Mayıs 1983, Mart 1995, Aralık 1996, Mayıs 1997, Eylül 1997, Şubat 1999, Şubat 2009, Temmuz 2011, Şubat 2015, Mart 2016, Ağustos 2016, Mart 2017, Ocak 2018.
Bu tarihler Türkiye’nin büyük sınır ötesi harekatları. En büyük olan Mart 1995’deki 35 bin askerle Kuzey Irak’a girişilen harekat.
Ve şimdi yine çok büyük bir sınır ötesi harekat.
İki yıl kadar önce emekli Genelkurmay Başkanlarından biriyle sohbet ederken, şu soruyu soruyorum:
“Bunca sınır ötesi harekat yaptık, onun ötesinde zaman zaman daha küçük çapta harekatlar gerçekleşti. Her sefer, şu kadar kamp vurduk, bu kadar mağarayı kullanılmaz hale getirdik, açıklamalarıyla bunlar bizlere duyuruluyor. Havadan ve karadan ama, sonu gelmiyor, belli ki, askeri harekatlarla sorun çözülmüyor, ne yapmak gerek?..”
Emekli Genelkurmay Başkanı derin derin düşündükten sonra:
“Bunlar terörist... Terörü besleyen temel unsurlar var. Terörü tam yirmi beş ülke destekliyor. Hepsi de, bizim dost bildiğimiz ülkeler. Silah yardımından tutun da, her türlü lojistik yardıma kadar, malzeme, gıda, cephane, para... Ayrıca onlara eğitim veren ülkeler var.”.
Araya giriyorum:
“Her sefer şu kadar teröristin etkisiz hale getirildiği bildiriliyor, açık ki, PKK’ya yurt içinden yeni insanlar katılıyor”.
Emekli Paşa:
“İşte Kürt Sorunu da bu. Başta ekonomik durumlarını düzeltmek olmak üzere, o insanların dağa çıkmalarını önlemek için eğitim, barınma ve onların her Türk kökenli insan gibi eşit haklara sahip olduğunu anlatmak gerek. Ayrımcılık olmadığını öğretmek gerek. Kaç tane Kürt Bakanımız olmuştur kim bilir... Kürt rektör, doktor, öğretim üyesi, mühendis, avukat, hepsi bu topraklarda yetişmiştir.
Bir ara AKP ‘çözüm süreci’ başlattı, ancak sonu gelmedi. Aslında son kırk yılda her hükümet bu sorunu çok ciddiye aldı, uğraştı ama, olmadı”.
1983’ten bu yana binlerce insan hayatını kaybediyor, milyarlarca dolar harcanıyor, sınır ötesi harekatlar birbirini izliyor ve bugün yeni bir sınır ötesi harekat...
Üstelik, başta Amerika çeşitli ülkeler buna karşı çıkıyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acele toplantıya çağrılıyor. Teröre verdikleri desteği acele durdurmak yerine!.. Benzer biçimde NATO ülkelerinin de, eleştirmek yerine, desteği çekmeleri gerekmez mi?..
Asıl yurt içinde Kürt Politikasını yeniden enine boyuna masaya yatırmak, çözümü içerde aramak vazgeçilmez bir şart.
Tayyip Erdoğan partisinin il başkanlarına dün yaptığı konuşmanın bir yerinde:
“Bizim derdimiz Suriye’yi işgale kalkışan terör örgütleriyledir”.
Bu cümleyi duyunca, aklıma başta Rusya ve İran olmak üzere, çeşitli ülkelerin Türkiye’ye telkinini hatırlıyorum, “Esad’la yeniden bir araya gelmek” meselesi.
“Esad’a kapı açabilir mi” diye düşünürken, Erdoğan tam ters cümlelerle devam ediyor:
“Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana bu ülkedeki tüm kesimlerin haklarını güvence altına alan demokratik bir yol için gayret gösterdik ancak, Esed bir milyon insanı Suriye’de öldürdü. Kendi halkını öldüren bir insanla karşı karşıyayız. Hala o giderse, yerine kim gelir sorusunu soran liderler var”.
Erdoğan bir kez daha Esad’a kapıları kapatıyor.
“Barış Pınarı Harekatı” başlamadan on iki saat önce Esad bir Alman TV’sine çıkıyor, orada:
“Bizim Türkiye ile savaşa gireceğimizi sanmıyorum. Suriye halkının Türk halkını, Türk halkının da Suriye halkını bombalamak gibi bir düşüncesi yoktur. İki halk birbirini kardeş olarak görüyor, birbirine düşmanlık beslemiyor. Sorun halklar arasında değil, hükümetler arasındadır”.
Demek, hükümetler arasında yeni bir başlangıç yapmak, mantıklı ve yapıcı. Esad daha sonra çok önemli bir vurguda bulunuyor:
“Sınırda her türlü terörist grup bulunmaktadır. Biz, teröristleri temizlemek için birlikte çalışmayı önerdik, ama Türkiye reddetti. Erdoğan kendi siyasi hayatını garantiye almak için bu işlere giriyor”.
Garantiye almak için mi, orasını bilmiyorum ancak, “birlikte mücadele” önerisi çok hayati bir öneri.
Esad’ın Alman TV’sindeki konuşmasını baştan sona dinlediğimde, onun Türkiye ile terörle mücadele konusunda işbirliğine hazır vaziyette olduğu izlenimini ediniyorum.
Zaten iki, üç hafta önce Birleşmiş Milletler’e gönderdiği mesajda “PKK’yı terör örgüt” olarak niteliyor. Hiç kuşkusuz, IŞİD de, onun için bir terör örgütü.
Trump saçmalamaya devam ediyor. Batı ülkeleri malum, Erdoğan o zaman Esad’la bir araya gelmekte neden hâlâ inat ediyor?..
Suriye ile ortak mücadele sorunu daha kolay çözmez mi?..