Hesapları kitaba uydurmak için yöntem mi ararsınız?..
İşte, huzurlarınızda Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu!..
Hala koltuğunu koruduğuna ilişkin sinyalleri nihayet dün veriyor. Veriyor ama en hayati konularda ciddiyetini koruyamıyor, hesabı sürekli şaşıyor.
Önce Merkez Bankası'nın yıllık enflasyon tahminleri... Kavcıoğlu'nun dünkü ve önceki iki açıklamasına göre:
"Yıllık ilk enflasyon tahmini yüzde 23.2, ikinci enflasyon tahmini yüzde 42.8'e yükseliyor, dün üçüncü raporda yıllık enflasyon tahmini yüzde 78.6'ya ulaşıyor."
Yani, bu yıl enflasyon Merkez Bankası'na göre, yüzde 78.6 olacakmış!..
Üçüncü enflasyon tahmini ilk tahminin üç katından fazla!..
Tahminde bu kadar sapma yapan bir Merkez Bankası Başkanı dünyanın hiç bir ülkesinde koltuğunda kalmaz. Oralarda Merkez Bankaları bağımsız olduğu için Başkan, ‘ben bu işi bilmiyorum ve yapamıyorum' diyerek, kendiliğinden istifa eder.
Burada emir - komuta zinciri olduğu için Kavcıoğlu sanki hiç bir şey olmamış gibi, yerinde oturabiliyor. Zaten patronu da, ondan memnun, çünkü o "laf dinliyor” faizi emir üzerine yüzde 14'te tutuyor.
Buna karşılık...
Amerikan Merkez Bankası (FED) doların faizini 75 baz puan daha arttırıyor, doların faizi yüzde 2.25 - 2.50 düzeyine çıkıyor.
Bilimin kuralını yerine getiren FED Başkanı:
"Enflasyonu düşürmek için faizi arttırıyoruz, gerekirse tekrar arttırabiliriz."
Ekonomiden zerre kadar nasibini almayan, göz önündeki örnekleri göremeyen AKP aynı inadı sürdürerek, politik faizi Eylül'den bu yana yüzde 14'te tutuyor, bunun sonucunda Türkiye hiper enflasyona doğru yol alıyor.
Başkan Kavcıoğlu dün bir rekor daha kırıyor. Bu kez ‘ince bir hesap oyunu' ile:
"Son on günü çıkartırsak, bir ayda en az değer kaybeden para birimi TL'dir."
Ekonomi yönetiminde ciddiyet iyice kayboluyor, "Adnan Veli'nin skeçlerine” dönüyor.
Bu açıklamayı gerçekten yapıyor mu?.. İnanmayacaksınız ama, yapıyor!..
Bana kalırsa, son on günün son sekiz, on saatini de çıkartalım, hesabı öyle yapalım. Çünkü:
"FED”in faizi yükseltmesinden sonra, dolar 18 lirayı deniyor, bu satırlar yazılırken, 17.93 TL'yi buluyor."
Kaldı ki...
TL'de öyle bir değer kaybı var ki...
"Yıl başından bu yana yüzde 26'ya ulaşıyor, o kadar yüksek bir kayıp, bir devalüasyon."
Ya bize benzer ekonomilerde yıl başından bu yana dolar karşısındaki değer kayıpları ne kadar?..
Brezilya Real'i yüzde 14, Hindistan Rupi'si yüzde 13, Şili Pesosu yüzde 9.6, Peru Yeni Solu yüzde 9.5, Mısır Sterlini yüzde 9.1, Kolombiya Pezosu yüzde 8.7, Malezya Ringit'i yüzde 7.9, Tayland Baht'ı yüzde 7.4 değer kaybediyor.
Hatta, Macaristan, Polonya, Romanya ve Bulgaristan paraları dolar karşısında değil değer kaybına uğramak, değer kazanıyor.
Ama, Kavcıoğlu ‘son on günü' bir yana bırakıyor, akıllara durgunluk veren bir hesap ilan ediyor. Tipik AKP mantığı.
Böyle iktidara böyle Başkan!..
***
"Fenerbahçe - Dinamo Kiev maçı...
Şampiyonlar Ligi'nin kapısını ilk etapta aralayacak bir maç...
Fenerbahçe on üç yıldır o şampiyonaya katılamıyor, önceki akşam Dinamo Kiev'e eleniyor ve artık gelecek yılı beklemek zorunda kalıyor.
Göklere çıkartılan teknik direktör "Jorge Jesus maçta on yedi futbolcu oynatıyor. Oyuncu değiştirme hakkının tamamını kullanıyor."
Buna rağmen, ilk ciddi sınav hüsranla sonuçlanıyor.
Maçı anlatan spiker Ertem Şener'e gelince...
Çok konuşuyor, her pozisyona kendine göre yorum getiriyor. Yorumlarından bir kaç örnek:
‘-Maç uzuyor, ömrümüz kısalıyor.
-Fenerbahçe'de, Türkiye'de, dünyada herkes ayakta.
-Jesus maçın bir kaç dakika sonrasını kafasında oynuyor'.
Atilla Szalai kafa golü atınca:
‘Atillam benim, şu an dünyanın en güzel kafası'.
Maçın sonları oynanıyor, Fenerbahçe mağlup durumda, ama sanki tur atlamış gibi, spiker Şener hesabı çoktan yapmış:
‘Dinamo Kiev'i eleyince, haftaya Sturm Graz gelecek, bir hafta sonra Fenerbahçe oraya gidecek'.
Devamında:
‘-Burası Kadıköy, buradan çıkış yok. Alex'in heykeli bile titriyor.
-Fenerbahçe'de Emre'ler tükenmiyor, bir Emre gidiyor, bir Emre geliyor.
-Çok fazla bir şey söylemek istemiyorum, ayıp olur, çünkü hiç bir şey yok'.
Fenerbahçe'nin bir topu direkten döndükten on, on beş dakika sonra:
‘Ben hala direkteyim, direkte kaldım.
-Bu kadar misafirperverlik yeter.
-Elinizdeki kahvelere dikkat edin.
-İyi vurur King. Vur King, neden bekledin King?..'
Ne spiker ama!..
Bir sonraki maça kadar...
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin ‘Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |