“Eğitim” adı altında, bildiğiniz Nazi uygulamalarını çağrıştıran, çağı çoktan geçmiş “toplama kampları”...
Nerede?..
Çin’de, Çin’in çeşitli kentlerinde...
Ne oluyor kamplarda?..
Çin Tarihi, Çin Kültürü, Çin dili ve arada meslek kursları öğretiliyor.
Kimlere?..
Uygur Türklerine...
Buraları tam asimilasyon merkezleri.
Uygur kökenli akademisyenlerin, sanatçıların, sade Uygur yurttaşlarının Çin yönetimi tarafından atıldığı kamplar bunlar.
Kampların dışında, kendilerinden haber alınamayan Uygur Türkleri, ölü mü, diri mi, belli olmayan insanlar...
Çin’in “terörist” suçlamasıyla idam ettiği Uygur Türkleri var.
Oradan kaçmış, Türkiye’ye sığınmış Uygurlar var ki, Çin Ankara’dan onların iadesini istiyor.
Şubat başında bir haber çıkıyor, tutuklu bulunan Uygur Türklerinin lideri “Abdurrahim Heyit’in öldürüldüğüne” ilişkin bir haber.
Zaman zaman belli uyarılarla yetinen Ankara, bu haber üzerine Çin’e sert bir tepki gösteriyor. Son yıllarda Çin’e belki de, Ankara’dan en sert tepki.
Ankara’nın o açıklaması üzerine Çin Abdurrahim Heyit’in bir videosunu yayınlıyor. 10 Şubat tarihli videoda Heyit “hayatta ve sağlıklı olduğunu, kendisine yönelik bazı suçlamalar nedeniyle tutuklu bulunduğunu” söylüyor.
Ancak, bu video Ankara - Pekin hattındaki gerginliği azaltmıyor.
O gerginlik sürerken, geçtiğimiz cumartesi sabahı Çin’de iş yapan “üç Türk mermerci firmasından dört kişi gözaltına alınıyor”. Son bir kaç yıldır Çin ile mermer ticareti üzerine çalışan ve şu sıralarda oradaki fuara katılan firmaların temsilcileri.
Çinlilere göre, tutuklama nedeni “Çin’e kaçak mermer sokma ve vergi kaçırma” iddiası. Yine aynı iddiaya göre, kaçak yollardan Çin’e giren 240 bin ton mermerin değeri 324 milyon lira, kaçırıldığı öne sürülen vergi miktarı ise, 24 milyon lira.
Doğru mu, eğri mi, bilinmiyor ancak, bilinen o kişilerin gözaltına alındığı.
Fuara katılan diğer mermerciler ise, aynı baskın sırasında otelden kaçıyor, Hong Kong’a sığınıyor.
Beklenmeyen olay Anakara ile Pekin arasına yeni bir kara kedi girmesine yol açıyor.
Çin ile gerginlik en çok kimi kaygılandırıyor?..
Damlat Beyi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı...
Neden?..
Ekonomi ile ilgili zerre kadar gerçeğe dayanmayan söylemlerde ve tahminlerde bulunan Albayrak, Türkiye’deki ekonomik krize karşı çözüm ararken, gözünü nedense Çin’e dikiyor.
Çin ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, ticaret, tahvil satışı, yatırım v.s. üzerinde duruyor, bir çözüm olarak.
Neden Çin?..
Çünkü, Türkiye’ye Batı’dan hayır yok. Amerika zaten sırtını dönmüş durumda ve her geçen gün yeni bir sorun çıkıyor. AB ile kapılar kilitli. Ekonomik ve siyasi olarak. Hiç bir Batı ülkesi Türkiye’den bir yetkiliyi “resmen” görmek istemiyor. Ankara’nın onca görüşmek ısrarına karşı, kapı oralarda duvar!..
Komşularla ilişkiler zaten malum, “haydi bakalım, bir de Çin’i deneyelim” derken, Uygur Türkleri ile zaten gergin ilişkiler yaşanırken, hiç hesapta olmayan mermercilerin gözaltına alınması...
Dış politika en genel hatlarıyla ve ince ayrıntılarıyla tam hüsran.
Türkiye’ye kapasını kapatmayan ülke hemen hemen yok gibi. Dünyada pek bir kıymet-i harbiyesi olmayan ülkeler hariç. Onların da ya liderleri sallanıyor ya da dünyada itibarları yok.
Elde sadece Rusya var. Ticarette, turizmde, enerjide, siyasette varsa yoksa, Rusya.
Son umut Çin...
O da yavaş yavaş elden gidiyor. Pekin ile ciddi siyasal sorunlar birbirine ekleniyor.
Hani, bir ara “Avrupa Birliği olmaz ise, biz de Şanghay Beşlisi'ne gireriz” masallarının sonu yaklaşıyor.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün bir zamanlar diline doladığı deyimle, “değerli yalnızlık”...
Çin o haneye adım atmaya aday son ülke gibi.