Yine aynı tartışma ama, bu kez konunun uzmanından, daha da ötesi, "Uzun yıllar hakem heyetinde yer almış bir yetkiliden".
Kanal İstanbul bağlamında geçen hafta sonu atılan temel sırasında, başta Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener'in tepkilerine Tayyip Erdoğan'ın verdiği karşılık, hâlâ gündemden düşmüş değil, düşecek gibi de, görünmüyor.
Muhalefet Kanal İstanbul için yatırım yapacak şirketlere ve bankalara açıktan ve çok net rest çekiyor:
"Bu kanala harcayacağınız paraları size ödemeyeceğiz."
Erdoğan o tören sırasında, her zamanki gibi hakaretler eşliğinde, o şirketleri savunuyor:
"Devlette devamlılık vardır, bunlar bir şey bilmiyor, o paraları uluslararası tahkim yoluyla, söke söke alırlar."
Birkaç gün önce aynı tartışma ile ilgili ben de bir yazı yazıyorum. "Söke söke alamayacaklarına" ilişkin bir yazı.
Dün o yazımla ilgili önemli bir mesaj aldım. Aynen aktarıyorum:
"Uluslararası proje sözleşmelerinde uzun yıllar çalışmış, hatta hakem heyetinde yer almış biri olarak, konuya ilişkin bir not düşmek istedim.
Hakem heyetinin kararı bağlayıcı değildir.
Kabul etmeyen taraf, sözleşmede belirtilen tahkim mahkemesine başvurabilir.
Tahkim mahkemesi uzun ve masraflı bir yol olduğu için, taraflar hakem heyeti oluşumunu sözleşmeye yazarlar.
Hakem heyetinin açıklamasına bakarak, mahkemeye gidip gitmemek konusunda, karar verirler.
Ancak, hakem heyeti kararı kesinlikle bağlayıcı değildir."
Bu mesajı gönderen uzmanın ismi bende saklı, burada kendisine hepimiz adına teşekkür ediyorum.
Anlatılan süreç çok net.
"Erdoğan buz gibi yanılıyor.
Uluslararası tahkimin kararları bağlayıcı olmadığı için muhalefet o paraları ödemediği zaman, şirketlerin paralarını 'söke söke almaları' mümkün değil!..
Erdoğan sadece Kanal İstanbul ile ilgili değil, otoyollar, köprüler, havaalanları için de yerli ve yabancı şirketlere verdiği garantileri yine uluslararası tahkime bağlıyor. Onlara bir tür "sağlam garanti verdiği" inancıyla.
Oysa, işte o heyette yer alan bir uzman diyor ki, "hakem heyetinin kararı bağlayıcı değildir."
Bu gerçek karşısında, yıllardır Erdoğan ile birlikte çalışan, ondan geçiş garantisi, gelen - giden yolcu garantisi gibi, garantiler alan şirketler şimdi muhtemelen diken üstünde olmalılar.
Çünkü, balayı bitiyor.
AKP yolcu!..
Ballı dönem sona eriyor.
İktidar değiştiğinde, sadece Kanal İstanbul'un değil, otoyollara, köprülere, havaalanlarına verilen garantiler de...
"Uluslararası tahkime gitse bile, o paralar ödenmeyebilir."
Buradan çıkan başka bir ders var:
"Garanti verilen şirketlerin pek de, öyle garantide olmadıkları ortaya çıkıyor ki, bundan sonra yatırımlara girerken, belki daha dikkatli olurlar!.."
Yine birkaç gün önce Bodrum'da bazı lokantalarda getirilen hesaplarla ilgili bir yazı yazdım, hesaplar uçmuş!.. Bir fiyatlar ki, insan gözlerine inanamıyor.
"Bodrum Belediyesi bu lokantaları denetlemiyor mu" diye sormuştum. Bu yazıya Belediye açıklama yolladı, aynen şöyle:
"Bodrum turizm çeşitliliği anlamında ziyaretçilerine birçok ürünü bir arada sunuyor. Kitle turizminin daha çok tercih ettiği her şey dahil olarak konaklama sunulurken, butik ve lüks konaklama tercihleri için de seçenekler sunan tarihi, kültürü, doğasıyla öne çıkan özel bir destinasyondur.
Turizm sektöründe fiyat gibi rekabetçi bir anlayışla değil, değerleriyle, özellikleriyle ve farklılıklarıyla misafirlerine kaliteli hizmeti tercih olarak sunmayı daha değerli buluyoruz.
Pazarlama enstrümanı olarak nasıl ürün çeşitliliği bir yöntem ise, fiyat farklılaştırılması da, öyledir. Fakat biz artık Bodrum üzerine yapıştırılmak istenen pahalılık imajının magazinsel boyutunun dışında bir anlam ifade etmediğini görüyoruz.
Her çeşit fiyat ve konaklama tercihi Bodrum yarımadasında homojen bir dağılım göstermektedir. Bu dünyada da böyle. Bir kent bütün olarak çok pahalı ya da ucuz diye nitelenemez.
Bizim amacımız, turizmi bütün yıla yaymak ve ürün çeşitliliği yanında, Bodrum'un tarihi ve kültürel dokusunu koruyarak, sürdürülebilir bir turizm ve çevre konusunda başarılı olmaktır.
Her sene severek misafir ettiğimiz Bodrum severlere lahmacun üzerinden yürütülen ‘Bodrum çok pahalı kampanyasına ara verildiğinde, yakında bir lezzet destinasyonu' olarak en iyi örneklerini bulabileceğiniz Bodrum'un bu yönü ile daha çok haber olacağını müjdelemek istiyorum."
Siz ne anlıyorsunuz bu açıklamadan?..
"Bazı lokantalarda kazık atılıyor, siz neredesiniz?" sorusuna, soruyla ilgili olmayan laf kalabalığı...
Turizm, tarih, çevre edebiyatıyla karışık asıl şu söyleniyor:
"Fiyat gibi rekabetçi anlayışla değil, özellikleriyle ve farklılıklarıyla sunulan kaliteli hizmeti daha değerli buluyoruz."
Türkçesi:
"İsteyen istediği kazığı atabilir, eğer hizmet kaliteli ise, o kazık fiyatlar değerlidir, bizi ilgilendirmez!.."
Ayrıca, "fiyat rekabetçi değil" ise, ne rekabetçi acaba, o da ayrı!..
Kaldı ki...
Açıklamada "pahalılık imajının magazinsel boyutu" diye bir bölüm var. "Pahalılığın" ne zamandan beri "magazinsel boyutu" var, onu Belediye biliyor olmalı!..
Kaldı ki...
Ben "Bodrum çok pahalı" demiyorum, bazı lokantalarda kazık atılıyor, diyorum.
Ayrıca, bu yıl Covid - 19 salgını ve ekonomik kriz nedeniyle, sadece Bodrum'da değil, her yerde, her alanda fiyatlar daha yüksek.
Benden Bodrum Belediyesine iki tavsiye:
1- Bu yazıyı kimler yazıyorsa, önce biraz ekonomi dersi...
2- Çeşitli görevleri arasında, "halk bir belediyeden neler bekler" sorusunu kendilerine bir kez daha yöneltmeleri dileğiyle...