"Bir sözleşme imzalandığı basından bildirilmiştir".
Ne sözleşmesi?..
Amerikan Delta Crescent Energy LLC isimli şirketinin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yaptığı sözleşme...
Sözleşmenin amacı ne?..
Suriye'nin kuzeydoğusunda petrol çıkarmak, işlemek ve ticaretini yapmak...
SDG ne?..
YPK / PKK uzantısı bir terör örgütü... Yani, bildiğimiz PKK...
Bu durumda kim kiminle anlaşma imzalıyor?..
Bir Amerikan şirketi PKK ile petrol çıkarma ve ticaretini yapma anlaşması imzalıyor!..
"Sözleşme imzalandığı basından bildirilmiştir" diyen kim?..
Bizim Dışişleri!..
Ne demek bu?..
"Bir Amerikan şirketinin PKK ile imzaladığı anlaşmayı Türkiye basından öğreniyor!..."
Tam bir skandal!..
Eee, ne de olsa, aynı günlerde AKP - MHP ortaklığı "Ayasofya'yı ibadete açalım, İstanbul Sözleşmesi'ni iptal edelim" gibi "hayati" konularla meşgul!..
Bir devlet ki, o devlet, yani ABD, Türkiye'nin "müttefiki" geçiniyor, Türkiye'ye binlerce insan hayatına, milyarlarca dolara mal olan terör örgütü PKK ile petrol sözleşmesi imzalıyor.
İmza sonrasında Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo "anlaşmayı destekliyoruz" diye açıklamada bulunuyor.
Elbet destekler!..
Neden?..
Çünkü o şirketin başındaki isim yirmi beş yıl boyunca "Amerikan Özel Kuvvetlerinde", popüler ismiyle "Delta Force'da" görev yapan eski bir komutan. Delta Force gerektiğinde isyan bastıran, rehin kurtaran, baskın düzenleyen, anti terörist müthiş bir askeri güç. Afganistan'da, Irak'ta, İran'da, Güney Amerika'da görev yapan kara, hava ve deniz kuvvetlerinden oluşan bir güç.
Delta Force kiminle işbirliği halinde görev yapıyor?..
CIA ile!..
Dolayısıyla...
PKK ile anlaşma imzalayan şirket CIA ile bağlantılı!..
CIA kimin emrinde?..
Amerikan Başkanının!..
Yani...
PKK ile petrol anlaşması imzalayan şirket bu izni doğrudan Başkan Trump'dan almış oluyor.
Zaten Pompeo de bunu resmen doğruluyor.
Kaldı ki, o kadar yüksek bir mevkiden onay almadan, bir şirketin bir terör örgütüyle anlaşma imzalaması zaten söz konusu değil.
Şirketin başındaki eski Delta komutanı çok açık sözlü:
"Suriye'nin kuzeydoğusu bizim, biz bundan vazgeçmeyiz".
Suriye sanki babasının toprağı!..
Koca bir devletin bir terör örgütü ile, kendine bağlı bir şirket aracılığıyla anlaşma imzalamasının geçmişte örneği yok.
"O anlaşma hukuka aykırıdır" diye açıklamalar yapmanın da anlamı yok. Doğru, aykırı. Hem Uluslararası Adalet Divanı, hem Amerikan iç hukukuna aykırı ve hatta suç ama, ortada "de facto" bir durum var, "ben yaptım oldu" durumu!.. Sen istediğin kadar itiraz et!..
O anlaşmanın siyasi boyutu var:
"Suriye'nin kuzeydoğusunda federal bir yapı oluşturmak".
Ve elbette, madem anlaşma imzalıyor, o halde:
"PKK'yı meşru bir örgüt olarak tanımak!.."
Terör örgütleriyle anlaşma imzalamak Amerikan Hukukunda suç.
Ve bu suça, anlaşmaya onay veren Başkan Trump da katılıyor.
Bu durumda anlaşmayı imzalayan şirketin ve anlaşmaya destek verenlerin Amerikan Anayasasına göre, yargılanması gerek.
Yargılanırlar mı, bilinmez.
Amerikan Hukukunda çok keskin bir "kuvvetler ayrılığı" ilkesi işlediğine göre, anlaşmanın yargıya götürülmesi sürpriz olmaz.
Ama, bizim konumuz o değil.
Anlaşmaya göre, günlük petrol üretimi önce 60 bin varil olarak öngörülüyor. Zaman içinde 360 bin varile çıkması hesaplanıyor.
Günlük 60 bin varil üzerinden, bugünkü piyasa fiyatlarıyla günde 3 milyon dolar, 360 bin varil üzerinden günde 19 milyon dolar, yılda 7 milyar dolar PKK'ya akmış olacak.
İyi para, iyi destek!..
PKK bol bol silah, cephane satın alabilir, her türlü ihtiyacını karşılayabilir.
Amerika'nın resmi katkısı ve desteği ile.
Bölgede üretilen petrol uluslararası piyasaya nasıl iletiliyor?.. İki yolu var.
İlki, Kerkük - Yumurtalık Hattı üzerinden. Türkiye'nin buna izin vermesi düşünülemez.
İkincisi, Ürdün üzerinden İsrail'in Hayfa limanı. İsrail buna can atar!..
Bunun Türkçesi:
Amerikan - İsrail ortaklığı PKK ile elele!..
Geçmişte benzeri görülmemiş olay bu kadar açık.
Bununla birlikte, Dışişlerinin anlaşmayı kabul edilemez bulduğuna ilişkin açıklamasında:
1-Başta da, belirttiğim gibi, anlaşmayı basından öğreniyor ve bunu itiraf ediyor!.. Dışişleri Bakanlığı ve de Washington'daki Büyükelçilik ne işle meşgul acaba?..
2-Aynı açıklamada dikkat çeken bir başka cümle daha var:
"PKK bu adımıyla Suriye halkının doğal kaynaklarına el koyarak, bölücü gündemini ilerletme emelini açıkça gözler önüne sermiştir".
Ne PKK adımı, hangi PKK adımı?.. Kardeşim, ayakta mı uyuyorsun sen?.. Amerika imzalamaz ise, "bölücü gündemi ilerletme emeli" asıl kimden geliyor?..
Yoksa, "bu anlaşma kabul edilemez" gibi beylik bir cümle ile geçiştirilerek, Amerika ile doğrudan karşı karşıya gelmekten ürküyor musun?..
Geçmişte Amerika ile PKK'nın kol kola girmiş olmasının örnekleri var. Verdiği açık destek var, al takke ver külah vaziyeti.
Ama, şimdi bu içli dışlı ilişki çoktan yetmez kalıyor. Şimdi olağanüstü bir anlaşma imzalanıyor, bölgede fiilen federal bir yapının adımları atılıyor ve sen bunu "basından öğreniyorsun!.."
Üstelik, hala ürkek açıklamalar!..
Eline fırsat geçtiğinde, esip savuran "Saray" nerede?.. Hiç ses yok.
Ya muhalefet?..
Onlar da, pek üstüne gitmiyor.
Anlaşılacak gibi değil.
Belki de, coğrafyanın değişmesine yol açabilecek gelişmeler...
Ama, genel bir sessizlik...
Eh, Ayasofya varken, "modernleşmede bizim hikayemizi yazmak" varken, Amerika ile PKK anlaşma imzalamış, ne yapalım?..
Ya da Muharrem İnce parti kuracakmış!..
Saçma sapan gündemlere devam...
İyi uykular Türkiye!..