-Bakın size bir kaç kutu çay getirdim.
-İstemiyorum, senin olsun.
-Neden?..
-İstemiyorum, sizden çay filan.
-Siz kime oy verdiniz?..
-Yıllarca AKP’ye, size oy verdim, ama artık vermiyorum, ailece de vermeyeceğiz.
-CHP gelse daha mı iyi?..
-Sizden daha iyi, artık size oy yok. Vicdanımız artık rahat.
İstanbul’un herhangi bir semtinde fiilen yaşanmış bir olay. İstanbul’un pek çok yerinde fiilen yaşanan olaylar benzer türde.
Bir başka semtte birileri kapı kapı dolaşıyor, “iki yüz lira dağıtıyor.”
Soru bir: O iki yüz liraların kaynağı ne?.. Nereden buluyorlar o paraları?..
Soru iki: Parayı alana, parayı almayan komşuları ne diyor, alan ne karşılık veriyor?..
Soru bire yanıt: Dağıtılan paraların kaynağı bilinmiyor.
Soru ikiye yanıt: Parayı alan kişiye komşuları “AKP’ye artık oy vermeyeceksin, parayı neden aldın” diye soruyor.
Parayı alan çok pratik: “Neden almayayım?.. Bizim paramızı bize dağıtıyorlar”.
Her zamanki gibi, seçim geldiğinde, AKP cephesi bildiğiniz gibi, insanlara yine çay, para, v.s. dağıtarak oy toplamayı hesaplıyor. Ancak, bu sefer o hesaplar tutacak gibi görünmüyor.
Twitter’da hoş bir paylaşım var.
“Bir Cumhurbaşkanı, bir eski başbakan, altı genel başkan, 12 bakan, 350 milletvekili, 36 ulusal TV, 70 bölgesel TV, 15 ulusal gazete, 33 cemaat, 250 bin trol tek bir adama, Ekrem İmamoğlu’na karşı...”
Bunlara dağıtılan çay, nohut, pirinç, artık ne ise, parayı da ekleyin...
Hiç bir şey değişmiyor, Ekrem İmamoğlu önde gidiyor.
“Her şey çok güzel olacak.”
Geçen hafta sonunda dolar 6 lirayı geçiyor, AKP iktidarı da harekete geçiyor, doları düşürmek üzere piyasaya yaklaşık 4.5 milyar dolar şırınga ediliyor.
Üç gün sonra...
Dolar dün yine 6 lirayı aşıyor.
4.5 milyar dolar havaya uçuyor.
Doların bu serüveni Tayyip Erdoğan’ın iki ayrı yer ve zamandaki konuşmasını akla getiriyor.
Biri geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bir ödül töreninde:
“Hele şu 24 Haziran’ı hayırlısıyla bir atlatalım... 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı’nı bu kardeşinize verin, ondan sonra şu faizle, dolarla nasıl uğraşılır, görsünler...”
Salon her zamanki gibi alkışla inliyor.
Türkiye Cumhurbaşkanlığını “kardeşine” veriyor ve “dolarla, faizle nasıl uğraşıldığını” çok iyi görüyor.
2018’de Türk Lirası dolar karşısında yüzde 30, bu yılın ilk dört ayında yüzde 14 eriyor. Faizler ise, dünyadaki en yüksek ikinci oran, yüzde 24.
Bu erimeye hiç bir iktidarın dayanması mümkün değil.
Ekonomi tarihi bunun örnekleriyle dolu.
Bu tabloya rağmen, Erdoğan 31 Mart yerel seçimlerinden önce iddiasını yine sürdürüyor. İddia bu kez “itirafa” dönüşüyor. 28 Mart 2019 günü Haymana’da:
“Şu anda belediyelerin çoğu batık, bitik. Yerel seçimler bitecek, bunlar mı sanki Türk Ekonomisini düzeltecek?.. Türk Ekonomisinin sorumlusu benim, ben. Devletin başında kim var?.. Tayyip Erdoğan var. Kim var?.. On dört bakanım var. Kim var?.. Yardımcılarım var”.
Bundan daha iyi bir itiraf olamaz.
Gıda fiyatlarında artış yüzde 30’a dayanıyor, işsizlik yüzde 14’e tırmanıyor, sanayi yüzde 7.5 küçülüyor, 128 ülkeden gıda ürünleri ithal ediyor, Türk Lirası sürekli değer kaybediyor, iç ve dış borç batağı her geçen gün derinleşiyor...
Sorumlusu kim?..
Kendisi söylüyor, Tayyip Erdoğan!..
Belediye borçlarına gelince...
Seçimden önceki duruma göre, rekor sırasıyla Gaziantep, Sakarya, Bursa, Ankara ve Antalya AKP’li belediyelerde!..
AKP büyük kentlerde onun için kaybediyor, İstanbul’da bir kez daha kaybedecek.
Bizim ekonomik durumumuzla bağlantılı dış basında pek çok yorum yayınlanıyor. Doğrudan uzmanlar tarafından. Yazılıp çizilenler pek iç açıcı değil.
Bu yorumlara topluca bakıldığında, yabancıların üzerinde durdukları noktalar ana hatlarıyla şöyle:
“-Bu koşullarda Türkiye’ye yabancı sermaye girişi pek mümkün görünmüyor, çünkü hukuk ve demokrasi askıda, ayrıca ekonomi hiç güven vermiyor,
-Türkiye’nin dış borçları dünyadaki en yüksek ülkelerden biri,
-Enflasyon oranı Venezuela’dan sonra, dünyada en yüksek ikinci ülke,
-Erdoğan yeni bir başlangıç yapmak istiyorsa, yurt dışına güven vermek adına,
a)IMF ile derhal masaya oturmalı,
b)Hazine ve Maliye Bakanını derhal görevden almalı”.
Erdoğan bu lafları dinler mi, sanmıyorum.
Ne de olsa, “ekonomiden sorumlu olan” o!..