O anekdotta anlatıldığı gibi.
Japon Başbakanı, Amerikan Başkanı Obama ile görüşmeye gidiyor. Japon Başbakan İngilizce bilmiyor. İlk karşılaşma sırasında söylenmek üzere, kendisine bir kaç kelime İngilizce öğretiliyor.
“El sıkışırken, siz Başkan Obama’ya, ‘how are you’ (nasılsınız)’ diyeceksiniz. O ‘iyiyim’ diyecek ve size aynı soruyu soracak. Siz, ‘ben de’ diyeceksiniz”.
Bir kaç deneme sonrasında, Japon Başbakan, Obama ile karşılaşıyor.
“Ancak, “how are you’ yerine, heyecanlanıyor, ‘who are you’ (siz kimsiniz)’ diyor. Obama şaşırıyor, espri yapmak ihtiyacıyla, eşinin adını söyleyerek, ‘Ben Michelle’in eşiyim’ diyor.
Japon, öğrendi ya, yapıştırıyor:
‘Ben de’”.
Son yıllardaki Türkiye’nin dış politikasına denk bir anekdot. Her şey birbirine karışıyor, bir yakayı düzelteyim derken, dikiş tutmuyor, öteki yaka da, yırtılıyor.
Amerika’da bulunduğu sırada, geçen hafta Amerika’nın dünya çapındaki TV’lerinden CBS’te yayınlanan röportajında Tayyip Erdoğan ummadığı sorularla karşılaşıyor.
“Face To Nation” programına çıkıyor.
Röportajı yapan Margaret Brennan, Türkiye’deki gibi, Erdoğan karşısında el pençe divan duran, soru sormaktan korkan, çanak sorularla idare eden, aciz bir gazeteci değil.
Ne insan hakları ihlallerini bırakıyor, ne Türkiye’deki özgürlük kısıtlamalarını...
Brennan soruyor:
“Başkan Biden, sizi otokrat olarak niteliyor, yaptıklarınızın bedelini ödemeniz gerektiğini söyledi. Demek istediği ile ilgili sizinle konuştu mu?..”
Erdoğan’ın yanıtı:
“Benimle bu konuları hiç konuşmadı, bir araya geldiğimizde bana olan saygısını biliyorum”.
Brennan:
“Ama bu ziyaretinizde sizinle bir araya gelmedi”.
Erdoğan:
“Şu anda Covid nedeniyle liderlerle pek görüşmüyor. Biz davetimizi yaptık, davete olumlu cevap alamadık”.
Brennan:
“Biden insan haklarına önem veren birisidir. Sizden hiç rica etti mi, gazetecilere yaptığınız muameleyi iyileştirmenizi ya da özel bir şey?..”
Erdoğan:
“Hayır olmadığı gibi, zaten bizim böyle bir sorunumuz yok. Türkiye buralarla mukayese edilemeyecek kadar özgürdür”.
Brennan:
“İnsan hakları örgütleri yüz bin kadar vatandaşın sadece size hakaret etmekten soruşturma geçirdiğini söylüyor”.
Erdoğan:
“Siz bunlara inanıyor musunuz?..”
Brennan:
“Bunları uluslararası kurumlar söylüyor”.
Erdoğan:
“Ben onlara güvenmiyorum, sizi de aldatıyorlar”.
Brennan:
“Yani, ABD Dışişleri Bakanlığı insan hakları ihlallerini eleştirdiğinde, güvenilmez buluyorsunuz”.
Erdoğan:
“Bizim Dışişleri Bakanlığımızın tespitleri benim için daha önemlidir”.
Gerçek gazetecilik örneği. Röportajı izlerken, “TV’lerde gerçek gazeteciliği” ne kadar özlediğimi bir kez daha fark ediyorum.
Beklenmeyen, istenmeyen sorulara alışık değil. Burada sorular ve yanıtlar önceden hazırlanıyor, orada tepeden iniyor.
Ertesi gün Erdoğan “bizimkilere” açıklama yapıyor, önce Biden’a gönderme:
“Daha önce hiç bir Amerikan Başkanıyla bu durumu yaşamadım. Biden ile gidiş maalesef pek iyi değil. Şu anda gidiş pek hayra alamet değil. Amerika şu anda terör örgütlerine araç, gereç, silah desteği veriyor”.
Amerikan Yönetiminin Erdoğan hakkındaki düşünceleri aslında CBS’teki programda yeteri kadar ortaya çıkıyor.
Erdoğan’ın düşüncesi de, işte ortada.
“Buzzzzz” gibi, bir hava.
Biden’a eleştiri sonrasında, sıra “Rus Devlet Başkanı Putin’e çiçek atmaya” geliyor:
“Benim Sayın Putin’den beklentilerim çok daha farklı. Bir dost ülke olarak, farklı yaklaşımlar bekliyorum. İkili ilişkilerimizi çok daha ileri taşımanın gayreti içindeyiz”.
Programa göre, Erdoğan bugün Soçi’de Putin ile bir araya geliyor.
Biden’dan umduğunu bulamayan Erdoğan, Putin’e güzelleme döşüyor.
Güzelleme iyi de, Rusya pek oralı değil, hatta tersine.
Rus yönetiminin yarı resmi organı “Pravda” gazetesinde dün yayınlanan bir yazı Erdoğan’a ateş püskürüyor.
BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında Erdoğan:
“Kırım’ın ilhakını tanımıyoruz, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini korumasına önem veriyoruz”.
Pravda ki, Moskova yönetiminin görüşünü yansıtıyor, Erdoğan’ın Kırım’a ilişkin sözlerini “son derece uygunsuz açıklamalar” olarak niteliyor.
Putin’in sözcüsü “bu konuşma üzücüdür” diyor.
Erdoğan “biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar bir yanlış görmedik” diye dursun, Pravda topa tutmaya devam ediyor, hem de ağır bir tonda:
“Erdoğan’ı anlamak kolay, zavallının yeniden seçilme şansı yok”.
Putin ile buluşmadan bir gün önce, Moskova’da da hava “buzzzzz” gibi!..
Biden’dan Putin’e savrulan Erdoğan...
“How are you?.. Who are you” birbirine karışmış durumda.