Mektubun tarihi 15 Şubat 2016. Altı Amerikalı senatör Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’e bir mektup yazıyor, daha doğrusu çağrıda bulunuyor.
Mektup önce Kürt sorunu ile başlıyor:
“Suriye sınırında Türkiye’nin Kürtlere karşı yürüttüğü operasyonlardan duyduğumuz kaygıyı dile getirmek için bu satırları kaleme alıyoruz.”
Daha sonra asıl “kaygının” çok başka olduğu ortaya çıkıyor, mektup şöyle devam ediyor:
“(...) Türkiye’de son yıllarda meydana gelen insan hakları ihlalleri ve özgürlüklerin askıya alınmasıyla ilgili olarak uluslararası toplum hiç bir şey yapmamıştır. Türkiye’yi yeniden evrensel hukuka uygun hale getirmek için yeni bir Amerikan politikası gerekmektedir.”
Altı Amerikalı senatör çözümü buluyor, mektubun sonunda:
“Tayyip Erdoğan Türkiye’yi laiklikten uzaklaştırarak, radikal bir İslam ülkesine dönüştürmektedir.
"Türkiye’yi radikal İslam devletinden korumak hayati önem taşımaktadır.
"Bunu önleyecek olan kişi, itibarı yüksek olan Fethullah Gülen’dir. Gülen uluslararası diyaloğa ve kültüre açık, ülkede demokratik kuralları uygulayacak, radikal İslam hareketine son verecek kişidir.”
Alın buradan yakın!
Türkiye’de kanlı bir darbe girişimine imza atan, dini bir tarikata hükmeden kişi “Türkiye’de radikal dinci hareketi önleyecek, demokrasiyi kurtaracak adam” diye niteleniyor. Hem de, bazı Amerikalı senatörler tarafından.
Türkiye daha önce üç gerçek darbe yaşıyor. En kanlısı, halka ateş eden, Meclis'i bombalayan bu başarısız girişim. Bu kadar gözü dönmüş bir darbe, nasıl olacak da, “demokratik kuralları uygulayacak,” bu senatörlere sormak gerekir.
Fethullah Gülen nasıl oluyor da, Amerika’da bu ölçüde güven uyandırıyor? Bunun için biraz geriye gitmek, Kongre’nin Etik Komisyonu'ndaki tartışmalara bakmak gerek.
Amerika’nın iki saygın gazetesi, Washington Post ve USA Today o komisyondaki bir tartışmaya yer veriyor. Haberdeki iddiaya göre:
“Son yıllarda Kongre’den Türkiye’ye iki yüze yakın ziyaret gerçekleşti, bu ziyaretleri Gülen finanse etti. Durumun ortaya çıkmasının ardından, Kongre bu ziyaretleri durdurdu.”
Gülen’in Amerika’daki etkinliğinin perde arkası, senatörlerin kendisine verdiği destek bu haberle biraz daha açıklık kazanıyor.
Dışişleri Bakanı Kerry’e mektup yazan, Gülen’i “demokrasi kurtarıcısı” olarak gören altı senatörden biri kim?
Virginia Senatörü ve hukukçu Tim Kaine.
Kim Tim Kaine? Şimdi sıkı durun:
Demokratların başkan adayı Hillary Clinton’ın başkan yardımcısı adayı.
Kasımda Amerika’daki Başkanlık seçiminde Hillary Clinton başkanlığı kazanırsa, Tim Kaine de başkan yardımcısı olacak.
Geçen hafta Demokrat Parti Kongresi'nde Hillary Clinton partisi tarafından resmen başkan adayı olarak seçilirken, Tim Kaine de, Clinton tarafından Başkan Yardımcısı olarak ilan ediliyor.
Şubatta yazılan mektup şimdi çok daha fazla önem kazanıyor.
Hillary’nin başkanlığı kazanması durumunda, başkan yardımcısı Kaine, “Gülen’in kankası.”
Buradan bir daha yakın!
2 Ağustos tarihli, İngiltere’nin saygın gazetelerinden The Guardian ekinde yayınlanan bir makale Kaine-Gülen ilişkisine dikkat çekiyor, bu ilişkiyi fena halde suçluyor:
“Senatör Kaine Hillary Clinton ile birlikte Fethullah Gülen terörist örgütü ile özel ilişki içindedir ve onu desteklemektedir. Son darbe girişimi hariç, Gülen, Usame Bin Ladin’den daha fazla adam öldüren grupları desteklemiştir.”
Guardian’daki makale Gülen’e arka çıkan Amerikan senatörlerinin tam tersini dile getiriyor. Gülen ve ekibini açıkça “terör örgütü” olarak niteliyor ve ona destek verenleri suçluyor.
Burada asıl önem taşıyan nokta elbette gözden kaçmıyor:
“Hillary-Gülen işbirliği” iddiası. Kanıtı ortada, Tim Kaine, Clinton’ın Başkan Yardımcısı olacak.
Yukarıda özetini aktardığım mektup, Tim Kaine’nin muhtemel yeni rolü ışığında bizim için ortaya hayati sorular çıkartıyor:
Bu olağanüstü farklı görüşler ve bizim gerçeklerimiz yeni Amerikan yönetimi ile kaçınılmaz olarak çatışacak. Amerika ile nasıl “güvenilir partner” olacağız? İlişkilerimiz nasıl etkilenecek?
Yeni yönetime kadar Obama Türkiye’yi iade konusunda oyalar mı?
Daha sonra vermeyeceği şimdiden belli.
Bu durum Türk-Amerikan ilişkilerini ayrıca nasıl etkiler?
Soruların ortaya çıkardığı muhtemel sonuç son derece rahatsız edici. Ufukta Türk-Amerikan ilişkileri açısından “çok bulutlu, şiddetli yağmurlu ve belki de fırtınalı” hava beklemek galiba epey normal.
Amerika ile ilişkilerin akla hayale gelmeyecek biçimde, böyle bir raya oturacak olmasının Türkiye’de iç politikayı etkilememesi imkansız.
Bir tek şöyle bir iyimser yorum olabilir. “Taç giyen baş akıllanır” diye bir deyim var, Hillary seçilirse, Türkiye’ye belki bir başka gözle bakabilir. Tim Kaine’e rağmen.
Yine de, zor.