Fransızlara karşı 1950'lerin ilk yarısında başlayan, "Cezayir Kurtuluş Savaşı..."
Yüz otuz yıl süren sömürge döneminden sonra, Fransızlara karşı kurtuluş savaşı veren, cephelerde savaşan "Cezayirli sivil ve asker savaşçıların" ceplerinden kimin fotoğrafı çıkıyor?..
"Bağımsızlığın simgesi olarak kimin fotoğrafı?.."
Savaşırken, her birinin cebinde?..
"Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafı!.."
1954'de başlayıp, 1962 yılında Cezayir'in bağımsızlığına kavuşmasıyla sonuçlanan savaşta, Cezayirli liderler de, her zaman ‘Atatürk'ün kurtuluş savaşını örnek aldıklarını' söylüyor.
Ancak...
Savaşın dördüncü yılında Birleşmiş Milletler'de Asya ve Afrika ülkeleri ortak bir önerge veriyor:
‘Cezayir'in bağımsızlığı derhal tanınsın!.."
1958 Aralık ayında verilen bu önerge Birleşmiş Milletler genel kurulunda oylamaya sunuluyor.
O sırada iktidarda Demokrat Parti var, tek parti iktidarı. Başbakan Adnan Menderes.
Ve...
"Türkiye oylamada...
‘Çekimser oy' kullanıyor."
Türkiye kendi kurucu liderinin fotoğraflarını ceplerinde taşıyan, o liderinden ilham ve güç alan Cezayir'in karşısında duruyor.
Daha da kötüsü, tek bir oy nedeniyle trajedi devam ediyor.
"O çekimser oy yüzünden, Cezayir'in bağımsızlığı kabul edilmiyor ve savaş üç yıl daha sürüyor, o üç yılda binlerce insan daha hayatını kaybediyor."
Cezayir o tek oy yüzünden, bağımsızlığına ancak 1962 yılında kavuşuyor.
Türkiye ile birlikte, Amerika da aynı oylamada çekimser kalıyor.
Ama...
Asya ve Afrika'nın, Atatürk'ün deyimiyle, "mazlum milletleri" yani, haksızlığa uğramış, masum ve ezilmiş halkları Türkiye'nin o tek bir çekimser oyunu hiç bir zaman unutmuyor.
O ülkelerle Türkiye arasında yıllar yılı soğuk rüzgarlar esiyor.
Ta ki...
1985 Şubat ayında Başbakan Turgut Özal ani bir kararla Cezayir'e gidiyor.
Benim de, izlediğim o gezide Özal "Türkiye'nin 1958 yılında kullandığı çekimser oy için Cezayir'den özür diliyor."
Hatta, gezide verimli bir sonuç elde ediliyor. Cezayir ile sıvı doğalgaz anlaşması imzalanıyor.
Ukrayna'ya saldıran Rusya'ya karşı Batı pek çok ekonomik ve siyasal yaptırım uyguluyor. Siyasi yaptırımlardan biri de, Rusya'nın Avrupa Konseyi üyeliği ile bağlantılı.
Geçen hafta Avrupa Konseyi'nde Rusya'nın üyeliğinin askıya alınmasına ilişkin oylama var.
47 üye ülkenin 43'ü "üyeliğin askıya alınması" yönünde oy kullanıyor.
Doğal olarak Rusya ve onun yanında Ermenistan karşı oy kullanırken, Azerbaycan oylamaya katılmıyor ve...
"Türkiye çekimser oy kullanıyor!.."
Uluslararası alanda yeni bir yalnızlığın sonucu.
Oysa...
O oylamadan önce, savaş çıktığında, Tayyip Erdoğan açıklama yapıyor, benzer açıklama Dışişleri Bakanlığı tarafından da yapılıyor:
"Bu saldırı uluslararası istikrara vurulan ağır bir darbedir, asla kabul edilemez, reddediyoruz."
Doğru, ağır bir darbe ve onaylanması asla mümkün olmayan bir durum.
Madem "asla kabul edilemez", buna rağmen, saldırgan Rusya'ya neden karşı çıkamıyorsun?..
Neden?..
"Başta enerji, hemen ona paralel, hava savunmasında, tarımda ve turizmde Rusya'ya bu ölçüde bağımlı hale gelirsen, oylamada da, karşı çıkamazsın!.."
Saldırıya uğrayan, okulları ve hastaneleri bombalanan, toprakları işgal edilen Ukrayna bu "çekimser oyu" unutur mu?..
Bizim bölgemize yakın olsun olmasın, bizi doğrudan ilgilendirsin ilgilendirmesin, her uluslararası soruna balıklama dalma hastalığına tutulan Türkiye...
Mutlaka bir rol oynama hevesine kapılan Türkiye...
"Öyle yalnız ki..."
Belki pek dikkat çekmiyor, ama...
"Rusya Ukrayna'ya saldırmadan önce durumun ciddiyetini gören NATO ülkelerinin bir bölümü, başta Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa ve ayrıca altı NATO ülkesi daha kendi aralarında Ukrayna krizi nedeniyle üç kez, evet üç kez toplanıyor.
Coğrafi ve stratejik olarak, en kritik konuma sahip, Rusya'nın hemen yanı başındaki NATO üyesi Türkiye'yi bu toplantıya çağıran olmuyor!.."
Geçmişte benzer bir durumla karşılaşıldığında, Sarayın sözcüsü bir kavram geliştiriyor:
"Değerli yalnızlık!..'
Al sana "değerli yalnızlık!.."