Çözülmenin, iktidarda sona yaklaşmanın bir başka hali:
-Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Konuşursam birçok kişi insan yüzüne çıkamaz. 7 Haziran ile 1 Kasım arası çok kritik bir dönem olarak yazılacaktır”.
-Eski Bakan Egemen Bağış’ın eşi Beyhan Bağış: “Söylenecek çok söz var ama, bir kerede söylersem, yer yerinden oynar. Çok doldum, çok yoruldum kullanandan da kullandırandan da”.
-Eski İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk: “Anlatacaklarım şu anda iktidarda olan insanların ayaklarının kaymasına neden olur. Konuşursam, çok insanın siyasi hayatına mal olur”.
-Eski Ordu Belediye Başkanı Enver Yılmaz: “Söyleyecek o kadar çok söz var ki, hepsini kalbimin derinliklerine atıyorum, küllensin diye”.
-Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı döneminde Park ve Bahçeler Genel Müdürü Ali Karakoç: “Bildiklerimi anlatsam, yer yerinden oynar. Neler gördüm neler, midem bulandı”.
Nelerden söz ediyor bu insanlar?.. Yolsuzluklardan mı, hırsızlıktan mı, rüşvet almaktan mı, adam kayırmadan mı, akla gelemeyecek herhangi bir suçtan mı?.. Nelerden?..
Ne biliyorlar da, “Söylerlerse yer yerinden oynayacak ve bazı insanların siyasi hayatı sona erecek?..”
Ve madem o kadar şey görüp geçirmişler, şimdi bu ağız neden?..
Birilerine göz dağı mı vermek istiyorlar?..
Bir hesaplaşma mı bu sözler, ne?..
Parti içi kavga mı?.. Kişisel bir tehdit mi?.. Yoksa, ikisi birden mi?..
Söylerlerse, bugünü rejimin sonu mu gelir?.. Yoksa, sadece bazı kişilerle sınırlı olaylar dizisi mi?.. Ne?..
Madem, açıktan “tehdit kokan” bu sözler söyleniyor, o zaman konuş birader!.. Konuş ve halk ne olup bittiğini öğrensin!..
Konuşmayışınızın nedeni ne?..
Eski Başbakanından eski bakan eşine, eski genel müdürlere, eski belediye başkanlarına, arada eski milletvekillerine kadar uzanan bir “söylersem” edebiyatı...
Ve hiç biri sıradan kişiler değil. Bir zamanlar oturdukları koltuklarda sorumluluk üstlenmiş, yetki kullanmış ve belki herhangi bir konuda yetki kullanmak istediklerinde engel olunmuş... Bin türlü ihtimal, bin türlü hikaye!..
Aslında, bu söylem bardağın taştığı anlamını taşıyor. On yedi yıldır süren bir rejimin çatırtılarının, çöküşünün ayak sesleri.
İktidar çürümesi böyle bir şey...
Birileri herhangi bir nedenle ya ayaklarına basıldığında ya yetkileri ellerinden alındığında ya belli bir aşamadan sonra sorumluluğa ortak olmak istemediklerinden ya da bütünüyle vicdani nedenlerle “artık yetti” diye ayağa kalkıyor ve feryat ediyor.
Tarihte rejimler hep böyle çöküyor. O kudretli imparatorluklar, geçen yüzyıldaki faşist rejimler, hatta Sovyetler’in yıkılışı hep şu ya da bu nedenle içten içe çürümenin sonucu tarihe karışıyor.
“Konuşursam...”
E, konuş o zaman birader!..
Korktuğun için mi konuşmuyorsun?..
Çekindiğin ne var?.. Seni engelleyen ne?..
Pek çok kişi konuşuyor. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak uzun bir aradan sonra New York’ta konuşmuş:
“Türkiye yatırımcılar için halen en güvenli limandır!”
Ama, konuşursan böyle konuşmayacaksın, somut verilerle konuşacaksın!..
Madem “en güvenli liman”, o zaman Albayrak’a sormak gerek:
“Son bir yıl içinde Türkiye’ye dışarıdan ne kadar sermaye geldi?.. Gelen sermaye hangi alanlara yatırım yaptı?.. Hangi ürünü, ne miktarda üretti?.. Yapılan yatırımlar ne kadar istihdam yarattı?.. Ne kadar ihracat yaptı?..”
“Konuşursam” tehdidinden vazgeç ve konuş birader!..