"Sanki suçlusunuz!.. Sanki şüphelisiniz!.. Sanki aranıyorsunuz!.."
İsrail Hava Yolları'na ait uçağa binerken, daha bizim havaalanımızda, daha bizim topraklarımızda, uçağa binerken, "İsrailli görevli" pasaportunuzu öyle inceliyor, ikide bir bir size, bir pasaporttaki fotoğrafınıza öyle bakıyor ki, "sanki siz potansiyel bir suçlu, aranan bir şüphelisiniz!.."
Daha uçağa binerken başlıyor "İsrail devlet terörü!.."
Uçakta doldurmak zorunda olduğunuz formdaki sorular o şüphenin devamı niteliğinde.
Hele de, Tel Aviv havaalanında pasaport kontrolü yapılırken, oradaki polis sizi yine yukarıdan aşağıya öyle süzüyor, sizi öyle baskı altına alıyor ki, tam faşist bir tavır:
"- Neden buraya geldiniz?..
- Ne kadar kalacaksınız?..
- Nerede kalacaksınız?..
- İsrail'de kimleri tanıyorsunuz?..
- Yanınızda ne kadar paranız var?..
- Kredi kartınızın limiti ne kadar?..
- Bavulunuzda giysilerin dışında ne var?.."
Bu sorular sert bir üslupla, tehdit içeren bakışlarla soruluyor.
Mesleği ne olursa olsun, bu tavır aslında insanlara uygulanan "devlet terörünün" en sıradan hâli, İsrail bunu herkese ve her zaman yapıyor.
Devlet terörü...
En fazla da, Filistin topraklarında, Filistinli insanlara...
1948'den bu yana İsrail'in, arkasında Amerikan desteği hiç eksik değil. Amerika'daki Musevi lobisi her zaman öyle etkin ki, Amerikan başkanları o lobinin etkisi olmadan, Başkanlık koltuğuna kolay kolay oturamıyor.
İşte, İsrail yine Filistin'e saldırıyor, Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken'in rezil tavrına bakın:
"İsrail'e yönelik roket saldırılarından kaygı duyuyor, hayatını kaybedenler için başsağlığı diliyorum."
Ulan kim kime saldırıyor?.. Yuh be!..
İsrail Dışişleri Bakanı ile konuşurken, Blinken "Amerika'nın İsrail'e olan desteğini" tekrarlıyor, utanmadan!..
"Emperyalizmin günümüzdeki fotoğrafı!..
‘Müslüman' Arap ülkeleri de, Amerika'nın peşinde!.."
Saldırıyı kınamak, ne işe yarıyorsa, orada kalıyor, hatta kınama bildirisi için bile Arap ülkelerinin bir araya gelmeleri epey zorluk taşıyor.
Hepsi Amerika'ya bağımlı.
Kınamak bile zor, hele de "yaptırım" söz konusu değil.
İsrail'in başı iç politikada ne zaman sıkışırsa, yaptığı ilk iş Filistin'e saldırmak. Bugün de öyle.
Netanyahu'nun seçimden sonra hükümet kurabilmesi için "daha sağdaki, daha şoven partilerin desteğine" ihtiyacı var. Onlara "aşırı milliyetçilik taslaması" şart.
Yurt dışında "yayılmacı ve saldırgan" politikanın ilk hedefi Filistin. O şoven grupları tatmin eden, onların desteğini almaya katkı sağlayan politika, yıllardan beri olduğu gibi, yine Filistin'e saldırmakla somutlaşıyor.
Şimdi yine benzer bir durumu yaşıyoruz.
Çok tipik ve her zaman, her ülkede yaşanan bir manzara. İçeride sıkıştın mı, dışarıya saldır!..
Türkiye ile İsrail ilişkilerine gelince...
Her zaman inişli çıkışlı Türkiye - İsrail ilişkileri zaman zaman kopuyor, siyasi ve diplomatik anlamda.
31 Mayıs 2010... Gazze yine İsrail ablukası altında.
"Mavi Marmara" gemisi Gazze'ye insani yardım götürürken, İsrail komandolarının baskınına uğruyor, dokuzu Türk, on kişi İsrail komandoları tarafından öldürülüyor. Geminin yardım götürmesi engelleniyor.
Bugün olduğu gibi, "asarız, keseriz" çığlıkları arasında, Türkiye'nin dört bir yanında "İsrail aleyhine sokaklarda gösteriler..."
Türkiye bu olayla birlikte İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesiyor.
Üç yıl sonra, 22 Mart 2013'te Netanyahu, o sırada Başbakan Tayyip Erdoğan'ı arayarak özür diliyor ve "sivil halkın kullanacağı malların Gazze'ye girişine kısıtlamanın kalktığını, Filistin'de insani koşulların iyileştirilmesi için birlikte çalışmaya hazır olduğunu" bildiriyor.
Bu özre dayanarak, üç yıl sonra 28 Haziran 2016'da Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma imzalıyor.
"İsrail Mavi Marmara baskınında ölenlerin yakınlarına yirmi milyon dolar tazminat ödeyecek.
Diplomatik ilişkiler normale dönecek.."
Ve çok daha önemli olan, aynı anlaşmada:
"Türkiye baskından dolayı İsrail devletine ya da baskına katılan İsrail komandolarına cezai ya da hukuki sorumluluğu kaldırıyor, İsrail ve komandoları Türkiye'de açılacak herhangi bir davadan muaf tutuluyor!.."
İşin özünde, ‘baskında öldürülen dokuz Türk yurttaşı ediyor 20 milyon dolar!..'
Elbette, kimse İsrail'e savaş açalım, filan demiyor. Ancak, İsrail'e karşı yargı hakkının bir anlaşma ile ortadan kaldırılması da, hayatını kaybedenler ve onların yakınlarına açık haksızlık.
Aynı anlaşmada Türkiye'nin Gazze'de çeşitli yatırımlarda bulunması kuralı da, yer alıyor.
Kısaca...
İsrail Filistin'e ne zaman saldırsa ya da bize doğrudan zarar verse, bizde insanlar sokaklara dökülüyor, bağırıp çağırıyor, "bu da bir iç politika malzemesi, ama masaya oturunca, hukuk yolları askıda!.."
Sokaklarda insanlar "organize" bizimde bağırıp çağırırken...
"Türkiye ile İsrail ticari ilişkileri tıkır tıkır!.."
Baskınlar, diplomatik ilişkilerin kesilmesi filan...
Ama, son 25 yıl içinde Türkiye - İsrail ticari ilişkileri sürekli artıyor.
Türkiye, İsrail'in en çok ihracat yaptığı sekizinci ülke...
İsrail, Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı dokuzuncu ülke...
Gerçi, rakamlar 4 - 6 milyar dolar düzeyinde ama, siyasette ne olursa olsun, ticarete gölge düşmüyor.
Not: Doğru, bugün bayram!.. Kime bayram?.. Gelenek yerini bulsun, bayramınız kutlu olsun!..