“Bu yasayı hemen çıkarın:
-Bu yasa AB tam üyelik görüşmelerinin devamı için şart olan bir yasadır.
-Ayrıca, AB ülkelerine vize muafiyeti uygulanmasının, yine bir şartıdır bu yasa.
-Yasayı çıkarmak yetmez, yasanın uygulanmasını izlemek ve denetlemek üzere özerk bir kurul oluşturulmalıdır”.
Kim söylüyor bunu?..
Avrupa Birliği...
Hangi yasanın çıkmasını şart olarak ileri sürüyor?..
“Kişisel verilerin korunması yasasını”.
Türkiye ile görüşmelerde AB bu yasayı bir kez dile getirince, AKP iktidarı gönülsüz de olsa, bu yasayı çıkartıyor. 24 Mart 2016 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak, yürürlüğe giriyor.
Hem “vize muafiyetinin, hem görüşmelerin sürmesinin vazgeçilmez koşulu” olarak.
Yasayı çıkartıyor, ancak...
Yasanın uygulanması ve denetlenmesi amacıyla oluşması gereken özerk kurul, iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, henüz ortada yok!..
Neden bu yasa?..
İsmail Küçükkaya ile Ekrem İmamoğlu’nu geçen pazar günü gerçekleşen TV tartışmasından önce bir otelde buluşmalarının ardından kıyamet kopuyor.
Öyle ki, İsmail’in otele girişine ilişkin kamera görüntüleri iki gün sonra kendi medyalarına servis ediliyor.
Bunun üstüne en yüksek perdeden yorum üzerine yorumun haddi hesabı yok. Önüne gelen, ağzına geleni söylüyor.
Ancak, en can alıcı soru, “bu görüntüler medyaya nasıl sızdı” sorusu açıkta kalıyor. Otel yetkilileri dahil, hiç kimseden bu yönde açıklama yok.
Yasanın adı biraz dolambaçlı olsa da, öyle önemli bir yasa ki...
Hepimizin temel haklarını koruma altına alıyor...
Yasaya göre:
“... Kişisel verilerin gizli kalması gerekir.
(...) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi, diğer inançları, kılık kıyafeti, dernek, vakıf, sendika üyelikleri, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkumiyeti, genetik verileri İLGİLİNİN RIZASI OLMADAN AÇIKLANAMAZ”.
İsmail Küçükkaya - Ekrem İmamoğlu görüşmesiyle bağlantılı ne yapılıyor?..
Rızaları olmadan görüntüler açıklanıyor.
Yasa açıkça çiğneniyor.
AKP kendi yaptığı yasayı çiğniyor, bu ilk değil ki!..
Üstelik, bunu bir gün önce Tayyip Erdoğan söylüyor, “yarın medyada önemli bir haber göreceksiniz” diye.
Yasada kamera çekimi ile ilgili de bir madde var.
“...Gizli kamera çekimi yapmak hukuka uygun olmalı.
(...) Çekim iş sağlığı, iş güvenliği veya genel güvenlik açısından olabilir ancak, bu amaçla sınırlı kalmalı, insanların temel hak ve özgürlüklerine zarar verecek boyutta olmamalıdır”.
İsmail’in görüşmesinde kamera çekimi hukuka uygun mu?..
Mahkeme karar verir.
Görüntülerin yayınlanması İsmail’in ve İmamoğlu’nun temel hak ve özgürlüğüne zarar veriyor mu?..
Evet, veriyor.
Yasanın ilkesi çok açık:
“İlgilinin rızası olmadan kişisel verilerin açıklanamaz. Açıklanırsa, sorumlular 2 ile 4 yıl arasında hapis ve ağır para cezasına mahkûm edilir”.
Ele aldığımız durumda, rızası olmadan açıklanıyor mu?..
Evet, açıklanıyor.
Yasa 24 Mart 2016’da yürürlüğe giriyor. Bir ay sonra:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016 / 9418 sayı ve 14.04.2016 tarihli kararıyla, ilgilinin rızası olmadan kişisel verilerini açıklayan kişileri tazminata mahkûm ediyor.
Şimdi yaşanan olay tam aynı.
Avrupa Birliği neden bu yasa üzerinde bu kadar ısrar ediyor?.. Çünkü:
Temel hak ve özgürlüklerin korunması, kişisel verilerin, yani sadece kişinin bilmesi gereken, sadece ona ait bilgilerin korunmasından da geçiyor.
O bilgiler korunmaz ve açıklanırsa, insan toplum karşısında çırılçıplak kalıyor.
Düşünsenize...
Belki bir sağlık sorunu var, bilinmesini istemiyor.
Belki işinde bir sorun var, bilinmesini istemiyor.
Belki özel yaşamında sorunlar var, bilinmesini istemiyor.
Belki bir mahkumiyeti var, bilinmesini istemiyor.
Bu yasa kağıt üstünde hepimizi koruyor, ancak sözde koruduğu ortada. Günün birinde, bir bakmışız ki, herhangi bir yerde çekilen görüntüler elden ele dolaşıyor.
Bir önceki seçimde bazı siyasilerin başına geldiği gibi.
Çırılçıplak kalıyoruz... Korumasız...
Elde edilen görüntüler ayrıca ne için kullanılabilir?..
Şantaj için...
Birileri size uygun olmayan bir iş yaptırmak istediğinde, elde size ait görüntü varsa:
“Ya dediğimi yaparsın ya da bu görüntüler her yerde yayınlanır!..”
Tam tehdit ve şantaj malzemesi.
Öyle kirli bir kampanya ki, hepimizi çırılçıplak bırakabiliyor!..
Tam bunlar konuşulurken, aaaa, bir de bakıyoruz ki, bir adam çıkıyor ortaya, “Apo’nun yarınki seçimde HDP’nin tarafsız kalmasını istediğine” ilişkin bir mektup çıkartıyor.
AKP - MHP ittifakı, evet MHP dahil, koro halinde halka Apo’ya kulak verilmesini isteyen tempo tutturuyor!!!!!.
E, hani “Beka” idi?..
E, hani CHP - İyi Parti ve hatta Selamet Partisi teröristlerle işbirliği halindeydi?..
E, hani muhalefet sabahtan akşama kadar Kandil , PKK ile kol kola vaziyetindeydi?..
31 Mart’tan önce “beka”, derken 6 Mayıs YSK Darbesi, 23 Haziran seçiminden hemen önce verilerin korunması yasasının çiğnenmesi, herkesin günün birinde “çırılçıplak” kalabileceğinin tehdidi...
Ve sonunda Apo’ya kadar geliyoruz...
Hale bakın, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz?..
Söz artık bitiyor...
Yoo, bitmiyor, bir önemli söz ve bir önemli gerçek var:
Yarın sandığına gidiyoruz...
Her şey çok güzel olacak...