O oyun bir Afrika kabilesinde var. Oyunda Afrika'da bir kabilede bile çocuklar birbirini düşünüyor.
"Bir kabilede.. Çocuklar bile..."
Afrika'daki kabileden Türkiye'ye gelince...
Çocuk okulda çantasını arkadaşlarından saklıyor, onların görmesini istemiyor.
"Çantada tek bir dilim kuru ekmek var, çocuk yine aç."
Bir dilim kuru ekmek!..
Okul çağında on altı milyon çocuk var. Onların önemli bir bölümü okula aç gidiyor.
Çocuklar aç. Çare?..
Çare için öneri var ama...
"Bir, iki, üç kez ret!..
AKP ve MHP oylarıyla son iki ayda üç kez ret!.."
Ekim başında önce TİP, sonra CHP, ardından İYİ Parti yeteri kadar beslenemeyen, hatta okula aç giden milyonlarca çocuk için çözüm getiriyor.
Çözüm para bulmaktan geçiyor.
Son olarak, Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi Meclis'te komisyonda görüşülürken İYİ Parti'nin getirdiği öneriye göre:
"Çocukların beslenmesi, okullarda onlara yemek verilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine 61 milyar lira ödenek konulursa, çocuklar aç kalmıyor.
Maliyeti çocuk başına 22 lira, evet sadece 22 lira."
Toplamı 61 milyar lira. Nedir ki, 61milyar lira!..
Kur Korumalı Mevduata, yani parası olanlara, yani zenginlere sen dokuz ayda 85 milyar lira ödüyorsun...
Geçilmeyen köprülere, uçulmayan havaalanlarına, gidilmeyen yollara milyarlarca dolar açıktan garanti veriyorsun...
Har vurup harman savurarak, borçlanıp borçlanıp, milyarlarca lira faiz ödüyorsun...
Çocukların açlığını gidermek amacıyla verilecek 61 milyar lirayı çok görüyorsun!..
"Aç çocukların beslenmesi için verilen önergeyi, mademki muhalefet veriyor, o zaman...
AKP ve MHP oylarıyla acele ret!..
Aç çocuklar için bile, partizanlık!..
22 lira için bile, fanatizm!..."
Meclis'te o üç öneriyi geri çevirirken, bazı belediyelerin çocuklara yaptıkları yemek servislerinin kaymakamlarca yasaklanması da, cabası!..
Tayyip Erdoğan bir TV programında daha yeni:
"Sefaleti ve yoksulluğu tarihe gömdük".
Bu sözden bir kaç gün önce Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın resmi verisi:
"Türkiye'de gıda yardımı yapılan 11 milyon 369 bin kişi vardır".
Yoksulluk nasıl tarihe gömülmüş ise!...
Yine Aile Bakanlığı resmi verisi:
"Türkiye'de 4 milyon 365 bin haneye sosyal yardım yapılıyor".
Bu aşağı yukarı 13, 14 milyon kişi eder, devlet onlara yardım yapıyor.
"Yoksulluğu ve sefaleti tarihe gömdük" diyen Erdoğan'ın kulakları çınlasın!.. Ona bağlı Bakanlık onu tekzip ediyor!..
Türk - İş dün Kasım ayına ait açlık ve yoksulluk sınırını açıklıyor. Kasım ayında:
"Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, yani sadece gıda harcamaları 7.786 lirayı buluyor.
Yine dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise, 25.365 liraya ulaşıyor."
Madem ki, her kararı o veriyor, her karar madem ki ona danışılıyor, o halde:
Masa başında değil, araştırmayla elde edilen bu veriler ışığında, "sefaletin ve yoksulluğun tarihe nasıl gömüldüğünü" açıklamak Erdoğan'a düşüyor.
AKP ve MHP milletvekillerinin çocuklar için günde 22 lirayı neden çok gördüklerini anlatmak yine Erdoğan'a düşüyor.
Bazı belediyelerin çocuklara yaptıkları gıda yardımının kaymakamlar tarafından neden yasaklandığını açıklamak yine Erdoğan'a düşüyor.
AKP ve MHP'nin yapmadığını, Afrika'da bir kabilenin çocukları yapıyor.
Afrika'da çalışan bir antropolog, yani geçmiş ve günümüz topluluklarında insanın kültürel ve fiziki yapısını araştıran bir bilim adamı, bir kabilenin çocuklarına oyun oynamayı öğretiyor.
Oyun basit.
Çocuklar yan yana, aynı hizada diziliyor. Karşıda bir ağaç var. Antropolog oyunun kuralını anlatıyor:
"Herkes karşıdaki ağaca kadar koşacak, ağaca ilk ulaşan birinciliği kapacak, ödül olarak ağaçtaki meyveleri o yiyecek."
Tamam, oyun başlıyor.
"O anda bütün çocuklar el ele tutuşuyor ve birlikte koşuyor, doğal olarak da, ağaca hep birlikte ulaşıyor, meyveleri birlikte yiyor."
Meyve yemeyen çocuk kalmıyor.
Antropolog şaşırıyor, çocuklar anlatıyor:
"Biz UBUNTU yaptık: Yarışsaydık, aramızdan sadece bir kişi yarışı kazanacak ve meyveyi tek başına o yiyecekti..
Nasıl olur da diğerleri mutsuzken, meyveyi sadece bir kişi yiyebilir?
Oysa biz UBUNTU yaparak hepimiz yedik."
Soruyor bilim adamı, ‘UBUNTU" ne demek diye. Çocuklar anlatıyor:
"UBUNTU, bizim dilimizde ve geleneklerimizde...
Ben ancak biz olduğumuzda ben olurum demektir."
Ben... Biz...
Afrika'da bir kabilenin çocukları için olağan yaşam tarzı.
Türkiye'de AKP ve MHP için anlaması çok zor, çok uzak bir yaşam biçimi.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |