Sadece siyaseti değil, ülkenin tamamını baştan sona "CHP tartışması" kaplıyor. Öyle bir hafta yaşıyoruz.
CHP aşağı, CHP yukarı...
Geçen cumartesi günü "vizyon" toplantısıyla başlayan değerlendirmeler, en olumludan en olumsuza kadar iki uçta gidip geliyor.
Hemen belirtmeliyim:
"CHP vizyon toplantısında dile getirilen görüşlerle yeni bir ufuk açıyor, yirmi yılık siyasi, hukuki ve ekonomik enkazın nasıl kaldırılacağına ilişkin hedefler ve araçlar gösteriliyor, burası iyi."
Ne var ki, bir siyaset iletişimcisinin deyimiyle:
"Seçim toplantı salonlarında değil, meydanlarda kazanılıyor."
Yani, o vizyonda gösterilen hedeflere nasıl ulaşılacağını gidip, bire bir halka anlatmak gerek. En sade yurttaşın anlayacağı dilde.
Dile kolay, toplumun genlerini değiştirmeye, bir asırlık değer yargılarını allak bullak etmeye uğraşan yirmi yıllık bir iktidarın yol açtığı enkazın kaldırılması söz konusu.
O vizyon tartışmaları nasıl olsa burada bitmez ama, kısa süre içinde mutlaka bitecek olan bir başka olay var ki, çalışanların yarısından çoğunu ilgilendiriyor:
"Yeni asgari ücretin belirlenmesine ilişkin ilk toplantı bugün."
Asgari ücret o kadar önemli ki...
"Çalışanların yüzde 57'si gibi çok geniş bir kitle asgari ücretle geçinmeye çabalıyor."
Buna karşılık, Almanya'da çalışanların yüzde 5'i, Fransa'da yüzde 8'i, Hırvatistan'da yüzde 10'u, Bulgaristan'da yüzde 14'ü, Polonya'da yüzde 17'si, Macaristan ve Romanya'da yüzde 20'si asgari ücret alıyor.
Asgari ücretle çalışanların sayısı ile ülkenin ekonomik gelişmişiliği arasında kaçınılmaz bir bağ var. Ülke ne kadar gelişmiş ise, ekonomik refah o kadar yüksek, asgari ücretle geçinenlerin oranı da, o ölçüde az.
Bizdeki yüzde 57 gibi çok yüksek bir oran, refah düzeyini, aynı zamanda gelir bölüşümündeki sefaleti gözler önüne seriyor.
Temmuz ayında AKP iktidarı ara zammı yaparak, asgari ücreti net 5.500 lira olarak belirliyor.
"O günkü döviz kuru üzerinden 286 Euro'ya denk gelen net asgari ücret, dövizin değer kazanması sonucu bugün net 280 Euro'ya düşüyor."
Hani, o bizi 'çok kıskanan Batı ülkeleri' var ya...
Hani, marketlerdeki rafları boşalmış...
Hani, enflasyonu patlamış..
Hani, insanların açlık çektiği Batı ülkelerindeki brüt asgari ücrete bakıldığında...
"Lüksemburg'da 2.256, Almanya'da 1.620, Fransa'da 1.603, Yunanistan'da 774, Slovenya'da 646, Hırvatistan'da 623 Euro.
Avrupa ülkelerinde bizden daha az asgari ücret veren sadece Arnavutluk var, 284 Euro. Türkiye sondan ikinci."
Bugün ilk toplantı öncesi işçi sendikaları, işverenler ve siyasi partiler farklı ücretler öneriyor. En garip, en çelişkili, en skandal öneri Türk -İş'ten geliyor.
Daha on gün önce:
"Açlık sınırını 7.245 lira olarak bildiren Türk - İş, asgari ücrette kırmızı çizgisini 7.785 lira olarak ilan ediyor!.. Kendi açıkladığı açlık sınırına yakın bir asgari ücret!.."
Bu ayıp bir yana, asıl olay Türk-İş'in asgari ücret toplantısına bütün işçi sendikalarının temsilcisi olarak katılmasında yatıyor.
Bu önerisiyle birlikte, her zamanki gibi, Türk - İş yine AKP iktidarının yanında yer alıyor, henüz toplantı başlamadan safını belli ediyor. Temsil ettiği kitleyi unutuyor, kenarda bırakıyor.
TÜİK önceki gün yine hiç kimsenin inanmadığı, hiç kimsenin bir ayda yaptığı harcamalarla en küçük bağlantısı olmayan enflasyon oranını açıklıyor.
Enflasyon, TÜİK'e göre, sözde düşüyor, yüzde 84.39'muş!..
Buna karşılık, herkesi en çok ilgilendiren:
"Gıda enflasyonu yüzde 102... Yüzde yüz iki... O da, TÜİK'e göre!.."
Gıda fiyatları yüzde 102 artarken, asgari ücret ne kadar artacak?..
Kaldı ki, TÜİK'in yüzde 84.39 oranı ne ölçüde inandırıcı?..
Bakın, kendi resmi oranlarıyla....
"- 2023 yılı için vergi ve harçlardaki artış oranı yüzde 123,
- 2023 bütçesinin geçen yıla göre artış oranı yüzde 155!.."
Madem enflasyon yüzde 84.39, o zaman vergi ve harçlardaki artış neden yüzde 123, bütçedeki artış neden yüzde 155?..
Böyle bir ortamda Türkiye yeni asgari ücretini arıyor.
Her kuruluş değişik asgari ücret önerirken...
Şimdi Adana'ya gitmek zamanı. Üstelik tam da, zamanı.
27 Mart 2011 Adana. Tayyip Erdoğan, o sırada Başbakan, Adana'da halka sesleniyor:
"Eğer sekiz yıl önceki asgari ücretle aldığın yumurtadan, aldığın sütten, aldığın ekmekten bugün daha az alıyorsan, bize oy verme."
Demek ki, Erdoğan'a göre, asgari ücret iktidara oy vermek açısından bir ölçü.
Bırakın geçen yılı...
"Gıda ürünlerinde fiyat artışı yüzde 102 iken...
Temmuz ayında, daha altı ay önce artan asgari ücretle alınan yumurta, süt ve ekmek miktarının bugün çok daha azı alınıyor.
O zaman, senin söylediğin gibi, sana oy yok!.."
Dün "Dünya Gülümseme Günü."
Ne yazık ki, Türkiye'de insanlar gülmeyi, gülümsemeyi çoktan unutuyor.
Bu asgari ücret ve bu enflasyonla ve elbette bu adaletsizlikle hangi "gülümseme"?..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |