Dünya Basın Özgürlüğü günü... Dün... 3 Mayıs...
Bütün dünya basın özgürlüğünü kutluyor. Türkiye de “kutluyor”...
Türkiye’de basın özgürlüğünü dün en başta Anayasa Mahkemesi (AYM) kutluyor.
Gazetecilerin, gerçek gazetecilerin, sadece gazetecilik yapanların gazeteciliğini kutluyor, salt gazetecilikten dolayı suç işledikleri iddiasıyla ceza alan gazetecilerin aldıkları cezaları onaylayarak...
Anayasa Mahkemesi bizim hukukumuza 1961 yılında giriyor. 61 Anayasası ile.
Anayasa Mahkemesi bu kararıyla 1961 yılından bu yana “basın özgürlüğü” ile ilgili en kötü kararına imza atıyor.
Bu kararıyla Anayasa Mahkemesi tarihe geçiyor.
Helal olsun AYM’ye.
Birleşmiş Milletler 1993 yılında aldığı bir kararla 3 Mayıs’ı “Dünya Basın Özgürlük Günü” ilan ediyor.
“Demokrasileri korumakta basının rolünü vurgulamak, “yandaş gazeteciliği” değil, etik gazeteciliği ön plana çıkartmak, basını sansür eden hükümetlere mesaj göndermek, öldürülen ve hapis yatan gazetecileri anmak amacıyla...”
Birleşmiş Milletler’in bu kararı doğrultusunda 1993’ten bu yana, basın özgürlük günü dünyanın her yerinde çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
Dünyada pek çok hükümet dün bu yönde mesajlar yayınlıyor.
Peki, dün siz bizdeki hükümet yetkililerinden özgürlük günü nedeniyle herhangi bir kutlama mesajı duydunuz mu?..
Ben duymadım.
Zaten nasıl duyabiliriz ki?..
Bizdeki şu tabloya bakın.
-Son on yılda Türkiye’de basın özgürlüğü tam 56 basamak geriliyor. 180 ülke arasında Türkiye 157. sıraya düşüyor.
-Uluslararası Basın Enstitüsü verilerine göre, şu anda Türkiye’de 162 gazeteci hapis yatıyor. Sırf kalemlerini satmadıkları için.
-On bine yakın gazeteci AKP iktidarı döneminde işini kaybediyor.
-Yine AKP döneminde 176 gazete ve yayınevi kapatılıyor.
-Şu anda medyanın yüzde 95’ini AKP denetliyor.
Bu koşullarda hangi özgürlük günü, hangi kutlama?..
Tek kutlayan AYM!.. Gazeteci cezalarını onaylayarak...
AYM’nin iki gün üst üste gazetecilerle ilgili verdiği kararlarda dikkat çeken bir nokta var.
AYM halen hapiste olan gazetecilerin cezalarını onaylıyor, hapis yatmış ve çıkmış olan gazetecilerin cezalarında ise, “hak ihlali” olduğuna hüküm veriyor!..
Aynı suç iddiası, ama farklı kararlar!..
Adalet dediğin böyle olur!..
AYM dediğin böyle olur!..
Bizde gazetecilik alanında görev yapmaya çalışan kurumların başında “Basın Konseyi” geliyor.
32 yıl önce, benim de kurucuları arasında yer aldığım, tüzüğünün hazırlanmasında görev yaptığım dokuz gazeteciden biri olarak, Basın Konseyi’nin bugün geldiği konumu onurla izliyorum.
İşte, o Basın Konseyi dün kurulduğundan bu yana ilk kez, “Basın Özgürlük Ödülü” veriyor.
Hapis yatan bütün gazetecileri anarak, dün bu ödülü FOX TV’ye veriyor.
Basının bugün yüz akı olarak ayakta kalan, “doğru ve tarafsız haber” için halkın yarısının izlediği FOX TV’ye.
Ödül töreninde dün FOX TV Genel Yönetmeni Doğan Şentürk önemli bir hatırlatmada bulunuyor:
“Hitler Almanyası’nda Propaganda Bakanı Göbbels’in bir sözü var, ‘basın bizim için piyano tuşu gibidir, biz hangi tuşa basmak istersek, basın o sesi vermek zorunda’, biz asla o tuş olmadık ve olmayacağız”.
İyi ki, FOX TV var.
İyi ki, Basın Konseyi var.
FOX TV’yi ve Basın Konseyi’ni bir kez daha kutluyorum.
Anayasa Mahkemesi'ni de kutluyorum.
Tam gününde, gazetecilerin cezalarını onayladığı için!..
Gazetecilere ilişkin her türlü verinin ötesinde, Türkiye’de basının bulunduğu durumu “bu onamalardan” başka hiç bir olay anlatamazdı, AYM bunu başarıyor!..