En kritik cümleyi Rusya Devlet Başkanı Putin söylüyor:
“Barışın sağlanması için tüm taraflar tavizde bulunmalı”.
Üç gün önce Soçi’de Tayyip Erdoğan, İran Devlet Başkanı Ruhani ve Putin Suriye’deki soruna kalıcı bir çözüm aramak amacıyla bir araya geliyor. Suriye konusunda son bir kaç yıl içinde bu kim bilir kaçıncı uluslararası toplantı, dünyanın çeşitli yerlerinde, farklı devlet ya da hükümet başkanları ile.
Şimdi Soçi’deki toplantıda çözüm için sanki biraz daha adım atılmış gibi görünüyor. Yine de, ne çıkacağı belli değil.
Soçi’ye giderken dikkat çeken bazı gelişmeler yaşanıyor, baş rolde Rusya olmak üzere.
13 Kasım günü Tayyip Erdoğan yine Rusya’da, Putin’in konuğu.
Orada Suriye dahil, Türkiye ile Rusya arasında ikili ilişkileri ilgilendiren konular ele alınıyor. S 400 savunma füzeleri ve Türkiye’de yapılacak nükleer santral gibi.
Parantez içinde vurgulamak gerek, Türkiye NATO üyesi iken, Rusya’dan S 400 savunma sistemini alma girişimi Türkiye’nin başını çok ağrıtacak bir olay. Geçmişte çok örneği var.
13 Kasım ziyareti öncesinde vurgulanması gereken asıl başka bir olay var.
Rusya, PKK’nın Suriye uzantısı YPG ile resmi protokol imzalıyor. YPG, IŞİD’lilerin eş ve çocuklarından oluşan 42 Rus yurttaşını Rusya’ya teslim ediyor, teslimatla ilgili resmi protokol imzalanıyor.
Rusya... YPG ile... Protokol...
Erdoğan’ın 13 Kasım’da Rusya’ya gitmesinden hemen önce.
Daha sonra 22 Kasım Soçi’deki üçlü zirveden bir gün önce de, bu kez Suriye Devlet Başkanı Esad Soçi’ye Putin’e gidiyor.
O buluşmadaki görüntüler müthiş. Putin Esad’ı kucaklıyor, Esad Putin’i. Suriye heyeti Ruslar tarafından gösterişli bir konukseverlikle ağırlanıyor.
Belli ki, Putin ile Esad arasında su sızmıyor.
Ne de olsa, Rusya Suriye üzerinden her zaman mutlak hedefi olan, sıcak denizlere inmiş bulunuyor. Rusya için bir zafer.
Esad’la kucaklaşması, can ciğer olması normal.
Esad açısından da, öyle, Putin onun kurtarıcısı rolünde.
Hiç unutmamak gerek, Amerika ile birlikte.
Esad fırsatı kaçırmıyor, görüşmeden sonra:
“Suriye’de barış isteyen herkesle çalışmaya hazırım”.
Erdoğan’a mesaj!..
Bu gelişmeler ışığında, Tayyip Erdoğan nerede? Soçi’deki açıklamasında Erdoğan: “Terör unsurlarının süreçten dışlanması önceliğimizdir”.
Doğru. PKK gibi, YPG ve PYD de Türkiye için bir tehdit. Türkiye bunu her platformda defalarca tekrar ediyor.
Ne var ki, şimdi Putin’in o cümlesi:
“Barışın sağlanması için tüm taraflar tavizlerde bulunmalı”.
Türkiye YPG konusunda bir tavizi asla vermez. Söz konusu değil. Ankara’nın YPG ile masaya oturacak hali yok.
Ya?..
O zaman Rusya’nın “taraflar tavizde bulunmalı” dediği ne? Erdoğan ne diyor Soçi’de:
“Değerli dostlarım Putin ve Ruhani ile birlikte, Suriye Halkının öncülüğünde adil bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi için görüş birliğine vardık”.
Çözümü Putin istiyor, Ruhani istiyor, Amerika zaten çoktan istiyor, Esad istiyor, Erdoğan istiyor. BM istiyor.
Eee...
Ama “taviz vermek gerek”.
Kim verecek tavizi ve o taviz ne olacak?
Muhtemel ki, taviz verecek olanlardan biri Erdoğan.
O taviz muhtemel ki, Esad ile masaya oturmak.
Erdoğan yıllarca Esad’ı “dostum” diyerek bağrına basıyor. Ne var ki, Ahmet Davutoğlu’nun müthiş “başarılı”(!) siyaseti sonucunda Esad ile Erdoğan’ın arası açılıyor ve “Esad”, Erdoğan’ın söyleminde “Esed’e” dönüşüyor.
Emevi Camii’nde namaz kılmak hikâyeleri, Esad’ın üç, beş güne kalmadan düşeceği hayalleri eşliğinde.
Esad’ı düşürmeye çalışırken, her konuşmasında bunu anlatırken, Davutoğlu’nun kendisi düşüyor. Esad hala ayakta ve giderek desteği artıyor.
Ve şimdi belki de, Erdoğan artık Esad’ı kabullenmek zorunda kalıyor.
Bir kez daha “aldandık” hikâyesi.
Amerika Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde, başka bazı Orta Doğu ülkelerindeki değişimler gibi, Esad’ı da devirmek istiyor. Ama, bugün Esad’a arka çıkıyor.
Erdoğan da ofsaytta kalıyor.
Ne kadar “başarılı” bir dış politika, insanın dudağı uçukluyor.