Yüzde 8.4 değil, yüzde 13.4... Yüzde 5.5 değil, yüzde 4.5... 3 lira 70 kuruş deği, 4 lira 58 kuruş... İlki yıllık enflasyon tahmini. İkincisi yıllık büyüme oranı. Üçüncüsü 2018 sonuna kadar Türk Lirasının dolar karşısındaki kuru. Bunlar Merkez Bankasının 2018 başındaki, hatta 2017 sonundaki tahmini. Türk Lirası dolar karşısında değer kaybediyor, enflasyon yükseliyor, Merkez Bankası da yıllık tahminlerini sürekli değiştiriyor. Dün son olarak bu yılın üçüncü çeyreği için enflasyon tahminini yüzde 8.4’ten yüzde 13.4’e çekiyor. Kağıt üstünde bu rakamları değiştirmek her zaman mümkün. Ne var ki, tahminlerde bu ölçüde ve bu kadar sık yanılmak iç ve dış piyasaları ürkütüyor. Ve bu yanılgı, bu ürküntü Türkiye’ye pahalıya mal oluyor. Tahminlerin bu ölçüde ve bu kadar sık yanılmasının altında “siyasal baskı” yatıyor. Yine kağıt üstünde “bağımsız” görünen Merkez Bankası pratikte bağımsız değil. Bunu dünya alem görüyor ve dış basın, sadece ekonomi basını değil, Türkiye aleyhine inanılmaz biçimde kullanıyor. Örneğin, dünkü Die Welt gazetesinin Internet sitesinde “Türkiye’nin ekonomik durumu” manşet ve nasıl bir manşet: “Türkiye’ye yatırım yapmak mı? Hayır, teşekkürler”. Burada çok ilgi çekici bir yorum var, ekonomik değil, siyasal yorum.
Ankara - Washington hattı günlerdir Rahip Brunson konusuyla meşgul. Türkiye FETÖ ve PKK sempatizanı olarak suçladığı Amerikalı rahibi iki yıldır hapiste tutuyor. Geçenlerde rahip ev hapsine gönderiliyor ancak, Amerika Trump ve Amerikan Dışişleri Bakanı ve Amerikan Basını rahibin bütünüyle serbest bırakılması için Ankara’ya bastırıyor. Rahip Brunson konusu iki ülke arasında gerilimi bir anda yükseltiyor. Karşılıklı sert açıklamalar birbirini izliyor.
İşte, tam bu noktada... Akla hiç gelmeyecek bağlantılar kurulmaya başlıyor. Siyasiler değil, yabancı ekonomistler ve yabancı bankacılar, yabancı yatırımcı kuruluşlar devreye giriyor. Ortaya atılan iddia ilginç, Ankara’dakiler ne düşünüyor, sorunu nasıl ele alıyor, bilmiyorum, ancak çok çarpıcı, o yabancılara göre: “Rahip Brunson krizine fazlasıyla sinirlenen ve bunun mutlaka çözülmesini isteyen Trump Türk Ekonomisi ile oynuyor!..” Buna örnek olarak, Türk Lirasının dolar karşısında günden güne değer kaybetmesi gösteriliyor. Yıl başından bu yana Türk Lirası dolara göre yüzde 20 değer kaybetmiş bulunuyor. Ve Türk Lirasının dün yine değer kaybetmesi Avrupa’da anında siyasal ve ekonomik yorumların konusunu oluşturuyor: “Trump Türk Ekonomisi ile oynuyor”. Bu yorumlara Türk - Amerikan ekonomik ilişkilerine ait tablolar ekleniyor.
Türk - Amerikan geriliminin Avrupa’da bu ölçüde üstüne gidilmesi pek hayra alamet değil. Dış politikanın çok ötesinde, bir “iç politika tüketim malzemesi” olarak, Amerika’ya siyasal tepki göstermek kaçınılmaz olabilir, o tepki burada günü kurtarabilir ancak, orta ve uzun vadede Türk Lirasını ve enflasyonu kurtarmaz. Durup dururken bu yorumlar ve haberler, dünyada bunca olay yaşanırken, Trump ve Türk Ekonomisi ve Rahip Brunson haberlerini manşetlere çekmek... Ve buna etkin finans ve banka kuruluşlarının yorumlarını eklemek... Türk Ekonomisini kötülemek... Pek tesadüf görünmüyor.
Bu olayın Türkiye yönü. Bir de dünya yönü var ki, dün Almanya’nın eski Dışişleri Bakanı ve “Yeşillerin” kurucusu Joschka Fischer’in bir yazısı, Internette top ten arasında, Trump’ı yerle bir ediyor: “Her ne kadar Trump Amerika ile özdeş değilse de, şu anda Amerikan Başkanı olarak çok güçlü. Trump bütün davranış ve kararlarıyla İkinci Dünya Savaşından bu yana oturmuş uluslarası sistemi tahrip ediyor ve onun için çok tehlikeli. Amerika’ya ve Batıya zarar veriyor. Verdiği zarar özellikle Çin’i uluslararası alanda güçlendiriyor”. Hangi ülkede olursa olsun, Batı medyasında ve en başta Amerika’da Trump’a arka çıkan, onun herhangi bir tutumu ya da kararını destekleyen tek bir yazı yok. Şimdi buna siyasiler katılıyor. Trump saçma sapan bir adam, zaten onun için tehlikeli. Bir söylediği ve yaptığı diğerini tutmuyor. Ankara bunu herhalde görüyor olmalı.