"Isıtılmadan, yani soğuk olarak içilebilen altı içecek sayar mısınız?.."
TV'de yayınlanan bir yarışma programında, bol magazin de var, sorulan bir soru.
35 yaşlarındaki yarışmacı adam patlatıyor yanıtı:
"Tuz ruhu!.."
Yani, "kezzap!.."
Ne?.. Kezzap mı?.. İnsan kulaklarına inanamıyor.
Bu yanıt üzerine, TV kanalı acele "dikkat, dikkat, tuz ruhu çok tehlikelidir, insanı öldürür" diye, bütün ekranı kaplayan spot yayınlıyor. Yarışmanın sunucusu:
"Ne diyorsun kardeşim" derken, o da şaşkınlığa düşüyor.
Yarışma devam ediyor, aynı soru diğer yarışmacıya geldiğinde, bu sefer 50 yaşlarındaki adam:
"Kahve!.."
Isıtılmadan içilen içecek, "kahve!.."
Türü, formatı ne olursa olsun, yarışma programları aslında ülkenin aynası. Bu ülkede AKP'nin on dokuz yıl iktidar olabildiğine şaşmamak gerek, "malzeme bu!.."
"Tuz ruhu... Kahve..." O zaman atış serbest, ne söylersen söyle, ne yaparsan yap, boş yok!..
Örnek mi, işte "yerli aşı".
25 Kasım 2020, AKP grup toplantısında Tayyip Erdoğan yerli aşıyla ilgili tarih açıklıyor:
"Kendi geliştirdiğimiz Korona aşısında önemli bir yere geldik. En geç nisan ayında uygulama seviyesine getirmeyi planlıyoruz."
Nisan bitiyor, mayıs geliyor, "yerli aşı" filan yok. Yerlisinden vazgeçiyoruz, dışarıdan geleninin miktarı da, gelip gelmediği de, belli değil.
Aynı konuşmada devam ediyor Erdoğan:
"Yerli aşıyı en uygun şartlarda inşallah tüm insanlığın hizmetine sunmak düşüncesindeyiz."
Türkiye tamam, sıra tüm insanlıkta!..
"Lider ülke" dediğin, zaten böyle olur.
28 Ocak 2021, TÜBİTAK Bilim Ödülleri töreninde konuşuyor Erdoğan:
"Türkiye, Amerika ve Çin'den sonra, dünyada en çok yerli aşı projesi yürüten üçüncü ülke konumundadır. Bilim seferberliği başlattık, 436 araştırmacımız, aşı geliştirme odaklı 17 proje yürütüyor."
17 proje... Üçüncü ülkeyiz... İyi de, yerli aşı nerede?..
Bence "tuz ruhunda!.."
8 Nisan 2021, bir ay önce, D - 8 Zirvesinde, Erdoğan sözü yerli aşıya getiriyor:
"Korona ile mücadele meselesi ve aşı çıkarlara ve kâr hırsına kurban edilmemelidir. Türkiye ürettiği aşıyı tüm insanlığın hizmetine sunacaktır."
Türkiye ne de olsa, "lider ülke", elbette bulacağı aşıyı insanlığın hizmetine sunmakta asla tereddüte düşmez!.. Yüreğimiz insanlığa hizmet için çarpıyor.
O çarpıntı sonunda salgın döneminde 147 ülkeye çeşitli yardım malzemesi gönderen kim?.. Elbette Türkiye!..
Zaten şunun şurasında ne kaldı ki, yerli aşıyı da, bulduk buluyoruz!..
30 Nisan 2021, geçtiğimiz cuma günü, Erdoğan yerli aşıyla ilgili soru üzerine:
"Bazı ilaç firmaları ve üniversitelerimiz yoğun bir çalışma içinde. Bana öyle geliyor ki, onların bana verdikleri söz dayanarak konuşuyorum, eylül - ekim gibi onların üretime geçeceklerine inanıyorum."
2020 Kasım ayında grup toplantısında "yerli aşı için nisan ayını" gösteren Erdoğan, üç gün önce yeni bir tarih veriyor, "eylül - ekim."
Eylül - ekime yetişir mi?..
Yetişmezse, "tuz ruhu" yetişir!..
Erdoğan eylül - ekim diyor da, uzmanlar ne diyor?..
TV programlarına çıkan uzmanlar ise, daha bir kaç gün önce, yerli aşı için başka bir tarih veriyor:
"Yetişirse, 2022 ocak ayında yerli aşılamaya geçebileceğiz."
Önce nisan, sonra eylül - ekim, uzmanlara göre ise, ocak!..
Yerli aşı tarihi de, tıpkı yurt dışından gelen aşı miktarı gibi, oradan otuz milyon doz, buradan elli milyon doz, şuradan yüz milyon doz ama, aşılama duraklıyor.
Bence "tuz ruhu" meseleyi kökünden çözer!..
Bu arada...
Son dört, beş gündür vefat edenlerin sayısı artarken, vak'a sayıları düşüyor. Vak'a sayısı düşüyor, çünkü test sayısı azalıyor.
Test sayısı ve vak'a sayısı bilerek düşürülüyor.
Bir, "aldığımız önlemler yerindedir" propagandası için.
İki, "ülkeye turist çekmek" için. O kadar ki, yurt dışından gelecek turistlere Korona testini zorunlu olmaktan çıkartacak ölçüde.
On yedi günlük kapanma sonrasında, yüzde yüz eminim, günlük vak'a sayıları epey azalacak. Açıklamalar o yönde olacak.
Bunların söylediği hiçbir şeye inanmadığım, yaptıkları hemen hemen bütün uygulamalara inanmadığım gibi, on yedi gün sonra açıklanacak vak'a sayılarına da, inanmıyorum.
Sayısız örneklerden biri olarak, "yerli aşı müjdesi" ortada!..