Önce iki “inci”. Hukuk tarihine geçecek iki inci.
“Seçimde İttifak Yasası” ile ilgili kesintisiz yirmi saat, sabaha kadar süren görüşmeler sırasında dile getirilen ve mutlaka kayda geçmesi gereken iki “inci” var.
İlki AKP Kırıkkale milletvekili Ramazan Can’a ait, Can diyor ki:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasaya aykırı kanun çıkarma yetkisine sahiptir. Anayasa Mahkemesi bu kanunu şekil ve esas yönünden inceler”. (12 Mart 2018, TBMM Tutanak, s.37).
Dünden itibaren Meclis tarihimize, hukuk tarihimize geçen bu sözü aslında Meclis genel kuruluna asmalı, hani “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” deyişi gibi.
Milletvekilleri Meclis’te otururken, ne gibi “yetkilere” sahip olduklarını akıllarından hiç çıkarmamış olurlar.
Hem “anayasaya sadakatten ayrılmayacağına” yemin edip, hem de “anayasaya aykırı yasa çıkarmak yetkisine” sahip olduklarını hiç unutmazlar.
İkinci “inci” Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e ait.
Gül’e Şahin Alpay ve Mehmet Altan’la ilgili Anayasa Mahkemesinin tahliye kararına yerel mahkemenin uymadığı hatırlatılarak, kendisine ne düşündüğü soruluyor. Gül bu soruyu yanıtlarken diyor ki:
“Anayasa Mahkemesi kararlarına yerel mahkemeler uyacaktır, uymalıdır. Burada bir ihlalle ilgili konuda nasıl bir karara uyulacağı yerel mahkemece takdir edilecektir”. (TBMM aynı tutanak, s.75).
Bu söz hem de “Adalet Bakanına” ait. Yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesi kararlarına uymalı, ama nasıl uyulacağı yerel mahkemenin “takdirine” kalıyor.
Madem “uymalı”, o zaman yerel mahkemenin “takdir” yetkisi nasıl ve nereden doğuyor?
Hukuk tarihinde, mantığında, uygulamasında, felsefesinde olmayan bir kuralı savunmaya kalkınca, hele de “Adalet Bakanı” olarak, insan demek ki, ne diyeceğini şaşırıyor ve böyle saçmalıyor.
Bu söz aslında bütün mahkemelerin duvarlarına asılmalı ve yargıçlar bu sözden hep ilham almalı. Ne de olsa, söz “Adalet Bakanına” ait.
“İttifak Yasası” görüşülürken, daha ilk anda “Anayasaya aykırılık” var.
Meclis içtüzüğüne göre, herhangi bir yasa tasarısı, rapor, herhangi bir metin, Meclis genel kurulunda görüşülecekse, o metnin genel kurulda dağıtılmasının üzerinden en az 48 saat geçmesi gerek. (İçtüzük, madde 52).
Metnin bütün milletvekilleri tarafından incelenmesi için.
Sadece içtüzükte değil, bu kural aynı zamanda Anayasanın altı ayrı maddesinde de vurgulanıyor.
Oysa, “İttifak Yasa Tasarısı” 12 Mart pazartesi günü genel kurulda dağıtılıyor ve hemen aynı gün görüşülmesine geçiliyor. Muhalefet bu aykırılığı dile getirse de, dinleyen yok.
Bırakın yasanın içeriğini, CHP Anayasa Mahkemesine giderse, Anayasa Mahkemesinin “usul” açısından yasayı iptal etmesi gerek.
Usulsüzlük ve hukuksuzluk, tasarının bir an önce yasalaşması hırsı kendini daha ilk adımda gösteriyor.
“İttifak Yasası”, daha doğrusu tasarı metni 12 Mart pazartesi günü genel kurulda dağıtılıyor ve Anayasaya aykırı olarak, hemen görüşmelerine geçiliyor.
Neden pazartesi ve neden hemen aynı gün görüşmeleri bitirmek?
Pazartesi günleri Meclis TV çalışmıyor. Dolayısıyla, görüşmeleri halkın gözünden kaçırmak için pazartesileri iyi bir fırsat.
İstisna olarak, Meclis TV pazartesi günü görüşmeleri yayınlasa bile, akşam saat 19’dan sonra yayın yok.
Dolayısıyla, pazartesiden salı sabahına bu “işi” bitirmek, AKP ve MHP için biçilmiş kaftan.
Görüşmeler sürerken akşam saat 20.30 dolaylarında AKP’de aniden bir eğilim ortaya çıkıyor, yasayı sabaha kadar görüşüp bir an önce Meclis’ten geçirmek.
Belki de, son anda gelen “bir emirle”.
Görüşmeler dün sabah saat 09.45’e kadar sürüyor.
Şimdi sıkı durun.
Akşam saat 20.30’dan sabah 09.45’e kadar, yani on üç saat boyunca tasarının maddeleriyle ilgili sadece iki AKP ve bir MHP milletvekili kısaca söz alıyor.
Arada laf atmalar ile AKP ve MHP Grup Başkan Vekilleri ve yine AKP’li komisyon üyelerinin bazı kısa itirazları ya da tamamlamaları dışında, iki AKP’li ve bir MHP’li milletvekili dışında söz alan İttifak üyesi yok.
Meclis tarihinde “bir ilk” dizisine giren uygulamalardan biri daha.
AKP ve MHP’de kürsüye çıkıp savunan, kürsüye çıkıp kendi tasarısına sahip çıkan yok.
Sadece “kabul” yönünde otomatik olarak oy kullanmak var.
Herhalde yine böyle bir “emir” üzerine. Bir an önce “işi” bitirmek amacıyla. Kürsüde konuşup, muhtemel bir tartışmayı önlemek adına.
Oysa, saat 16 dolaylarında AKP Grup Başkan Vekili Mehmet Naci Bostancı kısa bir konuşma yaparak, “yasayı geniş şekilde müzakere edeceğiz” diyor.
Hangi “müzakere”, AKP ve MHP’den herhalde herkese “tembih” ediliyor, sessiz kalmaları, kürsüye çıkmamaları için.
“İttifak Yasasının” içeriği ayrı bir yazı konusu. Ancak, olayın özünde:
1-Seçim telaşı,
2-Cumhurbaşkanlığını daha ilk turda, ne olursa olsun, garantiye almak telaşı,
3-MHP’yi kurtarma telaşı yatıyor.
Bunun için demokrasiye aykırı her yol var bu yasada. Mühürsüz zarflardan tutun da, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin AYNI zarfta kullanılacak olması, oy sandıklarının taşınabilecek olması, sandık başkanlarının kamudan atanması, sandıkların başında güvenlik güçlerinin bulunması, kullanılan oyların temsilde adaleti sağlamaktan uzak olması gibi, her bir tek başına demokrasiyle uzaktan yakından ilgili olmayan maddelerle dolu bir yasa.
Bütün amaç, anayasa referandumundaki gibi, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda “Atı alan Üsküdar’ı geçti” hikayesinin tekrarı.
Her şeye rağmen, kolay değil. Telaş, kolay olmadığını gösteriyor.