Türkiye altı yıldır izlediği Suriye politikasının iflasını ilan ediyor.
Nerede, ne zaman ve nasıl ilan ediyor?
Moskova’da ilan ediyor. Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanlarının imzasıyla 20 Aralık’ta yayınlanan Suriye ortak bildirisi ile ilan ediyor.
İflası ilan edilen politikanın üstadı Ahmet Davutoğlu’nun kulakları çınlasın.
Suriye için üçlü görüşme sonrasında yayınlanan ortak bildiri, diplomatik dile gerek kalmadan okunduğunda “Türkiye’nin geri adım attığı” ortaya çıkıyor.
Bildirinin beşinci maddesi şöyle:
“İran, Rusya ve Türkiye, Suriye Hükümeti ile muhalefeti arasındaki görüşmeleri kolaylaştırmaya ve gerçekleşmesi ümit edilen anlaşmanın garantörü olmaya hazırdır.”
Türkiye kim ile kim arasında garantör olmaya hazırmış?
“Suriye Hükümeti,” yani Esad ile Suriye muhalefeti arasında garantörlük.
Türkiye “Suriye Hükümeti” denilen bildiriye basıyor imzayı ve “Esad’ı yeniden tanımış” oluyor.
Vay anasına sayın seyirciler, az gidiyoruz, uz gidiyoruz, tepe tepe kavga ettiğimiz Esad’ı yeniden tanıyoruz. Hem de öyle kapı arkasında filan değil, uluslararası bir bildiri ile.
Altı yıl her gün kavga ediyoruz, ne kazanıyoruz?
Üç milyon Suriyeli mülteci.
Bir başka ülkede olsa, ne Dışişleri Bakanı kalır, ne hükümet.
Büyük fiyasko.
Yıllarca “kardeşim Esad,” 2011’den sonra oluyor size, “Esed.” Bir süre sonra yeniden “kardeşim Esad” olur ve Ankara’da ağırlarsak, hiç şaşmam.
Ortak bildirinin başka şenlikleri de var. Örneğin, ilk cümlesi:
“İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanları çok kültürlü, çok dinli, laik Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğini, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü yeniden teyit eder.”
Çok kültürlü, yani farklı etnik özellikte, farklı dinsel inançlara sahip insanların yaşadığı, laik bir ülkenin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünden söz ediliyor.
“Laik...” Suriye’nin “laik devlet” olmasına imza atan üç ülkeden birinin, İran’ın laisizmle ilgisi yok, adı üstünde, “İran İslam Cumhuriyeti.”
Türkiye laik bir devlet ama, son zamanlarda birileri fırsat buldukça, laisizmden sapma denemelerine girişiyor. Buna rağmen, Suriye için ‘laik devlet” vurgusu içeren bildiride Türkiye’nin de imzası var. Yine de, çok hoş geliyor.
Suriye “laik” olacak. Türkiye buna da önem veriyor ve imza atıyor.
Amerika’nın Orta Doğu politikası, “Arap Baharı” sayesinde Suriye tam bir iç savaş yaşıyor.
Arada yüzlerce görüşme, bildiri, girişim var. Ağırlıkla “Amerikan” damgalı.
Ama, Moskova’da üçlü görüşme, dörtlü değil, Amerika yok.
Rusya kuzeyden geliyor, güneye iniyor, Suriye’ye yerleşiyor. Amerika’nın cirit attığı topraklarda Amerika’yı dışarıda bırakmaya çalışıyor.
Türkiye buna ses çıkarmıyor.
Yoksa, “yeni abimiz” Rusya mı?
Amerika’nın özellikle “PKK’nın uzantısı YPG’yi desteklemesi”, arada belki başka sorunlar, örneğin FETÖ’yü iadeye yanaşmaması, Rıza Zarrab’ı tutuklaması, Türkiye ile Amerika’nın arasını açıyor.
Buna “siz bizi en iyisi Şanghay Beşlisine alın” esprileri eklendiğinde, uçak düşürmelere, Büyükelçi cinayetine rağmen, Ankara - Moskova Hattı iyice yakınlaşıyor.
Amerika bu yakınlığı yemez, ancak gerçek şimdilik böyle.
Rusya ile yakınlığa çok önemli bir etkeni daha eklemek gerek.
Enerjiyi.
Petrol ve doğalgaz boru hatlarını, nükleer santralı. Türkiye petrol ve doğalgazın önemli bölümünü Rusya’dan ithal ediyor. Ayrıca, Türkiye üzerinden geçmesi öngörülen boru hatları var, Avrupa’ya uzanması planlanan. Ayrıca, yirmi milyar dolarlık Akkuyu Nükleer Santralı baştan sona, atıklar dahil, Rusya’ya emanet.
Türkiye’yi Rusya’ya asıl bağlayan bu enerji hatları. Ve bu hatlar kolay kolay çözülmez.
Ne ilginç, 1950’lerde Adnan Menderes Rusya ile yakınlaşmayı deniyor, hem de “komünizm edebiyatına” rağmen. 1960’larda Süleyman Demirel Rusya’ya gidiyor, Aliağa Santralı, İskenderun Demir Çelik Fabrikası Rusların eseri.
Şimdi yine bir başka muhafazakar iktidar, AKP, Rusya ile işbirliği halinde. Ve bu işbirliği ile yakınlaşmanın dozu hayli yüksek.
Rusya yoksa bizim “yeni abimiz” mi?
Yıllardır Esad’ı indirmeye çalışırken, şimdi dolaylı yoldan olsa da, “Esad’ı resmen tanımak” vaziyetine gelen bir Türkiye var.
Rusların eseri olarak.