Ambulansın hastaneye girmesine izin verilmiyor, güvenlik güçleri hastane yolunu kapatıyor.
Oysa, ambulansta fena halde biber gazına boğulmuş dört kişi var. Üçü şimdi, biri eski milletvekili, HDP’li dört kişi. Ambulansta oksijen tüpü azalıyor, ambulansta bulunan HDP milletvekili Meral Danış Beştaş nefes almakta zorlanıyor, kusmaya başlıyor, hastaneye girişe yine de izin yok.
Dün sabah, Mardin’in Derik ilçesi.
Derik’te altı gündür sokağa çıkma yasağı var, çatışmalar sürüyor. Yedi PKK’lı öldürülüyor, bir asker şehit düşüyor. HDP milletvekilleri Mahmut Doğrul, Çağlar Demirel, Meral Danış Beştaş ile eski milletvekili Aysel Tuğluk olayı incelemek üzere dün sabah Derik’te.
“İncelersin, incelemezsin”, zaten ortam müthiş gergin, ne oluyorsa oluyor, aniden itmeler, çelmeler, derken dört milletvekili yoğun biber gazına muhatap oluyor. O kadar ki, hastaneye yetişmeleri gerek. Ancak, hastaneye gitmelerine engel olunuyor.
Mithat Sancar’ın feryatları
HDP Mardin milletvekili Mithat Sancar çırpınıyor, ambulansın hastaneye alınması için Derik Kaymakamını arıyor, nafile, geri dönüş yok. Vali ve kaymakamlar böyle durumlarda telefona çıkmıyor. Emir mi aldılar, nedir?
Dün telefonda görüştüğüm Mithat Sancar:
“Savaşta bile yaşanmayan olaylar yaşanıyor buralarda. İnsan hakları ayaklar altında, ambulanstakiler tıbben kötü durumda ama, hastaneye alınmaları engelleniyor”.
Sonunda ambulans elli kilometre ötedeki Kızıltepe hastanesine gidiyor. Biber gazı, eksik oksijen tüpü eşliğinde elli kilometre.
Hastaneye alınmalarını engelleyen kim? Hangi otorite? O otorite gücünü nereden alıyor?
Davutoğlu hem hükümet programında, hem de yeri geldiğinde, yüzünde gülücüklerle, “herkesin hükümeti olacağız” nutukları atıyor. İçinde nefes almakta zorlanan insanların bulunduğu ambulansları hastanelerden geri çevirmek, “herkesin hükümeti olmak” mı?
Bu tavır insan haklarına açıkça aykırı değil mi? Artık malum, Davutoğlu’nun boş nutuklarına kimse inanmıyor.
Soğuk sözcükler: Sokağa çıkma yasağı, biber gazı, hastaneye alınmayan ambulans.
Mithat Sancar olağanüstü kaygıyla, geçen cumartesi Meclis kürsüsünden uyarıyor:
“İnsan hakları diyoruz. Daha kısa süre önce Avrupa Konseyi İnsan Hakları Yüksek Komiseri Muiznieks açıkladı, sokağa çıkma yasağı ilan etmek insan haklarına aykırıdır. Bu ilanın yasal şekilleri var, sıkıyönetim ve olağanüstü hal, onu ilan edebilirsiniz, bunun usulü var. Ama, siz Meclis iradesinden kaçacak şekilde bu uygulamalara başvuruyorsunuz. Sokağa çıkma yasakları hukuk dışıdır”.
Son aylarda sık sık başvurulan sokağa çıkma yasağı ilanlarının Derik’te de uygulanmasını araştırmak üzere oraya giden HDP milletvekillerinin karşılaştığı durum bu.
Milletvekilleri biber gazına boğuluyor, hastanelere bile alınmıyorsa, gerisini düşünmek tek kelimeyle “ürkütücü”.
Şimdi dört gün geriye, 28 Kasım cumartesi günü Meclis’e gidiyoruz.
O gün hükümet programı okunacak. Ondan öncesi programı çoktan geride bırakan, ilginç sahneler var. Derik’le bağlantısı, sokağa çıkma yasağı ile bağlantısı olan sahneler.
Geçmiş yıllarda üç örnek var.
1-Bir Bayındırlık Bakanı hakkında yolsuzluk iddiasıyla Meclis’te soruşturma açılması isteniyor. Olay o sırada mahkemede.
2-Metin Göktepe cinayeti hakkında Meclis araştırması açılması isteniyor. Olay o sırada mahkemede.
3-Bir otomobil firmasının piyasa işlemleriyle ilgili Meclis araştırması açılması isteniyor. Olay o sırada mahkemede.
Anayasanın 138. Maddesine göre, “görüşülmekte olan bir dava hakkında Meclis’te yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz”.
Bu maddeye rağmen, Meclis geçmişte bu üç konuda da araştırma ve soruşturma açılmasına karar veriyor. Geçmişte o kararlara bugünkü Meclis Başkanı İsmail Kahraman da olumlu oy kullanıyor.
28 Kasım Cumartesi günü hükümet programı okunmadan önce, CHP ve HDP iki önerge veriyor. HDP Güneydoğu’da sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili Meclis araştırması açılmasını öneriyor.
CHP ise, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları üzerinden basın özgürlüğüne dönük genel görüşme açılması isteminde bulunuyor.
Bu istemlerin söz konusu olduğu birleşimi Meclis Başkanı İsmail Kahraman yönetiyor. Hani, mahkemeye yansımış olduğu halde, Meclis’te görüşülmesine olumlu oy veren İsmail Kahraman.
CHP ve HDP’nin önergeleri AKP oylarıyla ret ediliyor. Gerekçe, Anayasanın 138. maddesi. Geçmişte o maddeye rağmen, açılan Meclis araştırma ve soruşturmaları var. Olabilir. Geçmişe mazi derler.
Madem ki, basın özgürlüğünü tartışmak AKP’nin işine gelmiyor, o zaman o önerge ret. Madem ki, sokağa çıkma yasağını araştırmak işine gelmiyor, o araştırma yine ret.
Milletvekillerine ve halka biber gazı sıkmak, ambulansları hastanelere almamak, bunların Meclis’te tartışılmasını engellemek bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları.
İnsan haklarını ayaklar altına alan olaylara, çifte standartlara, tutarsızlıklara önümüzdeki dört yıl daha çok tanık olacağız.
Son parola: “Biber gazına elli kilometre dayanmak”. Ayakta kalabilmek için.