylanması için herhangi bir adım atmıyor.
30 Aralık günü Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu 2020 dış politikasını değerlendirme toplantısında:
"2017 yılında Çin ile imzalanan Suçluların İadesi Anlaşması'nı 'Türkiye Uygurları Çin'e teslim edecek' diye yorumlamak doğru değildir."
Ardından daha önemli bir bilgi veriyor:
"Çin'in Türkiye'deki Uygurlara yönelik iade talepleri olmuştur. Ancak, Türkiye bu konuda adım atmamıştır. Çin ile yapılan anlaşma her ülkeyle imzaladığımız rutin bir anlaşmadır. Uygurlara yönelik değildir, Çin'e iadeyi asla kabul etmeyiz."
Aynı toplantında Çavuşoğlu Der Spiegel'de yayınlanan haberi doğruluyor:
"Biz Çin Dışişlerinden aşı konusunda ihracat izni isterken bile, hemen ilaveten Uygur Türkleri ile ilgili hassasiyetimizi de söylüyoruz."
Böylece ne oluyor?.. Dikkat çeken bir gelişme oluyor:
"Çin'den gelecek aşı ile Uygur Türkleri arasında bağlantı kuruluyor."
Bu bağlantı herkesin dikkatini çekiyor ki, Çavuşoğlu ekliyor:
"Çin'den gelecek Covid - 19 aşısındaki gecikmenin, Türkiye'nin Uygur Türklerine yönelik tutumuyla ilgisi yoktur."
Bu bir ay önceki haber.
Çin ile imzalanan suçluların iadesine ilişkin anlaşmanın önemli maddesi 3/b. Bu madde Türkiye'nin elini güçlendiriyor, 3/b'ye göre:
"Çin'in Türkiye'den iadesini istediği kişiyi, ırk ve dini nedenlerle cezalandırması söz konusu ise, o kişi iade edilmiyor."
Çin'de idam cezası var. Ayrıca, Uygur Türkleri'ne uyguladığı insan hakları ihlallerinden dolayı, bu madde Türkiye'deki herhangi bir Uygur'un Çin'e iade edilmesini engelliyor.
Türkiye'de yaşayan Uygur Türklerini Çin istiyor, Türkiye vermiyor. Bu bilgi Dışişleri Bakanı tarafından açıklanıyor.
Güzel.
"Aşı ile Uygur Türkleri arasında bağlantı olmadığı" da açıklanıyor.
Bu da, güzel.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 25 Aralık'ta:
"Çin'den gelen 10 milyon dozluk aşının ikinci sevkiyatının birinci bölümü geçtiğimiz hafta elimize ulaşmıştı. Bu sabah ikinci bölümü gelmiş olacak."
Koca devam ediyor:
"Bu güzel haberi yeni bir haberle süslemek isterim. Çin makamları onay işlemlerini tamamladılar. Programa uygun olarak, aşı sevkiyatı devam edecek."
Bu da, güzel.
Sağlık Bakanı Koca güzel haberlerine devam ediyor, 9 Ocak'ta:
"Bugün itibariyle, 50 milyon doz aşı için kesin anlaşma yapmış, 3 milyon dozluk ilk bölümü teslim almış durumdayız.
Ayrıca, mRNA temelli aşı için bugün yine görüşme yaparak, yeni tedarik planını gözden geçirdik. 4.5 milyon doz garanti, 30 milyon doza kadar anlaşmamız imzalandı."
Harika!..
Sağlık Bakanı Koca'nın ağzından bal damlıyor, 21 Ocak günü:
"Aşılarla ilgili sözleşmelerimiz tamam. Bu konuda hiç bir sıkıntı yok. 50 milyon doz aşımız gelecek.
İki hafta içinde Çin'den yeni bir parti gelecek. Üç parçada ve kısa sürede 10 milyon aşı gelmiş olacak. Kısa sürede Alman aşısı da, devreye girecek."
Bundan iyisi, Şam'da kayısı!..
Sağlık Bakanı Koca bizleri sevindirmeye devam ediyor, 24 Ocak'ta:
"Aşıların 10 milyon doz olar ikinci sevkiyatının ilk bölümü, 6.5 milyon doz, aşılar pazartesi sabahı ülkemizde olacak. Teslimatlar aşı programı aksamadan devam edecek."
Çok iyi, çok!..
Sağlık Bakanı Koca bizleri rahatlatmayı sürdürüyor, 28 Ocak'ta:
"10 milyon dozluk ikinci sevkiyatın birinci bölümü geçtiğimiz hafta sonu elimize ulaşmıştı. Bu sabah ikinci bölümü ülkemize ulaşmış olacak."
Hepimizi ferahlatıyor. Daha ne olsun!..
Daha önceki açıklamalarına ek olarak, Tayyip Erdoğan 22, 24 Ocak günleri Sağlık Bakanı Koca'yı doğruluyor, 27 Ocak günü, yani bir hafta önce hepimizin gönlünü bir kez daha ferahlatıyor:
"Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde şu anda aşı sıkıntısı var, aşı bulamıyorlar. Biz ise, hamdolsun, aşı konusunda attığımız adımlarla aşılarımızı almaya başladık. İlk etapta 50 milyon doz aşı gelecek."
Yakışır!..
Bu pembe tablo aniden...
Yoksa, kararıyor mu?..
Erdoğan üç gün önce üzerinde pek durulmayan çok önemli bir söz söylüyor:
"Dışarıdan aşı tedarikinin sürdürülebilirliği şüphelidir!.."
Ne?..
Nasıl?..
Neden "şüpheli?.."
Ne oldu da, "şüpheli?.."
Hani, anlaşmalar tamamdı?..
Tedarikte sorun yoktu?..
Yaklaşık iki aydır ve daha geçen hafta şu kadar doz, bu kadar doz aşı neden "şüpheli" hâle geliyor?..
Yoksa...
"Çin aşı ile Uygur Türklerinin iadesi arasında bağlantı kurarak, Ankara'ya baskı mı uyguluyor?..
Aşıyı koz olarak mı kullanıyor?.."
Mayıs 2017'den bu yana, Türkiye - Çin arasındaki suçluların iadesi anlaşmasını, üç buçuk yıl bekletip, 22 Ocak günü Çin Ulusal Konseyi'nde onaylamasının anlamı ne?..
"İadesini istediğim Uygurları vermezsen, sana aşı yok" mu diyor?..
Erdoğan'ın Uygurları iadesi etmesi söz konusu bile olamaz.
Şimdi ne olacak?..
"Şüpheli" duruma nasıl son verecek?..