Önceki anayasalarımızın başlangıç bölümünde yer alan ifadeyi aramızda ezbere bilmeyen yoktur herhalde:
‘’Tasada ve kıvançta ortak olarak…’’
Bir ulusu ulus yapan, o beraberliği vurgulayan, ulusun sevinçlerini ve kederlerini paylaşan bireylerden oluşan bir topluluk…
Yeni anayasada aynı anlama gelen ifade şöyle:
‘’… Milli sevinç ve kederlerde (…), nimet ve külfetlerde (…) birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla huzurlu bir hayat talebinde hakları bulunduğu…’’
Bu sözler bir ulusun ortak yaşama iradesini anlatıyor.
Hangi etnik kökenden gelirse gelsin, hangi siyasal görüşü taşırsa taşısın, hangi gelir düzeyine sahip olursa olsun, hangi dine inanırsa inansın, hangi kentte oturursa otursun, hangi mesleği icra ederse etsin…
Hiç fark etmiyor, “nimet ve külfette, birbirinin hak ve hürriyetlerine saygılı’’ olmak, “karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla…’’
Geçenlerde Konda Araştırma şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın açıklamalarını okuyunca, eski ve şimdiki anayasamızda yer alan yukarıdaki ifadeleri düşünüyorum.
Ağırdır’ın söyledikleri masa başında değil, araştırmaya dayanıyor. Sözleri içinden üç başlığa vurgu yapmak gerek:
“1-Son kırk yılda 31 milyon kişi göç etmiş.
2-Herkes en çok adalet talep ediyor.
3-Ortak yaşama iradesini kaybediyoruz’’.
Göçle birlikte gelen sorunlar bir başka devasa sorunlar yığını, yine de o bir yana, diğer iki temel unsur ‘’adalet talebi ve ortak yaşama iradesi’’ anayasanın başlangıç ilkeleriyle taban tabana zıtlık içinde.
Günlük hayat zaten bu zıtlıklarla dolu. O kadar ki:
Farklı siyasal görüşte olanlar aynı bakkala gitmiyor, aynı kasaptan alış veriş yapmıyor, aynı doktora gitmiyor, aynı avukata başvurmuyor. Aynı… Aynı… Aynı…
Ve en küçük bir anlaşmazlıkta insanlar parlamaya çoktan hazır.
Günlük hayatta gerilim had safhada.
‘’Siz’’ ve ‘’biz’’ ayrımı, gerginliği, sevgiden ve saygıdan yoksunluk…
Böyle bir kutuplaşmayı Türkiye ilk kez yaşıyor.
AKP iktidarıyla on beş yılda gediğimiz yer burası.
On beş yılda tahrip olan pek çok değerlerimiz var. Bir iktidar değişikliğinde belli bir sürede bunları onarmak mümkün.
Ancak, ‘’kaybedilmekte olan ortak yaşama iradesini’’, bunun devamı olan ‘’biz’’ ve ‘’siz’’ ayrımını onarmak hayli zor.
Bu aşılması en zor baraj.
Onarımı çok zaman alacak olan diğer konu çevreye verilen zarar.
On beş yıllık AKP döneminde ‘rant uğruna’ çevreye olağanüstü zarar veriliyor.
Çevre…
Çevrede bir tahribatı onarmak onlarca yıl alıyor. Kesilen ormanlar, kurutulan göletler, elden çıkan SİT alanları, kıyılar…
Bir daha, hangi zamanda, nasıl yetişecek o ormanlar, sulak araziler?
Ağırdır ve benzeri uzmanların teşhislerine AKP ne yazık ki, kulaklarını tıkıyor.
O zaman da, baraj daha çok yükseliyor.