Binali Yıldırım ekranlarda, hani şu 800 bin oy farkı yedikleri İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi öncesinde.
“Ne yaptıksak, yine yaparız” sloganı altında Yıldırım:
“Biz halden anlarız. Kışın içinizi ısıtacak bir müjdem var. Doğalgaz bütün evlerde yıl boyu yüzde 10 daha ucuz olacak.”
Halden anlıyorlar, ne yaptılarsa, yine yapıyorlar, içimizi ısıtıyorlar, dün “müjdeyi” patlatıyorlar:
Gece yarısı doğalgaza yüzde 14.97 oranında zam yapılıyor.
Elektriğe yüzde 14.98’lik zam oranından sonra yine aynı büyüklükte yeni bir zam.
Benzine 16 Temmuz’da 11 kuruşluk son zamdan sonra pompa fiyatı 7 lira 16 kuruşa yükseliyor. Avrupa’nın en pahalı benzinlerinin başında geliyor.
Doğalgaza öyle bir zam ki:
-“Yüzde 10 indirim yapacağız” diye söz veriyorlar, yüzde 15’e yakın zam yapıyorlar.
-Seçim öncesinde boş vaatlerin yeni bir örneğini daha veriyorlar.
-“Ne yaptıysak, yine yaparız” faslının da yeni bir örneğini gösteriyorlar.
-Dünyada doğalgaz ve petrol fiyatları gerilerken, Türkiye’de zam yapıyorlar.
-Her zaman “dolardaki artışa bağlı” olarak yapılan zam, bu kez tam tersine dolar düşerken yapılıyor.
-Yani, hem dolar, hem dünya fiyatları düşüyor, ama yine de zam yapılıyor.
Neden?..
Çünkü, Osmanlı’dan bu yana halk ağzında söylenen bir söz var ya, “Hazine tamtakır” diye, işte şimdi o nedenle içkiye, tütüne, yurt dışına çıkışa, elektriğe, benzine, doğalgaza zamlar yağmur gibi iniyor.
Bu zamların genel enflasyon oranını yükselteceği ortada.
Zamlar ne zaman?..
Tam da, Merkez Bankası’nın yeni Başkanının “yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 13.9’a” çektiklerini açıklamasından iki gün sonra.
Başkan şimdi ofsayda düşüyor.
Hiç kaçarı, göçeri olmadan, gerçek enflasyon oranı açıklanırsa, bu zamlardan sonra Merkez Bankası’nın tahminine ulaşılması mümkün değil.
Merkez Bankası Başkanı aslında çok başka bir itirafta bulunuyor:
“Merkez Bankası ihtiyat akçelerinin yarısının Hazineye devredildiğini” söylüyor.
Ne demek bu?..
“Hazine tamtakır” demek!..
Bu söz aynı zamanda durup dururken yapılan doğalgaz zammının gerekçesini de açıklıyor.
Sapır sapır dökülen bir iktidarın “büyük yatırımlarından” birine, verdikleri sözlerin gerçeği ne kadar yansıttığına ilişkin örneklere bir yenisi daha ekleniyor.
Daha iki ay önce büyük nutuk ve törenlerle hizmete açılan Bursa Şehir Hastanesi’ni su basıyor.
Kendi açıkladıklarına göre, o hastanenin yatırım maliyeti 400 milyon dolar gibi, çok iddialı bir rakam. Hastanede rögar tıkanıyor, boru patlıyor ve hastanenin bir bölümünü sular basıyor.
Bu hastane “Türkiye’deki en büyük on yatırımı” arasında gösteriliyor.
“En büyük on yatırımdan biri” normal hizmetine ancak on beş gün dayanabiliyor.
Birkaç ay önce hizmete giren “İstanbul Hava Alanı” ile ilgili söylentiler, nihayet resmiyet kazanıyor.
CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin sorusunu yanıtlayan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan baklayı ağzından çıkartıyor:
“İlkbahar ve sonbahar gibi, iklim değişikliklerinin yaşandığı dönemlerde uçuş trafiğinde aksaklıklar meydana gelebilir...
Hava alanın hizmete açılmasından sonra ilk 79 günde 179 iniş ve kalkışta pas geçilmiştir”.
Rüzgâr, kuşların göç yolu gibi nedenlerle...
Havaalanı yeri seçildiğinde, çeşitli mühendis odaları seksen kez açıklıyor ki, “bu meydan uçuşlara elverişli değildir, zemini uygun değildir, tehlikelidir” diye...
Kim dinler?..
Şimdi ilk ağızdan itiraf geliyor.
Doğalgaz indirimden, havaalanına, enflasyon tahmininden, şehir hastanelerine kadar, laflar hep büyük, gerçek ise ortada...
Hani bir türkü var ya...
“At Martini Debreli Hasan, Dağlar İnlesin...”
Dağlar da inliyor, biz de inliyoruz...
Bir siyasal iktidar ömrünü böyle tüketiyor...