Dicle Üniversitesi Hastanesi Başhekimliği'nin kendi bünyesinde çalışan sağlıkçılara genelgesi:
"Covid - 19 testi pozitif çıkan çalışanların PSA testi yapıldıktan on gün sonra maskeyle devam edebilecekleri ve kişilerde tat, koku, duyu kaybı ve öksürük belirtilerinin olması çalışmaya ve izolasyonun sonlandırılmasına engel olmadığı, maskeyle çalışmaya devam etmeleri gerektiği…"
Yani, testi pozitif çıksa da, o sağlık çalışanı on gün sonra maskeyle çalışmaya devam edecek!..
Bu genelgenin altındaki imza bir profesöre ait!..
Ankara Üniversitesi Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimli'ğinin bünyesinde çalışan sağlıkçılara genelgesi:
"İşe dönüşlerde ayakta tedavi görenler on gün, yatarak tedavi görenler on dört gün, yoğun bakımda tedavi görenler yirmi gün sonra Covid - 19 testinin negatifliğine bakılmaksızın göreve başlayabilirler."
Hastalık için belli süre tanınıyor, ondan sonra Korona'ya yakalanan sağlık çalışanı yine çalışmaya devam edecek!..
Bu genelgenin altındaki imza da, yine bir profesöre ait!.. (HDP İstanbul milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, TBMM 17 Kasım 2020 tarihli tutanak, s.16).
İnanmak güç ama, sağlık çalışanı Korona'ya yakalanıyor, belli süre sonra yeniden çalışmayı sürdürmek zorunda!..
Bu iki örnek, hastanelerdeki sıkışıklığı gösteren, sağlık personeline duyulan ihtiyacı belirten ve fakat onların sağlığını hiçe sayan iki belge.
Zaten bu gibi çalışma zorunluklarından dolayı, önceki gün itibarıyla, 63'ü hekim, toplam 153 sağlık çalışanı yaşamını kaybediyor.
Sağlık çalışanları bu ölçüde sıkıştığına göre, açıklanan vak'a sayıları hiç bir biçimde gerçeği yansıtmıyor. Türk Tabipleri Birliği ve enfeksiyon hastalıkları uzmanları günlerdir bunu söylüyor.
Örneğin, 5 Kasım günü, her gün öyle ya, "Türkiye genelinde açıklanan vak'a sayısı 2.311 iken, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası İstanbul'da sadece sekiz ilçede 5.170 vak'a tesbit edildiğini" duyuruyor.
Resmi açıklamalar şeffaf değil, doğru değil. Neden?..
Çok basit:
Tayyip Erdoğan her konuda olduğu gibi, bu konuda da algı operasyonu yürütüyor, "Covid - 19'la mücadelemizde çok başarılıyız" diyor, yanındakiler de, gerçeği bile bile, korkudan susuyor!.. Madem başarılısın, o zaman bu uyarılar, cılız da olsa, bu önlemler, bu telaş neden?.. Sağlık Bakanı'nın durumun her gün biraz daha ağırlaştığını belirten açıklamaları neden?..
Oysa, hastanelerin hâli, insanların anlattıkları, işte yukarıdaki gibi genelgeler o algı operasyonunu her gün ama, her gün tekzip ediyor.
Korona ile mücadelede gerçekleri gizleyen dünyada başka bir ülke daha yok. Çünkü, o ülkelerdeki iktidarlar kendilerine ve halkına güveniyor. Burada en başta iktidar sahiplerinde kendine güven sıfır.
Gerçek vak'a sayısını gizleyen bir başka etken, test sayısındaki düşüklük.
"Amerika'da bir milyon nüfusa düşen test sayısı 512 bin, Fransa'da 293 bin, İngiltere'de 572 bin, Almanya'da 298 bin, İtalya'da 314 bin, bizde 192 bin." (HDP Batman milletvekili Necdet İpekyüz, TBMM 17 Kasım tarihli tutanak, s.35).
Türkiye test sayısında dünyada 111., Avrupa'da 41. sırada, hastalığa karşı mücadelede yetersizliğin bir başka boyutu.
Açıklamaların doğru olmadığını gösteren başka veriler de var. Örneğin, iki ay önce ağır hasta sayısı resmen açıklanan tablolarda 1.500'lerde iken, yoğun bakım doluluk oranı yüzde 67 dolayında. Bugünlerde ağır vak'a sayısı yine resmen açıklanan sayıya göre, 3.500'lerde ama, yoğun bakım doluluk oranı sadece yüzde 70'lerde!..
Her şey sırıtıyor, bunlar hâlâ saklamaya çalışıyor.
Başlangıçta, geçtiğimiz Nisan, Mayıs aylarında halkta güven yaratan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, aynı kervana katılıyor, o da güven kaybına uğruyor.
Aslında hiç sürpriz değil.
Önceki gün HDP Meclis'te genel görüşme açılmasını öneriyor, sağlık sisteminin içinde bulunduğu sorunların tartışılması ve çözüm üretilmesi amacıyla.
Sonuç?.. Malum:
"AKP ve MHP oylarıyla önerge reddediliyor, yani sağlık sisteminin içinde bulunduğu sorunların tartışılmasını iktidar ortakları istemiyor!.."
Pandemi korkutucu boyutları aşmışken, gerçek vak'a sayıları uzmanlarca 30, 40 binlerle ifade edilirken, getirilen önlemler yine eksik, yine eksik, yine cılız.
Örneğin, uzmanların dile getirdiği, bir hafta tamamıyla kapanmaya karar veremiyorlar. Ya da, hafta sonları bile tam kapanma yok. Çünkü, ekonomi perişan. Halka o kapanmanın karşılığını ödeyecek güçleri yok.
Buna karşılık, halktan 10'ar lira destek isterken ki, komik ötesi, Kıbrıs'a hâlâ yedi uçakla ve bir o kadar adamla uçabiliyorlar!..
Ne doğruların açıklanmasını istersin, ne sorunların tartışılmasını istersin, akla gelen her olayı, pandemi dahil, algı operasyonuna bağlarsın, eksik gedik önlemler alırsın, sonra da aynı nakarat, "biz pandemi ile mücadelede başarılıyız!"
Kimse inanmıyor artık.