Henüz yayımlanmış değil.
"2020 ve 2021 yıllarının göç ve ölüm istatistikleri henüz yayımlanmış değil."
Durup dururken, bu şimdi nereden çıkıyor?..
İstatistikleri TÜİK yayımlıyor. Herhangi bir konudaki istatistiklerin ne zaman yayımlanacağına ilişkin TÜİK'in "Veri Yayınlama Takvimi" var.
Göç ve ölüm istatistikleri en son 2019 Temmuz ayında yayımlanıyor, o istatistikler "Veri Yayımlama Takvimi'nde" yer almasına rağmen, hâlâ yayımlanmıyor.
İlk anda, yayımlansa ne olur, yayımlanmasa ne olur, denebilir.
Kazın ayağı başka.
"Türkiye beş yıldır bunaldığımız, her yönüyle çarpık bir siyasi rejim çıkmazının sorgulanacağı seçime gidiyor. Hepimiz için hayat, memat meselesi."
Bu ortamda ölüm ve göç istatistiklerinin iki yılı aşkın süredir yayımlanmaması akla çeşitli sorular getiriyor.
Muhalefetin üzerinde en çok durduğu konulardan biri "seçim güvenliği, oy sandıklarına sahip çıkmak."
Çünkü, geçmiş seçimlerde oyların sayımı sırasında elektriklerin kesilmesi, oy torbalarının bir yerlerde bulunması, herkesin aklına seçim güvenliğini getiriyor.
Şimdi yine benzer sorular var:
"- Ölüm istatistiklerini yayımlamayarak, birileri ölmüş olanları hayatta göstererek, onların oy kullanmasını mı planlıyor?..
- Göç istatistiklerini yayımlamayarak, göçmenler üzerinden benzer planlar mı düşünülüyor?.."
Hiç "olmaz" demeyin!.. Geçmişte nasıl olduysa, şimdi de, olabilir.
Aynı kaygılar o kadar yaygın ki, bu konuda bir sivil toplum girişimi oluşuyor:
"Temiz Seçim Platformu."
O platformun üyeleri arasında eski bakanlar, milletvekilleri ve hukukçular var. "Seçimde hilenin önlenmesi" açısından, onlar iki gün önce CHP'ye on beş maddelik öneri paketi götürüyor.
Ölüm ve göç istatistiklerinin yayımlanması bu ortamda daha önem kazanıyor.
Seçim güvenliğinin yanı sıra...
Dünkü çağrı.... Tayyip Erdoğan İYİ Parti'ye sesleniyor:
"Yerli ve milli duruş sergilemek adına o masayı terk et" çağısı.
İYİ Parti'ye bol bol davet eksik değil.
İlk davet 2019 Ağustos ayında MHP lideri Devlet Bahçeli'den geliyor:
"Fiziken oradalar ama, fikren bizim aramızdalar."
2020'de, 21'de ve bu yıl içinde Bahçeli aynı çağrıyı tekrarlıyor. Yani, "Altılı Masa'nın" oluşmasından hem önce, hem de sonra "evine dön" diyerek, Meral Akşener'e sesleniyor.
"Bahçeli altı yıl önce MHP kurultayında genel başkanlığı Meral Akşener karşısında kaybediyor, sonra AKP'nin yardımıyla bir yargı kararına dayanarak, hooop gümmm, aleyyy hop, yeniden genel başkan oluyor."
Parti tabanı eridikçe ve tabanı Akşener'i kurduğu İYİ Parti'ye kaptırdıkça, Bahçeli çaresiz çağrılarını sürdürüyor.
Yine daha "Altılı Masa" kurulmadan önce, Ağustos 2020'de Bahçeli'nin çağrısı hatırlatıldığında, Erdoğan o tarihte:
"Eve dön daveti makul bir çağrıdır. Yerli ve milli olan bir partinin HDP ile yan yana gelmesi uygun değil."
Bu çağrıları her sefer kesin bir dille geri çeviren Meral Akşener dimdik ayakta duruyor:
"Bu çağrılardan artık bıktık."
Buna rağmen, Erdoğan dün çağrısını tekrarlıyor.
Sanıyor ki, Akşener ve ekibi, Bahçeli gibi bir öyle bir böyle, üç gün önce söylediğininin tam tersini yapacak ve söyleyecek!..
Bu çağrıların bir anlamı var:
"Seçimi kaybetme telaşı!..
İktidarı kaybetmekte olduğunun kaygısı!.."
Kendisini her sefer en ağır dille eleştiren Akşener'e Erdoğan çağrısını ne zaman tekrarlıyor?..
"Altılı Masa'nın" artık somut adımlar atmaya başladığı bir dönemde. Altı partinin seçim çevrelerinde her partinin duruma göre, "ortak milletvekili listeleriyle seçime girebileceğini" öğrendiği günde, telaş bacayı iyice sarıyor.
Artık kendisi de görüyor ki, iktidar artık bir daha asla yok!..
O nedenle yelkenleri iyice indiriyor, Kasım başında partisinin seçim vizyonunu açıkladığı "Türkiye Yüzyılı" programına on bir partiyi davet ediyor.
Sadece muhalefet partilerini değil, yıllardır kendisine muhalefet eden gazetecileri bile çağırıyor. Birkaç gazeteci dışında, hiç kimse o davete katılmıyor.
Çağrılar aslında itiraf:
"Kendisi de görüyor, iktidar artık bir daha asla yok!.."
İktidarın gittiğini görünce, rakiplerine ve muhalif gazetecilere bile çağrı yapmayı içine sindirebiliyor!..
Meclis'te iktidarın getirdiği herhangi bir yasaya AKP milletvekillerinin parmak kaldırdığına inanmayın!.. Artık onlarda da, inanç kayboluyor.
İşte, önceki gün Meclis genel kurulu...
"Bir, iki, üç, dört, beş...
AKP'nin kendi getirdiği yasa önerisi görüşülüyor, 286 AKP milletvekilinden genel kurul salonunda sadece beş AKP milletvekili var.
Oysa, o yasa önerisinde 70 AKP milletvekilinin imzası var!.."
Oylamaya geçilince, salona giriyorlar, onun dışında, ne görüşülüyor, neye oy veriyorlar, kendileri de bilmiyor.
Çağrılar ve yayımlanmayan istatistikler arasında bir iktidar böyle çöküyor.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |