Üniversite hocalarının dörtte biri itiraz ediyor, kabul etmiyor:
"Bu kişi rektör olamaz."
İtirazlarının temelinde yatan:
"1- Bilimsel olarak yeterli değil.
2- Bizim üniversitemizin daha yüksek bilimsel bir kimliğe taşınmasında etkili olamaz.
3- Bizim üniversitenin geleneklerine uymuyor."
Oysa, yeni rektör:
"1- Seçimle iş başına geliyor.
2- Üniversite Senatosu ve Mütevelli Heyeti seçimi onaylıyor."
Bugünlerde imreneceğiniz, çok açık, hani halk ağzında bir deyim vardır ya, "biz nerede, onlar nerede" diye, harcı alem bir deyim, tam buna uygun düşen gerçek bir olay.
Öyle ki...
Bizim zavallı halimizi gözler önüne iyice seren bir olay...
Almanya'da Göttingen Georg - August Üniversitesi...
Geçenlerde bir Türk kökenli bilim adamının, Prof. Dr. Metin Tolan'nın rektör seçildiği üniversite.
Bu üniversite Almanya'da bilimsel anlamda en önde gelen üniversitelerden biri. Hem Avrupa'da, hem de dünyada diğer üniversitelerle rekabet eden bir kurum. Yıllar içinde oradan yetişen ya da orada ders veren hocalar arasında 45 Nobel Ödülü kazanmış bir üniversiteden söz ediyorum. Öylesine başarılı bir üniversite.
Burada bir önceki rektör istifa etmek zorunda kalıyor. Neden?..
Bize öyle uzak ki... Günümüzde, siyaseten temsil edilen değerlere teğet bile geçmez.
"Üniversiteyi, diğer üniversitelerle rekabet edecek, yeterli başarı düzeyine ulaştıramadığı için!.."
Nedir o rekabet, o düzey?..
Avrupa Birliği 2000 yılında, kolları sıvıyor.
"Amerikan üniversiteleri çok başarılı, biz Avrupa olarak, bizim üniversitelerimizde o başarıyı yakalamalıyız. Onun için de, bizdeki iyi üniversiteleri güçlendirmeli, mali açıdan desteklemeli, bilimsel açıdan Amerika ile rekabet edecek hale getirmeliyiz."
Avrupa Birliği bu amaçla 2000 yılında Lizbon toplantısında bu yönde bir program hazırlıyor. "Eğitime, öğretime, bilimsel araştırmalara yatırım programı."
"Batı'nın" ne olduğunu anlatan, kıskandıran bir atılım.
Böylelikle Avrupa'da "dinamik, bilimsel bir alan" yaratmak hedefleniyor. Bu açıdan, bilimsel olarak zaten yeterli olan üniversiteleri daha çok desteklemek, onları, Almanların deyimiyle, ‘Exzellenz Üniversiteat', "harika üniversiteler, mükemmel üniversiteler" arasına katmak, Amerika ile rekabet edecek boyuta taşımak.
Göttingen Üniversitesi desteklenecek üniversiteler arasında. Ve destekleniyor.
Şimdi imrenilecek ilk durak:
"Var olan rektör, mali ve sosyal desteğe rağmen, Göttingen'i ‘Exzellenz Üniversiteat', mükemmel üniversiteler arasına taşıyamıyor, o nedenle istifa ediyor."
Başarısız... Koltuğuna çakılmıyor!.. İstifa ediyor!..
Günümüz Türkiye'sinde rüya gibi !..
İstifa edince, elbette yeni bir rektör aranıyor. Bir aday bulunuyor, ancak aday, üniversitenin aday bulma komisyonuna aynı zamanda danışmanlık yapan biri. Senato o kişiyi seçiyor ve rektör olarak atıyor.
Gelin görün ki:
Üniversitedeki hocaların dörtte biri itiraz ediyor, yukarıda aktardığım gerekçelerle.
İtirazlarını idare mahkemesine götürüyorlar, yeni bir gerekçe ekleyerek:
"Yeni rektör seçiminde haksız rekabet vardır. Rektör, aday bulma komisyonunun danışmanıdır, bu etik değildir. Ayrıca, bizim katılmamız gereken soru - yanıt bölümü eksiktir."
Yani, hocalar rektör adayını bir anlamda sınavdan geçirmek istiyor.
İmrenilecek ikinci durak:
"Mahkeme daha karar vermeden, hem mütevelli heyeti başkanı, hem yeni rektör istifa ediyor."
İmrenilecek üçüncü durak:
2020 yılının son aylarındaki bu gelişmeler üzerine...
Göttingen Üniversitesi'nde "bütün hocaların katıldığı bir seçimle" Metin Tolan rektör seçiliyor.
Günümüz Türkiye'sinde rüya gibi!..
Başından sonuna kadar:
"- Demokrasilerde bir rektör nasıl seçiliyor,
- Başarısız olunca, o insanlar ne yapıyor,
- Etik kurallar nasıl işliyor,
- Sistemin işlemesi için hocalar üzerine düşen sorumluluğu nasıl yerine getiriyor,
- Üniversiteleri bilimsel rekabete açmak açısından demokrasiler nasıl programlar hazırlıyor..."
Her bir konu, tek başına bir erdem, bir demokrasi, bir özerklik, bir çağdaşlık, bir bilimsel çaba örneği.
Günümüz Türkiye'sinde rüya gibi!..
Şiirlerdeki gibi, "hayali cihan değer!.."
Bununla birlikte, bizim de bir "gururumuz" var:
"Tepeden inme, partili birinin rektör seçimine ilk günden beri itiraz eden, bunu asla saklamayan, tam tersine, açık yürekle, demokrasiye inanmış, bilimsel ahlakla özdeş...
Protesto eden öğrencilerini koruyan, onlara sahip çıkan...
Boğaziçi Üniversitesi'nin değerli hocaları...
Sağolun, varolun!.."
Türkiye'nin bugünkü otokratik rejiminde sesinizi cesaretle çıkartabildiğiniz için...
Sizlere alkışlar... Alkışlar... Alkışlar...
Bizlere tarihe geçen bir örnek sunduğunuz için...