Diplomatik metinlerde şeytan kelime oyunlarında gizlidir. Gerçek de, o kelimelerde, kelime cambazlıklarında saklıdır. İşte bu cambazlığın, gerçeği saklamanın, gerçeği farklı göstermenin çok çarpıcı bir örneği var karşımızda.
Kudüs ile ilgili ortada iki metin var. Birbirinden farklı.
Biri İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından yayınlanan bildiri, diğeri bizim Dışişlerinin sitesinde aynı konuda yer alan açıklama.
Amerika’ya tepki olmak üzere, İslam İşbirliği Teşkilatı Doğu Kudüs’ü Filistin Devletinin başkenti olarak tanımak amacıyla İstanbul’da toplanıyor. Toplantı sonrasında bir bildiri yayınlanıyor. Bildiri İngilizce.
İngilizce metnin Kudüs ile ilgili bölümünün Türkçe çevirisi aynen şöyle:
‘Filistin Devletini tanıdığımızı teyit ederken, bütün dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin Devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz’.
İngilizce yayınlanan ve toplantının bu resmi bildirisinde iki nokta vurgulanıyor.
1-İslam Ülkeleri Filistin Devleti'ni tanıyor.
2-Dünyayı da, Doğu Kudüs’ü Filistin devletinin başkenti olarak tanımaya davet ediyor.
Can alıcı nokta burada.
İİT bildirisinde, şu çarpıcı eksiklik var:
İİT, ‘Biz Doğu Kudüs’ü başkent olarak tanıyoruz’ demiyor.
Sadece Filistin devletini tanıdıklarını söylüyor, başkent olarak tanınması için ise, dünyayı çağırıyor.
Buna karşılık aynı konuda bizim Dışişleri Bakanlığı sitesinde olay çok başka biçimde dile getiriliyor. Bakanlık metninde aynı bölüm şöyle, İİT’ye atfen:
‘Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı teyit ederken, tüm dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin Devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz’.
Dışişleri İİT’nin İngilizce metnini Türkçeye çevirirken bir kurnazlık, bir kelime cambazlığı yapıyor.
En başa ‘Başkenti Doğu Kudüs olan’ diye, asıl resmi metinde yer almayan bir eklemede bulunuyor.
Yani asıl bildiriyi çarpıtıyor. Gerçeği bize, aziz Türk halkına farklı gösteriyor. Her zamanki gibi, bir başarı hikâyesi olarak. İç propaganda malzemesi olarak.
Resmi metinde, ‘Başkenti Doğu Kudüs olan’ diye bir ibare yok, onu bizim Dışişleri ekliyor.
Bu tam bir diplomatik skandal. Bize bir kandırmaca.
Şimdi soru şu:
İslam Ülkeleri Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıdıklarını neden vurgulamıyor ama, buna karşılık dünyayı başkent olarak tanımaya çağırıyor? Neden?
Çünkü, muhtemelen Doğu Kudüs’ü başkent olarak tanımaya yanaşmayan İslam Ülkeleri var. İİT içinde bu konuda bir anlaşma yok.
Kim bilir, Amerika ile papaz olmak istemeyen, Amerika ile farklı ilişkiler içinde olup, Amerika’ya ters düşmek istemeyen İslam Ülkeleri var.
Ve onlar İİT’nin resmi açıklamasına, Doğu Kudüs’ün İİT tarafından Filistin’in başkenti olarak tanınmasına karşı çıkıyor ve bunun resmi bildiride yer almasını engelliyor.
Filistin’in devlet olarak tanınmasında ise sorun yok, İslam Dünyası bunu zaten 1988’den beri tanıyor, yani bildirinin o bölümü yeni değil, malumun ilanı.
Peki, bizim Dışişleri olayı neden farklı gösteriyor?
Çünkü, muhtemelen Dışişleri İİT için sitesine koyduğu metni hazırlıyor ama, bunu diğer ülkelere toplantıda kabul ettiremiyor.
Hazırladığı metin elinde patlıyor.
Yine de, hiçbir şey olmamış gibi, o metne sitesinde yer veriyor. Başarısızlığını gizlemek adına.
Zaten skandal olan da bu.