Türkiye’nin en değerli iktisatçılarından, eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez dün Antalya’da turizmcilere konferans veriyor. Konferans sırasında dinleyicilerden biri aniden ayağa kalkıyor ve “eyvah” diye bağırıyor:
“Eyvah, Tayyip Erdoğan şimdi faiz konusunda hassasiyetim değişmedi, dedi, yani faiz artışına yine karşı. Merkez Bankası faizi artık arttıramaz”.
Mahfi Eğilmez gayet sakin:
“Yok, öyle değil, tam tersine, Erdoğan ne zaman faiz artışına karşı olduğunu açıklarsa, Merkez Bankası o gün ya da bir kaç gün içinde faizi arttırıyor, göreceksiniz faizler artacak”.
Demeye kalmıyor, Merkez Bankası olağanüstü bir vuruşla, faizleri yaklaşık yüzde 35 oranında yükselterek, yüzde 17.75’ten yüzde 24’e çekiyor. Tek seferde müthiş bir artış. Enflasyonun ve krizin kasıp kavurduğu Arjantin’den sonra dünyada faizin en yüksek olduğu ikinci ülke.
Bunun ilk ve ani etkisi dolarda görülüyor, dolar TL karşısında kısa sürede 6.45’lerden 6.01’lere kadar düşüyor.
Doların dünkü serüveni kayıtlara geçecek türde.
Sabah saatlerinde dolar 6.33 TL dolayında.
Öğle saatlerinde Tayyip Erdoğan esnaf ve sanatkarlara konuşuyor, “faizde hassasiyetim değişmedi” dediği andan itibaren, piyasa bunu “Merkez Bankası faizi yine arttırmayacak” diye algılıyor ve dolar 6.45’e fırlıyor. “Erdoğan ne zaman konuşursa, dolar yükseliyor”, kuralı bir kez daha doğrulanıyor.
Ancak, kısa süre sonra Merkez Bankası inanılmaz bir viraj alarak faizleri yüzde 35 oranında yükseltiyor ve dolar dakika dakika 6 TL düzeyine iniyor.
Mahfi Eğilmez diğer iktisatçılar gibi, başka bir vurguda daha bulunuyor:
“Merkez Bankası bu saate kadar neden bekledi?.. Atılan adım doğru da, bu gecikmeyi anlamak zor. Bu şimdi on beş gün böyle gider, on beş gün sonra yabancılar yeniden bir faiz artışı bekler”.
Yeniden artmaz ise...
Dolar yeniden kıpırdamaya başlar.
Erdoğan’nın bu çıkışına rağmen, Merkez Bankası hemen bir iki saat sonra nasıl oluyor da, faizleri yükseltiyor?..
-Merkez Bankası dış piyasalara karşı “ben bağımsızım” rolüne soyunuyor. İtibar kazanma provası.
-Faizlerin yükseleceğinden Erdoğan’ın yüzde bin haberi var, kendisine değil bir gün önce, belki bir kaç gün önce bu yönde bilgi veriliyor.
-Faizlerin yükseltilmesinden bir, iki saat önce Erdoğan “faize karşı olduğunu” bir kez daha vurgulayarak, seçmen tabanına popülist mesajlar vermeyi ihmal etmiyor.
Tam “el çaka - yer çaka” vaziyeti. Dışarıya karşı “Merkez Bankası gördüğünüz gibi bağımsızdır”, içeriye karşı, dolaylı yoldan, malum “faiz haramdır, ben faize karşıyım” tekerlemesi.
Bu arada Merkez Bankasının faiz artışı kararında vurguladığı çok önemli bir nokta var:
“Hem iç talepte yavaşlama, hem doların yükselişi nedeniyle fiyat artışlarının yaygınlaşması sonucu...”
Çok tehlikeli bir tespit. Türkçesi şu:
“Stagflasyon... Durgunluk içinde enflasyon”.
Bir ekonominin girebileceği en kötü girdap.
Merkez Bankası faiz artışı ve bu açıklamasıyla krizi resmen ilan etmiş oluyor, devlet adına resmen derin ve böylesine ilk kez fiilen ilanı.
Ekonominin durgunluğa girmesi, yatırımların azalması sonucunu yaratıyor.
Üretim düşüyor, büyüme hızı küçülüyor.
Kişi başına düşen gelir azalıyor. Geçim zorlaşıyor.
İşsizlik artıyor.
Ekonomi durgun ama, fiyatlar artıyor.
Krizin en dramatik aşaması.
Merkez Bankası büyük bir cesaretle buna dikkat çekiyor.
Mahfi Eğilmez dahil, dün pek çok iktisatçının “Merkez Bankası neden bu kadar gecikti” sorusunun altında yatan kaygı işte bu.
Faizler arttı, dolar düşüyor ama, ekonomiyi başka tehlikeler bekliyor.
“Kriz” şimdi ete, kemiğe bürünerek, karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.
Ekonomik kararlar açısından dün önemli bir gün. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle “dolarla kira” dönemi sona eriyor.
Güzel bir adım.
Yine “ama” var... Karar yine eksik, yine etraflıca düşünülmeden atılan bir adım.
-Özellikle AVM’ler bu karara karşı ayaklanıyor.
Adam bankaya dolarla borçlanıyor, yerini de dolarla kiraya veriyor. Şimdi kirada dolardan dönülecek, peki bankaya olan dolar borcu ne olacak? Onu nasıl ödeyecek?
-Kaldı ki, genel ekonomi açısından kirada dolardan vazgeçmek Türkiye’de kaç kişiyi, kaç firmayı ilgilendiriyor?
İlgilenenleri fena vuruyor ama, genel olarak nüfusun ya da işletmelerin kaçta kaçı dolarla kiraya veriyor ya da dolarla tutuyor?
Yani şu:
Doları düşürmek açısından bu kararın “genelde” kıymeti harbiyesi ne kadar, tartışılır.
Yine de, bu uygulamadan vazgeçilmesinin, küçük de olsa, bir etkisi olacağını söylemek doğru olur.
“Karar eksik” derken, ciddi bir eksikliği dile getirmek gerek.
Madem “dolar - kira” ilişkisine son veriliyor, o zaman:
Yollarda, köprülerde, Avrasya Geçidi gibi büyük geçitlerde ve benzer yatırımlarda devlet müteahhitlere neden hâlâ dolarla ödeme yapıyor?
O ödemelerde dolardan TL’ye neden dönülmüyor?
Müteahhitlere verilen sözler var çünkü.
Devlette devam eden savurganlığın tipik örneklerinden biri.
Dün atılan adımların etkisini görmek için çok beklemeye sanki gerek kalmayacak.