-Afganistan ile dostluk anlaşması,
-Kongo ile güvenlik işbirliği anlaşması,
-Ruanda ile savunma sanayi işbirliği anlaşması,
-Madagaskar ile askeri eğitim, teknik ve bilimsel işbirliği anlaşması,
-Bangladeş ile yatırım teşviki anlaşması,
-Tunus ile eğitim ve güvenlik işbirliği anlaşması,
-Lübnan ile eğitim ve öğretim işbirliği anlaşması,
-Bosna-Hersek ile bilim ve teknolojide işbirliği anlaşması,
-Katar ile deniz taşımacılığı anlaşması,
-Senegal ile güvenlik işbirliği anlaşması,
-Kamerun ile güvenlik işbirliği anlaşması,
-Moğolistan ile eğitim işbirliği anlaşması,
-Gana ile eğitim ve öğretim işbirliği anlaşması.
Bu anlaşmalar geçen perşembe günü Meclis’te hızla kabul ediliyor, üzerinde hiç kimsenin tek bir söz söylemeden kabul ettiği anlaşmalar.
Şu ülkelere bakın, Türkiye’nin hangi coğrafyada, hangi uygarlıklar dünyasında bulunduğunu, ülkenin hızla nereye doğru kaydığını görün.
Aslında bu kayma bir yalnızlığın coğrafyası.
Şu ülkelere bakın, hiç birini asla küçümsemek anlamında değil ancak, bilimde, teknolojide, savunma sanayiinde, eğitimde, Batı orada dururken, Türkiye artık kimlerle işbirliği yapmak zorunda kalıyor, çaresizliğin ve onun hüzünlü ve acıtıcı coğrafyası.
Çünkü, Batı seni artık istemiyor. Çünkü, sen artık bu ülkelerle avunmak zorunda kalıyorsun.
5 Nisan perşembe günü, aziz ve leziz medyada tek bir ses çıkmasa bile, Meclis’te sessiz bir darbe yaşanıyor.
Bu anlaşmaların hemen kabulünden önce, çok çarpıcı bir gelişme var.
4 Nisan çarşamba günü AKP Meclis’e bir içtüzük değişikliği önerisi getiriyor. Buna göre:
“Uluslararası anlaşmaların görüşülmesi sırasında içtüzüğe göre, geneli üzerinde partilerin yirmişer, maddelerinde onar dakikalık söz alma süresini yarı yarıya indiriyor”.
4 Nisan günü genel kurula gelen bu öneri, o gün gündeme alınmıyor. Daha doğrusu, oturumu yöneten HDP Meclis Başkan Vekili Mithat Sancar “önergeyi içtüzük ve anayasa ihlali görerek” gündeme almıyor.
Sen almıyor musun, sen bana engel mi oluyorsun, al sana “bizim Başkan” diyen AKP, 5 Nisan perşembe günü, geçen perşembe, Meclis kürsüsüne Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ı oturtuyor.
Belli ki, işlem tamamlanacak, hiç ilgisi yokken, oturumu yönetmek için kürsüye Kahraman çıkıyor.
Ve AKP’nin “uluslararası anlaşmalarda partilerin söz hakkı yarı yarıya iner” önergesi geliyor.
Doğal ve doğru ve haklı olarak CHP ile HDP buna karşı çıkıyor.
Karşı çıkarken, hazır İsmail Kahraman orada, CHP ve HDP onun kırdığı potları, aslında “‘pot” demek yanlış, daha doğrusu bir dizi “marifetini” dile getiriliyor.
Kahraman kendisini savunurken, ikide bir, “biiznillah olabilir, biiznillah yaparız” gibi ifadeler kullanıyor.
“Biiznillah”, yani “Allah’ın izniyle”.
Yarım saati aşkın süre Kahraman ile CHP ve HDP’liler arasında sıkı tartışma yaşanıyor.
Ve çok ilginç bir cümle...
Kahraman’dan...
Gerek CHP, gerek HDP sözcüleri Kahraman’ı eleştirirken, “insanlar bu ülkede artık düşüncelerini söyleyemez oldu, düşüncesini söyleyen içeri atılıyor, barış demek bile, suç oluyor ve hapse atılıyor” vurgusunu dile getirirken...
Onun “yeni anayasada laiklik olmasın” sözü hatırlatılıyor.
Kahraman her türlü takdire layık:
“Biiznillah, bu bir düşüncedir, yeni bir anayasa yapılırken, düşüncemi söylemeyeyim mi?”
Harika...
Düşüncesini söyleyenler, hatta “barış” diyenler içeri atılıyor, üniversitelerdeki kürsülerinden oluyor, işlerinden atılıyor, sırf düşüncelerini açıkladıkları için...
Ama, İsmail Bey “düşüncesini söylemesin mi?”
Söylesin, söylesin, AKP ve AKP’liler söylesin, ancak başka kimse ağzını açmasın.
Derken, Kahraman görevi icabı, uluslararası anlaşmalarda partilerin söz hakkını yarıya indiren önergeyi gündeme alıyor.
Partiler genel üzerinde yirmi, maddeler üzerinde on dakika konuşursa, kıyamet mi kopar? Herhalde kopuyor ki, AKP yarı yarıya indirmeyi öneriyor. Gerekçe “hızlı çalışmak”.
Oysa, “hızlı çalışmak” gerekçesi, gerçekle bağdaşmıyor. Örneğin:
-Sadece bu Meclis döneminde Meclis’te toplam 362 uluslararası anlaşma kabul ediliyor.
-Sadece 1 Mart 2017 günü, Meclis’i hem de HDP’li Başkan Vekili yönetirken, 41 uluslararası anlaşma kabul ediliyor.
-Sadece 8 Mart 2017 günü, Meclis’i hem de HDP’li Başkan Vekili yönetirken, 32 uluslararası anlaşma kabul ediliyor.
Her parti düşüncesini açıklıyor, hiç bir sorun çıkmadan, anlaşmalar kabul ediliyor.
Ama, şimdi muhalefetin söz hakkı kısıtlanıyor.
Neden, belli değil. Meclis’te söz hakkı biraz daha tırpanlanıyor.
CHP ile HDP’nin uğraşlarına rağmen, Kahraman marifetiyle önerge gündeme alınınca, yani söz hakkı kısıtlanmak isteyince, CHP ve HDP protesto ederek Meclis’i terkediyor.
İsmail Kahraman “biiznillah, görüşmelere devam ediyoruz”’ diyor.
Önerge kabul ediliyor, söz hakkı yarı yarıya düşürülüyor.
Hemen ardından yukarıda aktardığım anlaşmalar birer, ikişer dakikada kabul ediliyor.
CHP ve HDP zaten genel kurulda yok, MHP de elbette ağzını bile açmıyor, hiç söz almıyor, dolayısıyla anlaşmalar “kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir” faslıyla, jet hızıyla geçiyor.
Genel kurulda kabul oyu için el kaldıran AKP ve MHP milletvekilleri o anlaşmalarda ne var, ne gibi kurallar getiriyor, neyi amaçlıyor, o ülkelerle bu anlaşmalar neden imzalanıyor, bilmiyor.
Aziz halkımız zaten ne olduğundan habersiz.
Ya o anlaşmalar?
“Biiznillah, iyidir İnşallah”.