"Böylesine hayati öneme sahip başka bir bilimsel başarıya bu sarayda çok nadiren ödül verilmiştir. Tereddüt etmek için her zaman neden vardır, fakat siz coşkuyla, bilimsel azimle, tutkuyla eyleme geçtiniz."
Seçkin topluluğun, bilim adamlarının, Başbakanın ve Bakanların huzurunda övgü devam ediyor:
"Siz, etkileyici bir çift, üstün bilim insanları, bilim kahramanları ve hatta dünyayı kurtaranlar olarak anılıyorsunuz."
Övgü devam ederken, sözlerini çarpıcı bir gözlemle sürdürüyor:
"İnsanların özgürlük ve karşılıklı saygı içinde çalıştıkları, siyasi, sosyal ve kültürel sınırları aşarak, birlikte yeni bir şeye cesaret ettiklerinde ve iyi şeyler yarattıklarında büyük başarılara imza attıklarını, toplumumuzu ilerlettiklerini görüyoruz. Siz bu başarınızla insanlığa olağanüstü bir hizmette bulundunuz.
(...)
Sizin özelliğiniz uzun süre pes etmeden vizyonunuzu başarıya ulaştırmak için her şeyinizi vermeye hazır olmanızdı. Cesaretiniz, girişimci ruhunuz ve başarıya ulaşma inancınız beni derinden etkiledi."
Ardından herkes için bir ders:
"Her gün suçluyu bulmak için çok enerji harcıyoruz. Oysa, bu enerjiye toplum olarak başka yerde ihtiyacımız var.
(...)
İnsanlık adına olağanüstü bir başarıya imza attınız, aşıyı buldunuz, size teşekkür ediyorum".
İnsanlığı gururlandıran bu konuşmayı Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yapıyor. Konuşmanın sonunda iki bilim adamına Almanya'nın Liyakat nişanını veriyor.
Covid-19'a karşı ilk aşıyı geliştiren Türk asıllı Uğur Şahin ile Özlem Türeci'ye.
"Özgürlük... Karşılıklı saygı içinde çalışmak... Enerjiye başka yerlerde ihtiyacı olmak... Cesaret... Girişimci ruh... Ve başarı..."
Bu tören Almanya Cumhurbaşkanı'nın oturduğu "Bellevue Sarayı'nda" düzenleniyor.
"Saray" dedikse, karıştırmayın!..
O "Sarayın" bahçesinde, yeşillikler içinde çocuklar yuvarlanıyor, "Saraydaki" konser salonunda halk tiyatro ve konserleri izliyor.
"Sarayın" korumaları?.. Abartmayın, üç, beş, polis!..
İskenderun'da doğan Uğur Şahin Almanya'ya gidiyor, Almanya doğumlu ve fakat göçmen bir Türk ailenin kızı Özlem Türeci ile birlikte insanlığa damgasını vuran bir buluşa imza atıyor.
Saraydaki o törenin bir başka ayrıntısı daha var. Videoları yayınlanıyor, görmüş olabilirsiniz.
"Tören salonuna giderken, Özlem Türeci ile Uğur Şahin önde, Başbakan Merkel onların arkasında!.."
Bütün Avrupa'nın önünde saygıyla eğildiği, sözünü dinlediği Başbakan Merkel... Arkadan gidiyor, hiç gocunmadan!.. Farklı bir duyguya kapılmadan... Yanında, yöresinde koruma olmadan!..
Çünkü, tevazu!.. Çünkü, çünkü herkese ve bilime saygı!.. Çünkü, kendine güven!..
Mardin'in Savur kasabasında sekiz çocuklu bir ailede dünyaya geliyor. Türkiye'de Tıp Fakültesini bitiyor, sonra Amerika'ya gidiyor.
2015'te Nobel Kimya Ödülünü kazanıyor.
Savur'dan Nobel ödülüne...
Aziz Sancar, bir başka Türk bilim insanı...
O da insanlık tarihine bilimsel bir buluşla imza atıyor.
Binlerce doktor, mühendis, iş insanı, siyasetçi, çeşitli meslek erbabı... Türkiye'den giderek, farklı ülkelerde ciddi başarılara imza atan bizim insanlarımız...
Kimi bilimsel buluşla, kimi varlığı ile, kimi girişimciliği ile, kimi Bakanlık koltuğu, kimi siyasi parti liderliği, kimi sanatı ile... Yaşadıkları ülkelerde ön plana çıkan Türkler...
Neden?..
Çünkü...
"Özgür bir toplumda...
Kendine güven duyarak.... Başkalarına saygıyı ihmal etmeden... Başkalarının hakkını onlara teslim ederek... Hileye başvurmadan... Arkadan dolaşıp, iki puan almaya tenezzül etmeden!.. Dürüstçe... Disiplinli çalışmayı bir an için elden bırakmadan...
Yalan söylemeden... Kimseyi kandırmadan... Kimseyi suçlamadan... Kimseye hakaret etmeden... Kendini bilerek... Yaşadıkları toplumun ve insanlığın ortak değerlerine inanarak..."
Gittikleri toplumun insanı oluyorlar, başarıya ulaşıyorlar.
Gittikleri toplum?..
"Uygar toplumlar... Demokratik ve özgür toplumlar..."
Geçen akşam bizim milli takımın Hollanda ile yaptığı maçı izliyorum. 4 - 2 kazanıyoruz. Harika!..
Başarılı teknik direktör Şenol Güneş tevazu ve mantığı elden bırakmayan, kimseyle polemiğe girmeyen tam bir "spor adamı".
Oluşturduğu ilk 11'e bakıyorum.
Bizim 11 futbolcumuzun 9'u farklı ülkelerde top koşturuyor.
Onlar elbette Türk ama, yurt dışında oynuyorlar, hepsi de başarılı.
Diğer iki oyuncu kaleci Uğurcan Trabzonspor'da, Ozan Tufan Fenerbahçe'de oynuyor.
İlk 11'deki 9 futbolcudan Zeki Çelik, Yusuf Yazıcı, Burak Yılmaz Fransa Lille'de, Ozan Kabak İngiltere Liverpool'da, Umut Meraş Fransa Le Havre'de, Okay Yokuşlu İngiltere West Bromwich Albion'da, Hakan Çalhanoğlu İtalya Milan'da, Kenan Karaman Almanya Fortuna Düsseldorf'da, Çağlar Söyüncü İngiltere Leicester City'de top koşturuyor.
Maçı izlerken, ilgimi çeken bir ayrıntı var. Aslında ayrıntı değil, belki de, "sporun özü ve ahlak" ve bunlarla bütünleşen disiplin.
Diyelim ki, bizim oyuncumuza faul yapılıyor.
"Bizim hiçbir oyuncumuz ne kendini bağırarak yere atıyor, ne yerde tepiniyor, ne rakibine küfür ediyor".
Diyelim ki, bizim bir oyuncumuz rakibine faul yapıyor.
"Bizim hiçbir oyuncumuz rakibinden özür dilemeden, onun yanından ayrılmıyor".
Diyelim ki, bizim bir oyuncumuz sarı kart görüyor ya da hakem yanlış bir karar veriyor.
"Bizim hiçbir oyuncumuz ne hakeme itiraz ediyor, ne hakemle tartışmaya giriyor".
Diyelim ki...
"Bizim hiçbir oyuncumuz hakeme ve rakibine saygıyı elden bırakmıyor".
Diyelim ki...
"Bizim hiçbir oyuncumuz maç boyunca disiplinden kopmuyor".
Diyelim ki, bizim bir oyuncumuz kenara geliyor ve değiştiriliyor.
"Bizim hiçbir oyuncumuz bunu elini, kolunu sallayarak, protesto etmiyor".
Başka ülkelerde top koşturan futbolcularımızda ortak yön:
"Saygı, disiplin, spor ahlakının ötesinde, orada edindikleri terbiye, kurallara uymak".
O zaman Nobel Ödülünü de alıyorsun, aşıyı da buluyorsun, siyasal parti lideri de oluyorsun, sanat ödülü de kazanıyorsun, herhangi bir alanda başarıya da ulaşıyorsun.
O dokuz oyuncumuz, burada futbol ve de futbol dışı her alanda örnek olur mu?..
Amma da iyimserim!..