Uzun kıyı şeridi... Yan yana dört plaj uzanıyor... Bodrum, Gündoğan...
İster sabahın 11, 12'si, ister öğleden sonra 16, 17... Normal zamanda denize en çok girilen, plajların tıklım tıklım olduğu saatler... Dört plajın yan yana uzandığı kıyı şeridine bakıyorum, birinde üç ya da dört kişi, ötekinde üç ya da beş kişi, diğerinde yine öyle... Bomboş!..
Buna karşın başta İstanbul ve diğer büyük kentlerde insanlar sokaklarda üst üste, sosyal mesafe hak getire. Pazar yerleri, toplu ulaşım araçları, alanlar, camiler, sahiller... Kimsenin pek dikkat ettiği yok. Ya maske?.. Eh işte!.. Bulaş için uygun ortamlar!..
Kıyı kasabaları ile kentler arasında çelişki var. Kıyılarda sanki dikkat daha fazla. Deniz kenarlarında ise, dikkat daha da artıyor, insanlar denize girmekten çekiniyor, hele havuz hiç yok.
Aynı kıyı şeridinde bir beach var, tek bir kişi yok. Üç lokanta var, bir masa, iki masa, toplam dört, beş kişi.
Üç, dört otel zaten kapalı.
Bununla birlikte...
"Normalleşme" adımlarının atıldığı, "kontrollü sosyal hayatın" başladığı 1 Haziran'a gidersek... Sağlık Bakanlığı verileri üzerinden 12 Haziran ile karşılaştırırsak...
1 Haziran:
Günlük vak'a sayısı 827. Günlük iyileşen sayısı 974. Günlük vefat 23. Günlük iyileşen sayısından günlük vak'a sayısı çıkarıldığında, + 147. Olumlu gidiş.
12 Haziran:
Günlük vak'a sayısı 1.195. Günlük iyileşen sayısı 1.242. Günlük vefat sayısı 15. Günlük iyileşen sayısından günlük vak'a sayısı çıkarıldığında, + 47. Olumsuz gidiş.
Ayrıca, 12 Haziran'da bir gün öncesine göre, test sayısı yüzde 16.42 daha az, vak'a sayısı tek bir günde yüzde 21.07 gibi çok yüksek. Vak'alar aniden zıplıyor.
12 Haziran'da vak'a sayısı hızla yükseliyor, 1.195. Neredeyse, Korona ile mücadelenin başına dönüyoruz.
"Kontrol altına alındı, kontrollu sosyal hayat" derken, kontrol elden kaçıyor. Sosyal mesafeye dikkat edilmiyor, maske takılmıyor. Bu dışarıdan görünen bölümü. Hijyene ne kadar dikkat ediliyor, orası meçhul.
Ürkütücü diğer iki rakam 147 ve 47. Günlük iyileşen sayısından günlük vak'a sayısı çıkarıldığında, 1 Haziran'da 147, 12 Haziran'da 47'ye düşüyor. Çünkü, vak'a sayısı hızla artıyor.
Vefat sayısı azalıyor, iyi haber, ancak asıl sorun vak'a sayısının artması.
Daha önceki tahminlerde vak'a sayılarının ve iyileşmelerin seyrine göre, 15 Temmuz rahat tarih olarak görülüyor. 15 Temmuz sonradan 31 Temmuz'a kayıyor, bugün ise, Ağustos ortasına uzanıyor. Böyle giderse, ne olacağı belli değil.
Dün uzmanlarla konuşuyorum.
"Bu ikinci dalga filan değil, ilk dalganın kontroldan çıkma eğilimi... Sebep?.. Normalleşme adımlarının erken ve hızlı atılmış olması..."
O kadar acele edilmesinin arkasında yatan neden, kimse için sır değil:
"Ekonomi..."
Zaten var olan ekonomik kriz üstüne binen Korona, ekonomiyi felç ediyor. Kendi kendilerine işsizlik rakamları yayınlasınlar, önce kimse inanmıyor, sonra gerçek değişmiyor.
İşte, Nisan ayında sanayi sektörü bir önceki yıla göre, yüzde 31.4 gibi, savaş yıllarında bile zor görülen daralma ile karşı karşıya.
Almanya Korona nedeniyle, Mart ayında Avrupa Birliği dışındaki 160'dan fazla ülkeye seyahat uyarısı yapıyor. Bu ülkeler arasında Türkiye de var. O tarihte normal.
Uyarı ne demek?.. "O ülkelere gitme, o ülkelerden kimse buraya gelmesin" demek!..
Hafta içinde Alman Hükümeti aldığı kararla, "belli kriterleri karşılayan ülkeler için" seyahat uyarısını kaldırıyor. O ülkelere giriş- çıkış serbest. Geri kalan ülkeler için uyarı 31 Ağustos tarihine kadar uzatılıyor.
Seyahat uyarısının 31 Ağustos'a kadar uzatıldığı ülkeler arasında Türkiye de var.
Dışişleri Bakanı Heiko Maas seyahat uyarısının devam ettiği ülkelerle ilgili olarak:
"Seyahati mümkün kılacak ortak veri tabanları, ölçütler ve karar alma mekanizmalarının bulunmadığına dikkat çekmek isterim".
Yani, o ülkelere güven duymuyorlar. Maas ayrıca şunu ekliyor:
"Yaz aylarında Almanların dünyanın dört bir yanındaki plajlara gitmesi, dönüşte farkında olmadan virüsü Almanya'ya taşımaları riskini göze alamayız".
Almanlara göre, o riski taşıyan ülkelerden biri de, Türkiye!..
Vak'a sayılarındaki artış bu kaygıyı güçlendiriyor.
AKP yönetiminin temel özelliklerinden biri, show ve algı yaratmak!.. Konu ne olursa olsun, öncelik "toz pembe dünyalar çizmek"!.. Ekonomide de öyle, Koronada da öyle, her olayda öyle!..
Korona ile mücadelede de, "biz bu işin üstesinden geldik" gibi siyasi show zamanı değil!.. O nutuklar gerçeği örtmüyor, işte elin oğlu seni "riskli ülkelerden biri" olarak ilan ediyor.
Doğru, başlangıçta mücadele iyi gidiyor ama, "normalleşme" çok erken ve hızlı başlıyor, sonuç ortada.
Yeni Zelanda'da vak'a sayısı sıfırlanıyor, pek çok Avrupa ülkesinde risk azalıyor. Neden?.. "Çünkü insanlar o ülkelerde kurallara aykırı davranmıyor, kurallar ne ise, onu yerine getiriyor". Eğitim meselesi!..
Ya bizim ülkemizde?..
"Saldım çayıra, Mevla kayıra!.."