Şaka gibi...
Suriye’ye Amerika’nın attığı füzeler ve Türkiye...
Füzeleri, ondan önce İdlip’te kullanıldığı belirtilen kimyasal silahları Ankara’nın yorumlaması, bunların Türkiye’ye siyasal etkileri tek başına ele alınacak konular.
Ancak, bu arada gerçekten “şaka gibi, matrak” açıklamalar, üstelik bizim bazı bakanlardan, insanın gülesi geliyor. Ne diyor, bir de değil, bir kaç Sayın Bakan, Esad’ı kastederek:
“Bir ülke tek bir kişiye bırakılırsa, böyle olur”.
E, peki, siz günlerdir referandumda neyin peşinde koşuyorsunuz?
Füze sesleri arasında Esad’ı görüp, eleştirdiğiniz “tek adam rejimini” buraya getirmek için uğraşmıyor musunuz?
Madem “ülke bir kişiye bırakılmaz” ki doğru, o zaman bizi neden bu kadar yoruyorsunuz?
“Tek adam rejimi” Esad için kötü, bizim için iyi mi? Şaka gibi.
Şaka değilse, mantık nerede?
Bu söylem, “tek adam rejimi bir ülkeye felaket getirir” demekle eş anlamlı. Bilmeyerek ve düşünmeden doğru söylenmiş bir söz.
Belli ki, bazı bakanlar bile inanmıyor referanduma. Ondan da öte, gelmesi hesaplanan rejime.
Rakka, Mümbiç, İdlip, El Bab... Bu kentler siyasal sözlüğümüzün parçalarına dönüşüyor. Yakında Suriye haritasını ezbere biliyor olacağız.
Şam, Halep, Lazkiye zaten bildiğimiz kentler, iller. Bu üçüne ek, Rakka ve İdlip, Suriye’de on dört ilden ikisi. İdlip bizim Cilvegözü sınır kapısına otuz kilometre uzakta. Günümüzde ise:
İdlip muhalifler ile Suriye Ordusu arasında günlerdir süren çatışmaların devam ettiği kent. Suriye’deki iç savaşın en yoğun yaşandığı yerlerden biri.
Kimyasal silahlar orada patlıyor, Amerikan füzeleri orada patlıyor.
“Esad İdlip’te kimyasal silah kullandı” iddiası üzerine, Amerika hiç zaman yitirmeden, İdlip’e füzeleri gönderiyor.
Ve böylelikle Orta Doğu’da yeni bir sayfa daha açılıyor.
Açılan sayfanın çeşitli yönleri var.
-Herkesin üzerinde anlaştığı gibi, her şey 2003 Irak işgalini andırıyor. O zaman da, Irak’ta “Saddam’ın kimyasal silah kullandığı” tezleriyle çalkalanıyor ortalık. Sonradan, bizzat dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Powell bunun “doğru olmadığını” açıklıyor. Ama, o saatte Amerika Irak’ı çoktan işgal etmiş, Saddam’ı çoktan devirmiş bulunuyor.
-Bununla elbette, “İdlip’te kimyasal silah kullanılmadı” demiyorum, Dünya Sağlık Örgütü bunu açıklığa kavuşturacak. Ben sadece geriye dönük, bir benzerliği hatırlatıyorum.
-Kimyasal silah kullanılmış olsa da, olmasa da, Esad için artık ve bu sefer gerçekten sonun başlangıcı görünüyor.
Hele de, kullanılmış ise, Rusya bile Esad’a karşı resti çekmiş durumda. Çünkü, kimyasal silah kullanımını görmezden gelecek hiç bir siyasal varlık, kendi ülkesinde dahi ayakta kalamıyor.
-Kimyasal silah kullanımı iddiasıyla bağlantılı, insanın midesini bulandıran bir önlem var. Esad orayı önceden boşaltmaya çalışıyor.
Amerika’nın Suriye’ye füze göndermesi neleri gösteriyor?
-Amerika Rusya ile karşı karşıya gelmiyor. Rusya’ya haber vermeden bu harekete girişmesi söz konusu değil. Zaten “müttefik ülkelere haber verildiği” resmen açıklanıyor. Rusya “müttefik” olmasa da, Moskova’nın haberi olmadığını düşünmek saflık olur.
-Kaldı ki, füzeler Suriye’de çok az zarara yol açıyor.
-Bunun dışında asıl çok başka iki şey daha oluyor:
1-Amerika Orta Doğu’ya yeniden aktif olarak dönüyor.
Orta Doğu şekillenecek ise, “ben burada hep vardım, belki bir ara Obama ile birlikte hafiften ihmal etmiş olabilirim ancak, artık kayıtsız kalamayacağım” demeye getiriyor.
Bu fırsatı da, dünya kamu oyu açısından en uygun zamanda yapıyor, kimyasal silah kullanıldı, gerekçesiyle. Herkesi, hatta itirazlarına rağmen ki, görünüşte ister istemez edecek, Rusya’yı bile ikna etmiş olan bir gerekçe ile.
2-Trump içerde deği, dışarıda Başkanlığını ilan ediyor.
Seçildiğinden bu yana, Trump’ın başına gelenler hiç bir Amerikan Başkanının başına gelmiyor. Kendi ülkesinde müthiş bir dirençle karşılaşıyor. Saçma sapan kararlarıyla, o koltuğa hiç bir biçimde layık olmayan, neredeyse alay konusuna dönüşen Trump, dış politika üzerinden Amerika’da Başkan olmaya uğraşıyor. Suriye’ye atılan füzeler bu yönde ona yardımcı olur mu, pek sanmıyorum ama, bir denemedir yine de.
Bunların dışında, asıl olay başka.
Irak gibi, Suriye de fiilen parçalanmaya ve belki de federatif bir ülkeye doğru yol alıyor.
Suriye bugüne kadar parçalanmamış mı? Tam değil, parçalanma fiilen yeni başlıyor.
Ufukta sanki, Irak benzeri üç parçalı Suriye var:
1-Esad güçleri,
2-Rejim muhalifleri içinde çoğunluğu oluşturan İslamcı ve cihatçı gruplar,
3-Kürtler.
Esad gitse bile, Şam’da onun yerine gelecek iktidar sahiplerinin bulunabileceğini düşünmek uzak bir ihtimal değil.
Ve karşınızda muhtemel bir Suriye Federatif Cumhuriyeti.
O da eğer, bir zamanların Yugoslavya’sı gibi, parçalanıp, dağılmazsa.
Füzeler insani açıdan belki çok zarar vermemiş olabilir ama, orada yeni bir devletin ilk adımları atılmış oluyor.
Hani derler ya “derin devlet” diye, bunlar da “derin füzeler”.